1. YAZARLAR

  2. Ahmet Taşgetiren

  3. Süreç siyaseti nasıl harmanlıyor?
Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Süreç siyaseti nasıl harmanlıyor?

A+A-

“Bahçeli’nin başlattığı süreç neyi amaçlıyordu? Bahçeli, süreçte gelinen hangi noktadan memnundur?” diye bir soru sorulsa, sanırım bunun cevabı “PKK’nın silâh bırakması ve kendini feshetmesi” şeklinde olur. Bu sonuca en azından “silâhlı yapının sona ermesi” boyutunda ulaşılmış sayılabilir.

Şu anda iktidar cenahı, olayın en çok, belki sadece bu boyutunu toplumla paylaşmayı tercih ediyor.

Bahçeli’nin projeksiyonunda “Kürt sorununun çözümü” gibi bir başlık var mıydı, bence yoktu.

Onun için de iktidar cenahı, halkla iletişimde Kürt sorunu bağlamında gündeme gelebilecek şeylerin konuşulmasını pek tercih etmiyor.

Bu arada PKK, “fesih bildirgesi”nde öyle özür – yazır gibi bir dil de kullanmadı. Türkiye toplumunun duygularını gözetme gibi bir yaklaşım yok o bildiride. Aksine kuyruğu dik tutma ve yeni bir mücadele başlatma iddiası var.

Sezgin Tanrıkulu fesih olayına sevindi tabii, halay bile çekti, ama “2002 yılında Diyarbakır Barosu ve bir grup avukat silâhlı mücadele yönteminin yanlış olduğunu açıkladık, 23 yıl geçti aradan” demeyi de ihmal etmedi.

Avukatların 23 yıl önce gördüğünü PKK görmedi mi? O örgüt yapısı içinde görülmez böyle şeyler.

Öcalan 2013 Nevruz’unda Diyarbakır meydanında okunan bildirisinde “Silâhlı mücadele döneminin kapandığını” ilan etti. Üstelik “bütün dünyada” dedi.

PKK, bundan da 12 yıl sonra geliyor silâh bırakma noktasına… O da yine Öcalan’ın uyandırması ile… PKK’nın silâh bırakmasına bir tür taltif niteliğinde “tarihi” sıfatının kullanılmasına gönlüm razı olmuyor. Orada 70 yaşında adamlar var, bu zamana kadar kaç bin Kürt gencini ateşin içine sürüklediler, kendilerine katılmayan Kürtlere kıyım yaptılar, Türkiye’yi ateş üzerinde tuttular. Bunun muhasebesi olmayacak mı?

Bana göre PKK’nın ve uzantılarının bundan sonra siyaset alanında da tek kelime söyleyecek yüzleri yok. Kürt siyasi hareketi bundan sonra PKK perspektifi ile yürüyecekse, yani şunca sivil siyasi tecrübenin ardından “KCK ablukası” altında ilerleyecekse çok yazık olur. (Benim süreci DEM’in askeri vesayetten kurtulma sevinci şeklinde okumam yanlış mı olsun?)

Öcalan teslim alındığında “Türkiye’ye hizmet etmeye hazırım” dedi. Aslında ondan sonrası PKK için de fuzuli bir varoluştur. Liderin teslim alınmış, savaş verdiği “Türkiye’ye hizmete hazırım” diyor, örgüt olarak sen hâlâ niye varsın?

Öcalan halen de dikkatli bir dil kullanıyor. Öcalan’ın PKK bildirgesi ile bile farklılaştığı söylenebilir. Ayrıca o bildirgeye temasları sürdürdüğü belirtilen “Devlet birimleri” nasıl razı oldu, ona da bakmak lâzım.

Ben, DEM’in süreçte çok daha dikkatli bir siyaset dili ürettiğini belirtmek isterim. “Üzüm yeme” arayışındalar. Kamuoyuna barış eksenli mesaj vermeye itina ediyorlar. (Lozan’la ilgili soruyu PKK’ya sorun dedi Tuncer Bakırhan meselâ) “Sürece Türkler’in iknası” gibi bir çıkış noktaları var. Ama en azından bazı sonuçlar alınmasını da arzu ediyorlar.

Bu arada DEM’in halen iktidar medyasının ilgi alanına giremediğini, “Kürt sorunu” söylemlerinin “cısss” kabilinden muamele gördüğünü de kaydetmek gerekiyor.

İktidar cenahı, sürecin sadece “PKK’yı yendik” boyutunu siyaseten faydalı buluyor.

DEM eskiden “Terörün uzantısı” damgası ile malül olduğu için, tartışma programlarında sözcü bulunduramazdı, sadece yargılanandı, şimdi de muhtemelen “Süreçten Kürt sorunu çıktı” izlenimi vermemek için gündeme alınmıyor.

Cumhur İttifakı “Sorun” niteliğinde bir “Kürt olgusu”nun gündeme gelmesini istemiyor. Her toplum kesimi, onlar nasıl konumlandırıyorlarsa ona razı olmak durumunda. Onun için de öyle “hasta mahkum, kayyım uygulaması, hukuk ihlâli, Kürtçe eğitim sorunu” gibi başlıklar o kitlelere taşınmamalı…

Ama bu arada siyasi hesaplar için DEM’in desteğine ihtiyaç da var. En azından CHP’ye kaptırılmaması lâzım DEM’lilerin. Ama nasıl olacak bu? Çok yabancılaşılmadı mı siyaset anaforu içinde? “Terörün uzantısı” ile nasıl aynı kareye girilecek?

Bakıyorum DEM temsilcileri Bahçeli ile, Ak Partililerle görüşüyorlar ama, iktidarın şu kadar yaygın medya platformlarında yer alamıyor, meramlarını muhalif medyaya anlatabiliyorlar.

Bir de DEM’in hukuk vs alanında Kürt sorunu bağlamında bazı açılımlar beklerken, diğer yanda yaşanan hukuksuzluklara nasıl tavır koyacağı gibi bir problemi var. Kaldı ki o alandaki hukuksuzlukların bir kısmı da doğrudan “DEM ile ilişki”den kaynaklanıyor. DEM bir yandan fotoğrafı okşanan (Sırrı Süreyya’nın fotoğrafını okşadı Bahçeli) diğer yandan her türlü iltisakı kayyımla sonuçlanan bir yapı durumunda…

Acaiplikler ülkesinde yaşıyoruz. Şaşırabilirsiniz de şaşırmayabilirsiniz de… Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.