1. YAZARLAR

  2. Elif Çakır

  3. CHP’ye yönelik süreç hukuki olsaydı…
Elif Çakır

Elif Çakır

CHP’ye yönelik süreç hukuki olsaydı…

A+A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada CHP’li belediyelere yapılan operasyonların ‘siyasi değil hukuki’ olduğunu, işleyen yargısal sürecin hiçbir yanında olmadıklarını söyledi. Sözleri tam olarak şöyle:

Yargının tek yaptığı, önüne gelen şikayetlerin gereğini yerine getirmek… Ortada siyasi değil hukuki bir süreç var. Bu sürecin hiçbir tarafında hamdolsun biz yokuz!

Cumhurbaşkanı Erdoğan “hamdolsun biz yokuz, ortada siyasi değil hukuki bir süreç” var diyor ama kamuoyunda araştırmaları toplumun yüzde 57’sinin İBB’ye yönelik operasyonları “hukuki değil siyasi” olarak gördüğünü gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve iktidarına yönelik yapılan bu eleştiri yeni değil. CHP iktidar tarafından dört bir koldan kuşatılmaya başladığı günden bu yana iktidarın yargı eliyle siyasi operasyon yaptığını söylüyor. TBMM çatısı altındaki ve dışındaki bütün siyasi partilerin neredeyse tamamı bu operasyonların siyasi olduğuna inanıyor.

***

Erdoğan’ın bu açıklamasını aynı günün akşamında, Karar TV’de Taha Akyol ile birlikte ağırladığımız DEVA Partisi lideri Ali Babacan’a sordum. Sayın Babacan daha ilk günden itibaren İBB’ye yönelik operasyonların hukuki değil siyasi olduğu tespitinde bulunmuş, 19 Mart Operasyonu için 28 Şubat ve 27 Nisan benzetmesi yapmıştı.

Bu sürecin hukuki değil siyasi olduğunu en önemli kanıtının “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı süreciyle ilgili yaptığı açıklamalar” olduğunu söyleyen Babacan’ın sözleri şöyle: “‘Silkeyin diye talimat verdim’ diyor, turpun büyüğü diyor, heybede diyor, daha bekleyin diyor… Yargı bağımsız çalışıyorsa bunu nasıl biliyor, bu bilgiler kendisine nereden gidecek, belli ki birileri götürüyor, sunuyor, bu da var, bu var, bununla ilgili diyor.

 

 

 

Diploma, kurultay, SGK, yolsuzluk iddialarının hepsi aynı anda paketleniyor.

CHP’den 13 tane belediye var, acaba iktidar partisine mensup belediyelerin hiçbirinde hiçbir şey yok mu? Bakıyorsunuz aynı iş insanı değil, iktidar belediyeleriyle de çalışmış ama oralarla ilgili bir şey yok.”

Babacan Karar TV’de ‘yargı konusunda, yargı bağımsızlığını yitirdi, siyasi direktiflerle hareket ediyor sözleriniz bir yorum mu, somut bir bilgi mi?’ şeklindeki sorumuzu özetle şöyle yanıtladı:

Bağımsız ekonomik kurumlarla alakalı Sayın Erdoğan'ın yoğun müdahaleleri ve talimatları var. Yani yargı ne kadar bağımsızsa mesela Merkez Bankası o kadar bağımsız. Yani enflasyon düşsün istiyorsak Merkez Bankası'nın tam bağımsız çalışması gerekir ama belli bir noktadan sonra Sayın Erdoğan Merkez Bankası'na sürekli baskı yapmıştır. Sürekli talimatlar vermiştir. Ve ben artık ayrıldıktan sonra ‘Laf dinlemiyordu’ diyerek Merkez Bankası başkanlarını görevden alması, Para Politikası Kurulu üyelerini görevden alması ve laf dinleyenleri göreve getirdiği dünya alemin bildiği konular. Bağımsız ekonomik kurumlarda bu kadar rahat hareket eden bir Cumhurbaşkanı yargıya müdahale konusunda çok özenli mi hareket edecek? Aman yargı bağımsız ben dokunmayayım karışmayayım mı diyecek?”

Soru şu:

Şimdiye kadar muhalefet partilerinin “operasyonlar hukuki değil, siyasi” açıklamalarına cevap vermeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ne oldu da önceki gün partisinin grup toplantısında bir anda “bu sürecin hiçbir tarafında biz yokuz, ortada siyasi değil hukuki bir süreç var” deme ihtiyacı hissetti?

Bu ihtiyacı hissetmesinin nedeni, hemen hemen bütün kamuoyu araştırmalarında çıkan “toplumun yüzde 57’sinin yargının hukuki değil siyasi operasyon yürüttüğüne inandığı” verisidir ve bu oranın giderek de artacak olmasından duyduğu endişe olabilir.

Şunun altını çizelim; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu açıklamayı yapmak zorunda bırakan yüzde 50 değil, yüzde 7’lik orandır. Yüzde 50’ye zaten muhalefet bloğu olarak bakmıştır. Ama Erdoğan için yüzde 50’nin üzerine eklemlenen yüzde 7’i önemlidir, onu tedirgin eden de bu yüzde 7’i ve önümüzdeki süreçte bu yüzde 7’nin artacak olma ihtimalidir.

Erdoğan, “biz bu sürecin hiçbir tarafında yokuz, süreç siyasi değil hukukidir” açıklamasını işte o yüzde 7 için yapmıştır.

***

Yine soralım:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasını dinleyen kendi tabanındaki o yüzde 7’inin ne kadarını ikna edebilmiştir? Erdoğan’ı dinleyenler “beyan esastır, Cumhurbaşkanı Erdoğan operasyonların siyasi değil hukuki olduğunu açıkladı” diyerek ikna olmuş mudur?

Diyelim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçeği söylüyor, hakikaten de yargının CHP’ye yönelik yürüttüğü “soruşturmaların hiçbir tarafında partisi de kendisi de” yok. Peki bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “SGK borçları” üzerinden CHP’yi silkeleme operasyonlarının ilk startını verdiği 24 Temmuz 2024’ten bu yana, yargıdan önce yargının operasyonlarını haber verdiği açıklamaları nereye koyacağız?

Soru sormaya devam edelim:

Sürecin hiçbir tarafında olmayan bir Cumhurbaşkanı, iktidar partisi, devlet yetkilisi böyle açıklamalar yapar mıydı?

CHP’ye yönelik soruşturmaları, kovuşturmaları yürüten savcılar, iddianameyi kabul ederek CHP’li belediye başkanları, siyasetçiler, bürokratlar hakkında tutuklama kararı veren hakimler kamuoyunun önüne çıkarak, bütün kutsalları üzerine yeminler ederek “bu operasyonların hukuki olduğunu” söyleseler, sürecin hukuki olduğuna dair kamuoyunu ikna edebilirler mi?

Gerçek böyle olsa bile kamuoyuna yansıyan fotoğraf böyle olmadığı için ikna edemezler. Çünkü kamuoyu, Cumhurbaşkanı’nın yargı üzerindeki “güçlü etkisini” biliyor; HSK’nın yapısından biliyor, iktidara yakın isimlerin atanmalarından biliyor, Cumhurbaşkanı’nın kamuoyuna açık şekilde ilgilendiği kritik davalarda arzulanan kararı vermeyen hakimlerin nasıl oraya buraya atandığını biliyor… Cumhurbaşkanı’nın “yargı üzerindeki güçlü etkisi”ni belirten uluslararası hukuki raporlar da var.

***

İşte tam da bu sebeple; yargı etiği ilkelerinde “yargıya güvenin sağlanması ve bu güvenin sürdürülebilmesi için yargının bağımsız ve tarafsız olması yetmez bağımsız ve tarafsız görünmelidir” yazar.

Dönemin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tarafından açıklanan Türk Yargı Etiği Strateji Belgesinde de bu kural yazıyor.

Bizim ülkemizde zaten mevzuat, yasa, kanun sorunu yok, uygulama problemi var. Kanunlarımız, mevzuatlarımız, yasalarımız en güzel haliyle yazılı olarak duruyorlar, Anayasamız gibi.

Dönemin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül 2019 yılında bütün yargıçlar bu etik kurallara uyacaklar diyerek “Türk Yargı Etiği” strateji belgesini açıklamıştı. Yani yargıçlar yargıya güvenin sağlanması için bağımsız ve tarafsız olduklarını kamuoyuna göstereceklerdi.

Peki ülkemizin bir başsavcısının nikah sonrası eşiyle birlikte, üzerlerinde gelinlik ve damatlıkla Cumhurbaşkanı Erdoğan’la fotoğraf çektirmeye Beştepe’ye hangi tarihte gitti?

“Türk Yargı Etiği” strateji belgesinin açıklanmasından önce mi, sonra mı?

Bir ülkenin Yargıtay Başkanının ülkenin partili Cumhurbaşkanıyla birlikte çay toplama fotoğrafı verdiği bir ülkede yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından söz edilebilir mi?

***

Ülkemizde yargı gerçek anlamda hukuki bir “yolsuzluk, rüşvet” operasyonunu yürütüyor olsaydı bu sadece CHP ile sınırlı kalır mıydı?

CHP’ye yönelik dosyalara bakan hakimler takdir haklarını ve kanunların yorumlanmasını adalete ve hakkaniyete uygun olarak kullanabiliyorlar mı?

Süreç gerçekten hukuk zemininde yürümüş olsaydı, savcılar sadece hukuka bakarak iddianamelerini yazsalardı, yargıçlar hukuka ve vicdanlarına bakarak iddianameleri okusalardı, kararlarını hukuka göre vermiş olsalardı…

Belediyelerden istedikleri ihale dosyalarının tarihlerini CHP ile sınırlı tutup önceki AK Parti dönemini peşinen ve iradi olarak soruşturma dışı tutarlar mıydı? İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerinde AK Parti dönemine ait hazırlanmış yolsuzluk dosyalarını görmezden gelirler miydi?

Soruları uzatmak mümkün..

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar