1. YAZARLAR

  2. Cemile Bayraktar

  3. Kurtuluş Savaşı bitti ve 'biz' kazandık
Cemile Bayraktar

Cemile Bayraktar

Kurtuluş Savaşı bitti ve 'biz' kazandık

A+A-

Kurtuluş Savaşı döneminde, ülke, toprak, bayrak, millet, din… ne varsa hepsi savaştaydı ve tehlike altındaydı. Çok çetin mücadeleler verildi ve azimle vatan savunularak bugün üzerinde yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

Elips Haber'de yer alan habere göre, Kurtuluş Savaşı sadece “işgalci kuvvetlere”, bir anlamda Hristiyan dünyaya karşı kendimizi savunma savaşı değil varlık yokluk savaşıydı. O dönem için “Atatürk olmasaydı adın Yorgo olurdu” demenin doğruluğu ve karşılığı vardı ama savaş bitti ve “biz” kazandık.

Kurtuluş Savaşı sadece dışarıya karşı verilen bir savaş da değildi, yeni kurulan bir ülke, bir yandan Osmanlı İmparatorluğu mirasını taşıyor diğer yandan kurulacak yeni rejim, imparatorluk ve dini kimliği olan bir saltanat değil modern ulus devlet olarak kurulmak isteniyordu. Ve içeride de bir çeşit savaş vardı. O savaş da modern laik ulus devlet lehine kazanıldı.

Ama Türkiye’de savaşın bittiği halen kabul edilmiş değil. Sanki İsmet Özel’in şiirinde olduğu gibi savaş bitmiş de biz cephede unutulmuşuz gibi… bu nedenle bir asır sonra bile, en fazla her ülke kadar güvenlik riskimiz olsa dahi, sanki ülke bölünecek, vatan elden gidecek, din elden gidecek endişesi ülkeye hakim. Garip biçimde de bu güvenlik endişesi, güvenlik sorunlarını bertaraf etmek yerine onları derinleştiriyor; Papa gelince Haçlılar gelmiş, çözüm başlayınca ülke bölünecekmiş sanılıyor. Ya da bunun böyle olmayacağını gayet iyi bilenler tarafından böyle bir risk varmış gibi Türkiye toplumu korkutulup konsolide edilmeye çalışılıyor. Bir asırdır bunu yaşıyoruz ve öyle görünüyor ki bir süre daha yaşamaya devam edeceğiz…

Geçtiğimiz günlerde Papa İstanbul’u ziyaret etti. Barzani, Şırnak’ta ağırlandı, öyle böyle devam eden bir çözüm süreci var…

Bu gibi normal ve olağan şeyler, maalesef bir kesim tarafından aşırı tepkiyle ve endişeyle karşılanıyor. Oysa bunlar korkulacak şeyler değil, bu coğrafya Hristiyan vatandaşlarımızın da Kürt vatandaşlarımızın da yaşadığı, aslında ulus devlete uygun olmayan bir coğrafya… yukarıda belirttiğim gibi Kurtuluş Savaşı ve kuruluş döneminde haklı güvenlik endişeleri nedeniyle, zamanın ruhuyla, ulus devlet formu verilmiş olabilir. Bugün de ulus devlet anlayışıyla devam edebilir; din elden gitmeden, bayrak değişmeden, ülke bölünmeden de Türkler, Kürtler, Müslümanlar, Hristiyanlar ve daha bir sürü zenginliğimiz bir arada yaşayabilir. Çünkü bu vatan, “hepimizin” ve sürekli bir kesimi, o kesimler vatanın evlatlarıyken vatanın düşmanı ilan etmekle maalesef birlik olunmuyor.

Bir ülkede, bir devlette yönetim insan merkezli başlar ama bizde ulus devletle başlıyor. Ulus devlete uygun olmayan, dini ve etnik çeşitliliğin olduğu bir ülkede insanlar, katlanıp, şekil şemal, isim, din değiştirilip tek bir çeşit haline sokulup, ulus devlet formu için yok sayılmaya ya da o forma tıkılmaya çalışılıyor… Ve belirttiğim gibi; toplumun bir kesimi için kırmızı çizgi olan ulus devlet anlayışından ayrılmadan, federal devlet statüsüne geçmeden, üniter devlet yapısını koruyarak, ülke bölünmeden parçalanmadan, çan sesleri ezan seslerini bastırmadan Papa’nın da gelebileceği, Hristiyan vatandaşlarımızın da ibadet edebileceği, Kürt vatandaşlarımız da tanınabileceği bir türlü kabul edilemiyor. Çünkü Kurtuluş Savaşı’nın bittiğini ve “bizim” kazandığımızı halen idrak edememiş kesimler var. O kesimlere, Papa gelince ya da çözüm süreci yürütünce ülkenin işgal edilmiş olmayacağını, normal olanın, hoşgörü kültürünün, birlikte yaşamın böyle mümkün olduğunu; kendileri gibi olmayanı düşman ilan edip ülke elden gidiyor kaygı bozukluğuyla yaşamanın normal dışı, norm dışı, sorunlu olduğunu yine yine yeniden anlatmak gerekiyor, özellikle bugünlerde…

Önceki ve Sonraki Yazılar