1. HABERLER

  2. EDEBİYAT DEFTERİ

  3. MAKALELER

  4. Vahşetin normalleşmesi: Sudan halkının sessiz çığlığı
Vahşetin normalleşmesi: Sudan halkının sessiz çığlığı

Vahşetin normalleşmesi: Sudan halkının sessiz çığlığı

Gazze için gösterilen duyarlılık umut verici; ancak Afrika'da olan bitenlere karşı sessizliğimizi neyle açıklayabiliriz.Afrika'nın "açlık, kıtlık, yokluk, bitmeyen savaşlar" imgeleriyle hafızamıza kazınmış olması, kıtada yaşanan her bir trajediyi "olağa

A+A-

Sare Şanlı - İndyturk.com

Afrika kıtası tarih boyunca nice savaşa, katliama ve soykırıma sahne oldu.

Sömürgecilik döneminde Avrupalıların kıta halkına yönelik işlediği insanlık suçlarını yıllar sonra kitaplardan, belgelerden ve belgesellerden öğrenirken, bugün Sudan'da, Kongo'da ve diğer Afrika ülkelerinde yaşanan trajedilere küçük ekranlarımızdan canlı canlı tanıklık ediyoruz.

Ancak değişen pek bir şey yok.

Sudan'da ve Kongo'da yıllardır süren savaşlar haber bültenlerinde birkaç dakikalık yüzeysel notlarla geçiştiriliyor, sosyal medyada ise yalnızca birkaç kullanıcının "keşfet"ine düşüyor.

Gazetelerde bu acıları "yer vermeye değer" görenlerin sayısı yok denecek kadar az.
 

BM’ye göre El-Faşir, yardımlar kesildiği için kıtlıkla karşı karşıya. Sivillerin bildirildiğine göre hayatta kalmak için hayvan yemi ve gıda atıklarıyla besleniyorlar / Fotoğraf: UNICEF-Xinhua-PA

BM’ye göre El-Faşir, yardımlar kesildiği için kıtlıkla karşı karşıya. Sivillerin bildirildiğine göre hayatta kalmak için hayvan yemi ve gıda atıklarıyla besleniyorlar / Fotoğraf: UNICEF-Xinhua-PA

 

Gazze için gösterilen duyarlılık umut verici; ancak Afrika'da olan bitenlere karşı sessizliğimizi neyle açıklayabiliriz?

Afrika'nın "açlık, kıtlık, yokluk, bitmeyen savaşlar" imgeleriyle hafızamıza kazınmış olması, kıtada yaşanan her bir trajediyi "olağan" bir durum gibi algılamamıza mı yol açmalı?

Oysa hiçbir Afrikalı anne çocuğunu açlıktan öleceğini bilerek doğurmuyor; hiçbir baba evinin yakılıp yıkılmasına ve ailesinin dağılmasına razı değil.

Bu olaylar her bir kurban için tıpkı bizler için olduğu kadar yıkıcı, dayanılmaz ve kabullenilemez.

Afrika halkları savaşa, yıkıma, zulme karşı bağışıklık geliştirmiyor; biz bu gerçeklere karşı "duyarsızlık" geliştiriyoruz!
 

Sudan'ın başkenti Hartum'da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milislerini gösteren bir arşiv fotoğrafı / Fotoğraf: Reuters

Sudan'ın başkenti Hartum'da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milislerini gösteren bir arşiv fotoğrafı / Fotoğraf: Reuters

 

Sudan'ın kıyımı: Bir ülkenin yavaş ölümü

Sudan halkı 2 yılı aşkın süredir şiddeti giderek artan bir kıyımın ortasında hayatta kalmaya çalışıyor.

Son haftalarda ülkenin batısında yer alan Darfur'un en önemli kenti El-Faşir'in paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilmesi, felaketin boyutlarını daha da büyüttü.

15 Nisan 2023'te Sudan ordusu ile HDK arasında başlayan savaşta bugüne dek 100 binden fazla masum hayatını kaybetti; 14 milyondan fazla insan evini terk etmek zorunda kaldı.

Ülkenin eğitim sistemi durdu, tarım yapılamıyor, sağlık altyapısının yüzde 80'i çöktü.

Açlık, ilaçsızlık ve hastalıklar ülkenin dört bir yanını sarmış durumda.
 

El-Faşir’de acil gıda yardımını bekleyen Sudanlı kadınlar, 11 Ağustos 2025 / Fotoğraf: AFP

El-Faşir’de acil gıda yardımını bekleyen Sudanlı kadınlar, 11 Ağustos 2025 / Fotoğraf: AFP

 

Sudan'ın bu noktaya gelişi tesadüf değil.

Bağımsızlığından bu yana 35 darbeye sahne olan ülke, uzun yıllardır iktidar mücadelelerinin ve dış müdahalelerin kurbanı oldu.

Kuzey-Güney savaşları on yıllarca sürdü, Darfur'daki çatışmalar ise 2003'ten bu yana 300 binden fazla can aldı, milyonlarca insan yerinden edildi.

Ömer el-Beşir döneminde, "Cancavid" adıyla örgütlenen milislerin Afrika kökenli kabilelere karşı yürüttüğü etnik temizlik, Birleşmiş Milletler tarafından "soykırım" olarak tanımlandı.

2011'de Güney Sudan'ın Sudan'dan ayrılması yeni bir umut doğurmadı; tam tersine Sudan'ın gelir kaynaklarını daralttı, yeni güç savaşlarını tetikledi.

2013'te eski Cancavid milislerinden kurulan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), gelecekteki iç savaşların temeli oldu.

2019'da Ömer el-Beşir devrilince, General Abdülfettah el-Burhan ve yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) Egemenlik Konseyi'ni kurdu.

Ancak bu iki general arasındaki rekabet kısa sürede ülkeyi yeni bir felakete sürükledi.
 

Fotoğraf: AFP

Sudan’ın kaderini belirleyen iki general (Burhan ve Hamideti) kendi ordularıyla ülkeyi aynı savaşın iki cephesine dönüştürdü / Fotoğraf: AFP

 

Hamideti'nin altın madenlerinden elde ettiği büyük servet, Rusya ile ilişkileri ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) aldığı destek, ona Sudan ordusuna kafa tutacak gücü sağladı.

Bugün ülkeyi yıkan savaş, sadece iki generalin değil; altın, toprak ve iktidar için savaşan küresel güçlerin de savaşı.
 

Çatışmalar sonucu el-Faşir'deki bir pazar yanıyor / Fotoğraf: AFP

Çatışmalar sonucu el-Faşir'deki bir pazar yanıyor / Fotoğraf: AFP

 

El-Faşir: Darfur'un kalbi, insanlığın utancı

El-Faşir kenti 18 aydır kuşatma altında.

Kentin altyapısı tamamen çöktü; hastaneler yıkıldı, temiz su kaynakları tükendi.

Birleşmiş Milletler'e göre 6 binden fazla çocuk yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya.

Tarım alanları yakıldığı için insanlar hayvan yemiyle hayatta kalmaya çalışıyor.

Sudan ordusunun "sivilleri korumak için geri çekildiği" açıklamasının ardından, Faşir fiilen HDK'nın eline geçti.

Şu anda Darfur'un 5 eyalet merkezinin tamamı HDK kontrolünde.

Bu, ülkenin fiilen ikiye bölünme yolunda kritik bir eşiğe gelmesi demek. 
 

Sudan ordusundan bir asker, Hartum'da HDK ile cephe hattını izliyor / Fotoğraf: AFP

Sudan ordusundan bir asker, Hartum'da HDK ile cephe hattını izliyor / Fotoğraf: AFP

 

HDK milisleri, "Nuba'yı öldürün!" diyerek tekbirler eşliğinde kaçan sivilleri sistematik şekilde katlediyor.

Gazze'de, Doğu Türkistan'da düşman belli; ama Sudan'da, dindaşlarının kanını dökenlerin dillerinde aynı Tanrı'nın ismi var. 

Bu, sadece bir iç savaş değil; etnik temizlik düzeyinde bir katliam. 


Kimin savaşı, kimin çıkarı?

HDK milislerini silahlandıran başlıca ülke, tüm suçlamaları ve raporları ısrarla reddeden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE).

BM raporları, milislerin kullandığı silahların önemli bir kısmının İngiltere menşeli olduğunu ve bu silahların BAE aracılığıyla bölgeye ulaştırıldığını gösteriyor.

BAE, Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki örtülü iş birliği, Sudan'daki savaşı bölgesel çıkarların arenasına dönüştürdü.

BAE, Libya ve Çad'daki üslerini kullanarak HDK'ya silah sağlıyor; karşılığında ise HDK militanları, kontrolü altındaki altın madenlerinden BAE'ye karanlık bir tedarik zinciri oluşturuyor.

Emirliğin amacı Sudan'ın kaynaklarını ve limanlarını kontrol etmek, Kızıldeniz ticaret rotalarını elinde tutmak ve devrimci Sudan güçlerini kendisine itaat edecek çetelerle değiştirmek.

Aynı BAE, Ruanda'nın M23 milislerine destek vererek Kongo'nun nadir elementlerini de benzer yolla elde edip Avrupa'ya pazarlıyor. 
 

Batı Darfur'daki şiddet olaylarından kaçan Sudanlılar / Fotoğraf: Reuters

Batı Darfur'daki şiddet olaylarından kaçan Sudanlılar / Fotoğraf: Reuters

 

Uluslararası Af Örgütü'nün son raporu, Çin yapımı güdümlü bombaların BAE üzerinden HDK'ye ulaştığını belgeledi.

BM silah ambargosu açıkça ihlal ediliyor.

Rusya'nın Wagner paralı askerlerinin ise HDK saflarında yer aldığı biliniyor; zira Wagner'in Sudan'daki altın madenleriyle doğrudan ilişkisi konuşuluyor. 

Görünen o ki; BAE'nin parası ve lojistiği, İngiltere menşeli silahları, Çin'in bombaları ve Rusya'nın paralı askerleriyle beslenen bu savaş, Sudan topraklarında oynanan küresel bir vekalet savaşından başka bir şey değil.

Sudan halkının kanı, bu kirli ittifakların tek ortak parası oldu.
 

Sudanlılar Darfur'dan Çad'a kaçtı / Fotoğraf: Reuters

Sudanlılar Darfur'dan Çad'a kaçtı / Fotoğraf: Reuters

 

Neden Sudan? 

Toprak genişliği bakımından Afrika'nın üçüncü büyük ülkesi olan Sudan stratejik konumu, zengin su kaynakları, verimli tarım arazileri, kozmetik sanayinin kilit maddesi olan Arap zamkının üretimi ve maden zenginliği ile küresel güçlerin iştahını kabartıyor. 

Beyaz Nil ve Mavi Nil'in birleştiği Sudan, tarımın ve hayatın kaynağı Nil havzası siyasetinde kilit bir aktör.

Sudan, Afrika'nın üçüncü büyük altın üreticisi. Altın, ülkenin en değerli ihracat kalemi ve savaşan grupların ana finans kaynağı. 

Sudan'ın önemli petrol rezervleri olmasına karşın bu rezervlerin büyük kısmı 2011'de ayrılan Güney Sudan'da kaldı.

Sudan, Güney Sudan'ın petrolünü boru hatlarıyla denize taşıyarak gelir elde ediyor ancak bu hatlar savaşta kritik bir hedef haline geliyor. 

Medyada resmedilen kurak ve çorak Afrika toprakları imajının aksine Sudan, ülkeyi boydan boya sulayan Nil nehri sayesinde son derece verimli tarım arazilerine ev sahipliği yapıyor.

Bu arazilerin doğru kullanımı sayesinde Sudan toprakları dünyanın tahıl ambarı olabilecek potansiyele sahip. 

Dünyadaki Arap zamkı üretiminin yüzde 70'ini Sudan karşılıyor.

Kozmetik, ilaç, boya ve hatta şekerlemelerde kıvam arttırıcı olarak kullanılan bu madde ülke için önemli bir gelir kaynağı.

Kozmetik sanayinin öncüsü Fransa için ise bu ham madde son derece kritik.
 

Fotoğraf: Benjamin Dix

Sudan’da savaşın görünmeyen cephesinde, en ağır bedeli kadınlar ödüyor / Fotoğraf: Benjamin Dix

 

Kadınların ödediği bedel 

Uluslararası ve yerel raporlar, Amnesty International ve UNICEF gibi kurumların ortaya koyduğu bulgulara göre, HDK milisleri kadınlara ve kız çocuklarına yönelik yaygın ve sistematik insan hakları ihlallerine başvuruyor. 

Amnesty International raporunda HDK'nın kadın ve genç kızlara karşı "tecavüz, grup tecavüz, cinsel kölelik" gibi savaş suçu ve insanlığa karşı suç boyutunda suçlara karıştığı belgelenmiş durumda. 

UNICEF'in verilerine göre, 2024 başından itibaren kaydedilen 221 çocuk tecavüz vakası bulunuyor; bu vakalarda 16'sı 5 yaşın altında, hatta 4 tanesi sadece 1 yaşındaki bebekler.

Tecavüz bir silah olarak kullanılıyor.

Tecavüz mağdurlarının toplumsal damgalanma, intihar riski, sağlık sistemine erişememe, güvenli alan bulamama gibi ek travmalarla karşılaştığı da raporlanmış durumda.

Savaşın en ağır bedelini ne yazık ki Sudanlı kadınlar ve kız çocukları ödüyor. 
 

Yerinden edilmiş bir anne olan Malka, şiddetli akut yetersiz beslenmeden muzdarip bir yaşındaki kızı Sahar’ı, Gedaref Eyaleti’ndeki Elhoury yerinden edilmiş kişiler toplanma noktasındaki evinin dışında taşıyor / Fotoğraf: Ahmed Mohamdeen Elfatih- UNICEF

Yerinden edilmiş bir anne olan Malka, şiddetli akut yetersiz beslenmeden muzdarip bir yaşındaki kızı Sahar’ı, Gedaref Eyaleti’ndeki Elhoury yerinden edilmiş kişiler toplanma noktasındaki evinin dışında taşıyor / Fotoğraf: Ahmed Mohamdeen Elfatih- UNICEF

 

Kurtuluş kimden gelecek?

Geçen günlerde ABD, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır'dan oluşan "Uluslararası Dörtlü", Sudan'daki çatışmaların durdurulması için yeni bir girişim başlattı.

Ancak bu girişim, HDK'nın Darfur üzerindeki kontrolünü fiilen tanıma eğilimi taşıyor.

Bu dört ülkenin, Sudan halkının çıkarlarını değil; altın, maden ve jeopolitik avantaj hesaplarını öncelediği açık.

Dörtlünün sunduğu barış planından ziyade, zenginliğin ve iktidarın paylaşımı üzerine kurulu yeni bir sömürü anlaşması.
 

Fotoğraf: Reuters

Fotoğraf: Reuters

 

Sessizliğin bedeli

Bugün Sudan'da yaşananlar yalnızca Afrika'nın değil, insanlığın sınavı.

Afrika'nın bereketli topraklarında, masum halkların küresel güçlerin çıkar mücadeleleri uğruna katledilişini boğucu bir sessizlik içinde seyrediyoruz.

Belki de modern çağın en büyük suçu bu sessizlik.

Çünkü "kayıtsız" kalmaya alışan "yorgun" vicdanlarımız her tür vahşetin normalleşmesine zemin hazırlıyor. 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.