1. YAZARLAR

  2. Mehmet Ocaktan

  3. Masal bu ya memleketin birinde mutlu insanlar yaşarmış…
Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Masal bu ya memleketin birinde mutlu insanlar yaşarmış…

A+A-

Masallar dünya edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Esas itibariyle bu metinler, olağanüstü kişilerin başından geçen olağan dışı olayların geçtiği anlatılardır. Bugün hafızalarımızı tazelediğimizde, hemen hepimiz bir çırpıda pek çok masalın adını sıralayabiliriz. Okul yıllarımızdan da hatırladığımız Andersen masalları mesela… Alis Harikalar DiyarındaBremen Mızıkacıları, Fransız edebiyatının önemli klasiklerinden birisi olan La Fontaine masalları, Kuleden sarkıttığı uzun, altın sarısı saçlarıyla tüm dünya tarafından bilinen RapunzelKibritçi KızFareli Köyün Kavalcısı ilk aklımıza gelenler…

Masallar, bütün olumsuzluklara rağmen genellikle mutlu sonla biter… Ama bugün bizim yaşadıklarımız üzerine anlatılan masallar ise hiç de öyle mutlu sonla bitmiyor… Zira bizim masalcılarımız mutlu sonları pek sevmiyorlar.

Galiba esas maharet masalcıda değil, masalı dinleyenlerde. Masal anlatıcısı ve yazar Judith Malika Liberman Medyascop’a verdiği röportajda, masalı dinleyenlere onu anlatan kişiden daha büyük iş düştüğünü söylüyor: “Filmde yönetmenin yaptığı her şeyi burada dinleyici yapıyor. Filmde bütün ortam hazır, sana sadece izlemek düşüyor. Ama mesela masala başlarken ‘Bir kral vardı’ diyoruz, o kralı hayal etmek burada dinleyiciye düşüyor.”

Masal bu ya… Memleketin birinde ya da bizim memleketimizde ülkeyi yönetenler her gün bir başka masal anlatıyorlar. Mesela Kur korumalı Mevduat diye bir masalımız var, kontrolden çıkmış bir ekonomi yönetimi akıl dışı masallar anlattı ama fiyaskoyla sonuçlandı.

Ancak, sonu baştan belli olan ve “memleketin birinde bir kral vardı…” diye başlayan masalları dinleyenler, kralı hayal etmeyi bir gün bile akıllarından bile geçirmediler.

Ahali masal bittiği için sevindi ama Alis harikalar diyarından geç döndüğü için, bu masal dinleyicilere 60 milyar dolara mal oldu. Sonunda, dinleyiciler arasında yer alan ve zaman zaman alkışlayarak tempo tutan orta/alt sınıf, dar gelirli, ücretliler, fakirler 60 milyar doların başka ceplere girdiğini görünce pek üzüldüler ve mutsuz biten masalın sonunda seve seve faturayı birlikte paylaştılar…

Tıpkı Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezervinin 2019 seçimleri öncesinde başlayıp 2020’ye kadar buharlaşan masalında olduğu gibi… O gün masal dinleyicilerinin hiçbiri, ‘acaba bu masalın sonunda bizim payımıza ne düşecek’ diye en küçük bir hayal kurmayı bile denemediler.

Hepimiz biliyoruz ki masalcının işi, masal anlatmak… Mesela 19 Mart siyaset mühendisliği operasyonlarında öylesine fantastik bir masal anlatıldı ki hepimiz bu masalı “Fareli Köyün Kavalcısı” tadında dinledik…

Nasıldı, o masal hatırlayalım… Çok çok eski zamanlarda çok şirin bir köy varmış. Köyün en büyük özelliği halkının mutluluk ve huzur içinde yaşamasıymış. Bu huzurlu ve mutlu günler gün gelmiş bitmiş. Niye mi? Çünkü bütün evleri fareler basmış ve evlerdeki tüm yiyecekleri yemeğe ve halkı korkutmaya başlamışlar.

Tıpkı bu masalda olduğu gibi, bizim masalın sonunda da sessizce cebimizden alınan 60 milyar dolara yakın rezerv yanıp kül oluverdi.

Halen hayat pahalılığı ve enflasyon toplumu derinden yaralıyor. Yüksek faizin yarattığı sistem yüzünden sınıflar arasındaki uçurum giderek derinleşiyor ve sonunda faturayı ücretli ve sabit gelirliler ödüyor. Şirketler iflas kuyruğunda, açık ve gizli işsizler ordusu büyüyor.

Memleketteki hukuksuzluk ve adalete olan güvensizlik yüzünden marketlerde etiketler yükseliyor, yabancı yatırımcıya kapılar kapanıyor, vatandaşın umutsuzluğu artıyor, gençler umutlarını yurt dışında arar hale geliyor. Liyakatsizlik, ehliyetsizlik, şeffaflık eksikliği ülkenin geleceğini karartmaya devam ediyor.

Ama yöneticilerimiz her gün, gerçekte var olmayan başka bir ‘mutlu insan ülkesi’ masalı anlatmaktan asla vazgeçmiyorlar…

 -”2053’te dünyanın ilk 5 ekonomisinden biri olacağız.”

-Sistemler sistemi Çelik Kubbe ile hava savunmasında artık farklı bir klasmana çıkacağız.

Tıpkı Üç Haylaz Masalı’nda olduğu gibi: Bir varmış bir yokmuş, Evvel zaman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde. Yellerin estiği, sellerin coştuğu bir ülke varmış. Ama ülke de ülke imiş ki; bir yanda devler tef çalar, öbür yanda çengiler oyun oynarmış. Ala gözlüler karakaşa sürme çeker, fidan boyular göz edermiş. Dertliler derman, dertsizler de dert bulurmuş, Düzensizliklerle esenlikler bu ülkede kol gezermiş. Buna ese de şaşar, bizim kambur köse de. Derken efendim hindi asmaya biner, evim dermiş. Eşekler ahırda bir uzun türkü tuttururmuş. Derken işe tavuklar, ördekler de karışır tam bir bayram havası esermiş.

Masallarımızdaki bayram havası devam ediyor ama bu masalların sonunun nasıl biteceğini artık hepimiz çok iyi biliyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar