1. YAZARLAR

  2. Mehmet Ocaktan

  3. İmam-Hatiplere bu haksızlığı yapmayın…
Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

İmam-Hatiplere bu haksızlığı yapmayın…

A+A-

LGS sınavları vesilesiyle ortaya çıkan iddialar, epey süredir toplumda giderek derinleşen devlete güvensizlik duygusunu yeniden tartışma gündemine taşıdı.

LGS sınavında tam puan alan öğrencilerin büyük bir bölümünün proje Anadolu İmam-Hatip ortaokullarından çıkması, sınava giren milyonlarca öğrencinin ailesinde doğal olarak bazı endişeler yarattı. Böyle durumlarda bakanlığın yapması gereken, eğer bir hata ve usulsüzlük varsa araştırılıp en kısa sürede gerekenin yapılacağını söyleyerek aileleri ikna etmektir.

Ama ne yazık ki bizim iktidarımız, devletin kurallarını ve geleneklerini dikkate almadığı için, iddiaları anında yalanlayıp bu haberleri yayanları ‘hain’ ilan etmeyi bir alışkanlık haline getirmiş bulunuyor. Önce yalanlıyor, sonra tepkiler yükselince bazı bürokratları görevden alarak durumu sakinleştirmeye çalışıyor.

Bu yüzden de insanlar devletin kurumlarına ve bizzat bakanlara bir türlü güvenemiyorlar. Normal kurumsal bir devlette anında çözülebilecek bir sorun, toplumsal fay hatlarını tetikleyen ve de kutuplaşmayı derinleştiren bir olaya dönüşüyor.

Oysa iktidarların görevi, her konuda olduğu gibi milyonları ilgilendiren eğitim konusunda da doğru bilgi vermektir, eğer bir hata varsa şeffaf bir şekilde toplumla paylaşmaktır. Demokratik toplumlarda hatayı kabul etmek bir zaaf değil, tam aksine devlete olan güveni arttıran bir davranıştır.

Devletin her yaptığını kutsayan, devleti hatadan münezzeh gören, hatayı eleştirenleri neredeyse devlete düşman gören anlayış, ancak kapalı rejimlere yakışan bir durumdur. Demokrasilerde devlet, toplumdan gelecek itirazlara karşı defans refleksine kapılarak halkla arasına kalın duvarlar örmez.

Son yaşanan bu LGS karmaşası, aslında Türkiye’deki demokrasi azlığını ve hukuk devleti vasfının ne kadar zayıf olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Ancak daha da vahim olan, sınav sonuçları üzerinden yapılan eleştirilerin “İmam-Hatip düşmanlığı” olarak algılanmasıdır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın KKTC dönüşü gazetecilere bu konuda yaptığı değerlendirmeler, meseleyi daha da geniş bir tartışma alanına taşımış bulunuyor: “İmam hatip okullarının akademik başarıları, özellikle fen ve sosyal bilimler alanında giderek artıyor. Bu durum da bazı kesimleri rahatsız etmiş görünüyor. Günlerdir yürütülen ahlaksız iftira kampanyasının tek bir açıklaması vardır; o da imam hatip düşmanlığıdır. LGS’deki başarı grafiğinin herhangi bir yolsuzlukla izah edilmesi mümkün değil. ‘Sağdan soldan destek verilmiş, şu olmuş, bu olmuş’ hepsi yalan, hepsi bühtan. Yavrular, bileklerinin hakkıyla, zihinlerinin hakkıyla neticeyi elde etmiş olan çocuklarımız…”

Elbette gençlerimizin başarısını küçümsemeye kimsenin hakkı olamaz. Ama milyonlarca gencin ailelerinin zihninde, sınav sonuçlarına ilişkin bazı soru işaretleri varsa, bu durumu izah etmek de iktidarların görevidir.

İktidar çok görmek istemese de bu meselenin arka planında başka gerekçelerin olduğu kanaatindeyim. Epey bir süredir Fen liselerindeki kaliteli öğretmenlerin proje Anadolu İmam-Hatip liselerine kaydırıldığı yönünde iddialar var. Bu konuda bizzat bana dert yanan aileleri biliyorum. Mesela bir aile diyor ki: “Ben çocuğumu özel okula göndermek istemiyorum, çünkü çok pahalı. Çocuğumun fen lisesinde okumasını istiyorum ama oradaki kaliteli öğretmenler proje imam-hatiplere gönderildiği için mecburen özel okula göndermek zorunda kalıyorum.”

Bunlar ailelerin söyledikleri, buna iddia deyip geçebilirsiniz… İyi de peki neden bunlar konuşuluyor?

Eğer bu iddialar doğru değilse, kimseyi suçlamadan çıkıp şeffaf bir şekilde topluma anlatılmalı. Aksi taktirde insanlar konuşmaya devam eder ve giderek bu mesele toplumsal bir rahatsızlığa dönüşür. En önemlisi, iktidara olan güveni de zedeler…

Unutmayalım eğitim gibi bütün toplum kesimlerinin hassas olduğu bir konuda, sınav sonuçlarına ilişkin itirazları bile ‘İmam-Hatip düşmanlığı’ üzerinden izah etmeye kalkarsak, toplumun büyük bir bölümünde İmam-Hatiplerle ilgili negatif bir algıyı güçlendiririz ki buna hiçbirimizin hakkı yok. Kaldı ki bu İmam Hatipler 28 Şubat cuntasının kadrine uğramış ve büyük haksızlıklara maruz kalmış bir topluluk.

Nasıl o gün İmam-Hatiplere yapılan ayrımcılığa itiraz ettiysek, bugün de bu okullara pozitif ayrımcılık yapılıyormuş algısına izin vermemeliyiz. Çünkü böyle bir algı, diğer Anadolu çocuklarının ailelerini derinden yaralayacaktır.

Bilelim ki İmam-Hatipler özel olarak kollanıyor algısını güçlendirecek bir siyasi iktidar tavrı, İmam-Hatiplere yapılabilecek en büyük haksızlıktır…

Önceki ve Sonraki Yazılar