1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Sosyo politik çokluk, çoğunluk (1)
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Sosyo politik çokluk, çoğunluk (1)

A+A-

İnsan tabiatından  kaynaklanan bir arzu ile kişi yığdıkça yığar, biriktirdikçe biriktir ve bunu yaparken başkalarının haklarına tecavüz eder. Birinde ne kadar fazla varsa diğerinde o kadar az var demektir. Bu dağılımın Marxistlerin iddia ettiği gibi tamı tamına eşit olacağı anlamına gelmez ama emeğe ve ihtiyaca göre adil dağıtım yapıldığında hiç kimse diğerlerini temel haklarından mahrum edecek kadar zengin olamaz, servet biriktiremez.

Yüce Allah her canlıya rızkını vermiştir (11/Hud, 6), anne bebeğini doğurduğu anne göğüslerinde süt hasıl olur, bebek rızkını emmeye başlar. Canlıların rızkı “Allah’ın rahmeti”dir, sorun Allah’ın rahmeti bütün canlıları içine alırken, birilerinin diğerlerini Allah’ın rahmeti olan rızkından mahrum bırakmaya yeltenmesidir. Rızkı, tabiatın maddi ve beşeri kaynaklarının birileri kendi arzuları doğrultusunda bölüştürmeye kalkıştığında adaletsizlik ortaya çıkıyor (Zuhruf, 32).

Modern zamanlarda belli insanın servete bakışı ile klasik dönemlerdeki bakışı arasında mahiyet farkı yok. Kur’an, bunu defaatle vurgular (89/Fecr, 20). Bu eğilim bugün de insani motivasyonun en etkili faktörüdür, Bu bağlamda dünya servetinin adil bir şekilde bölüşülmesi ve bölüşümün emanet bilinci ile yapılması ekonomik politikaların başında yer almaktadır. Temel ilkeler ışığında mal, evlat, güç ve servet biriktirme tutkusunun dengeye kavuşturulması için atılması gereken adımlar var. Bundan önceki yazılarda Tevbe, 34-35 ayetlerine dayanarak “kenz” olgusuna dikkat çekmiştik. (Modern iktisadın ruhu olarak “Kenz!” The Turkish Post, 1-5 Haziran 2025.)

Kenz terimi ağırlıklı olarak maddi servet (altın- gümüş, tedavüldeki para, döviz, değerli kağıtlar vs.) için kullanılır; tekasür ise maddi serveti içine almak yanında sosyo politik olay ve olgulara da atıftır. Bu anlamda maddi servetten çok sayısal çoğunluğu anlamak gerekir.

Bu manada “sayısal çoğunluk ve çoğunluğun hükmü” nedir, diye sorabiliriz. “Çoğunluk” özellikle demokrasilerin revaçta olduğu çağımızda siyasetin anahtar terimlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Çoğunluğun desteğini kazananın “meşruiyet”i de kazandığı kabul edilir.

Prensip olarak Kur’an-ı Kerim, niteliğe önem verir; niceliğin haksız itibar sahibi olmasını eleştirir. “Ekser” kelimesinin geçtiği ayetlere dikkatlice bakıldığında, milliyetçi-ulusalcı ideoloji ve doktrinler ile demokrasilerin, çoğunluğu yüceltmelerini ve niceliği niteliğin önüne geçirdiklerini görürüz.

Milliyetçi doktrin sayısal kalabalıklara itibar eder. Kur’an-ı Kerim ise nitelikli bir azınlığın sayıca hayli çok bir topluluğu alt edebileceğini belirtir (2/Bakara, 249). Bedir Savaşı’nı kazanan nitelikli İslam ordusu düşman ordusunun 1/3’ü idi. Demokratik rejim açısından baktığımızda şu soruya cevap aramamız gerekir:

İster “milli/ulusal irade” ister “halk iradesi” adına olsun, iktidara meşruiyet kazandıran “irade” yüzde 100 tecelli etse bile –aranan oran yüzde 51’dir- dinin bilinen sınırlarını aşacak olsa Müslüman’ın vicdanında yankı bulmaz, ahlaki veya fıkhi bir değeri taşımaz. Müslüman, “Esas olan dinin muhkemleri değil de halkın iradesi” mi diyecek? Halkı yaratan Hak’tır Hakk’ın hükmü halkın hükmünün üstündedir. “Hak üstündür, ondan üstünü yoktur.”

Deneysel olarak bildiğimi gibi çoğunluğun desteği birçok hak ve hukuk ihlallerine gerekçe teşkil edebilir. Şöyle soralım: Mesela bir lider, hasmı olanları hukukun dışına çıkarak tasfiye etmek istediğinde ona çoğunluk destek verdi diye hasmını hukuka aykırı tasfiye edebilir mi?

Veya çoğunluğun onayını alan bir parti; dinin hükümlerini, apaçık hukuki kuralları ve ahlâki normları ve Hukuk kurallarını (Hududullah) çiğnediğinde bu eylemi meşru olur mu?

Bu, demokrasiye radikal tavırla karşı çıkmak anlamına gelmez. Müslümanların kendi alem tasavvurları ve inançları çerçevesinde kabul edilebilir demokratik bir model ortaya koyabilecekleri büsbütün ihtimal dışı değildir. Mevcut liberal ve aydınlanmacı demokrasinin dışında Müslüman dünyanın kabul edebileceği demokratik modelin “Allah’ın muradına ve halkın iradesine dayalı” olması gerekir.

Tabii ki tam da bu çerçevede mevcut demokrasilerin temeli olan milli irade veya halk iradesinin tecelli ettiği “çoğunluk”, İslam noktai nazarında ne anlam ifade ettiğini vuzuha kavuşturmak icap eder.

Kur’an-ı Kerim’de “çoğunluk”la ilgili şu hükümler yer almaktadır:

1) İnsanların çoğu inanmıyor (11/Hud, 17; 12/Yusuf, 103; 13/Ra’d, 1).

2) İnsanların çoğu şükretmiyor (2/Bakara, 243; 12/Yusuf, 38).

3) a. İnsanların çoğu bilmiyor (7/A’raf, 187; 30/Rum, 30; 12/Yusuf, 40) b. İnsanların çoğu cahillik ediyor (6/En’am, 111) c. İnsanların çoğu zanna uyuyor (10/Yunus, 36).

4) İnsanların çoğu aklını kullanmıyor (29/Ankebut, 63).

5) İnsanların çoğu hakkı kerih görüyor (43/Zuhruf, 78).

6) İnsanların çoğu yoldan çıkmış fasıklardır (7/A’raf, 102).

7) İnsanların çoğu ahde vefa göstermiyor (7/A’raf, 102).

8) İnsanların çoğu Allah’ın nimetini bilir ama nankörlük eder (16/Nahl, 83).

9) İnsanların çoğu (hak sözü) işitir, yine yalanlar (26/Şuara, 223).

Netice itibarıyla yüce Allah elçisine şu uyarıda bulunur: “Yeryüzünde olanların çoğuna uyacak olursan seni (haktan ve doğru yoldan) saptırırlar” (6/En’am, 116).

Peki eğer insanların çoğu iman etmiyor, şükretmiyor, bilmiyor, cahil olup zanna uyuyor, hakkı ve hakikati kerih görüyor, yoldan çıkıyor, ahde vefa göstermiyor, nimete karşı nankör davranıyor ve bilerek Hakk’ı yalanlıyor ise çoğunluk hayati kararlar için referans alınır mı? Bu çoğunluk özellikle modern toplumda kitlesel olarak manipüle edilebildiğinden ondan tam yetki alan iktidarlar her diledikleri yasayı çıkarır ve keyiflerince yönetebilirler mi?

Çoğunluğun tahakkümü, tekâsürün sosyo-politik boyutunu ifade eder. Bu tahakküm, doğrudan veya dolaylı yollardan olsun ne Batı’da ne de başka yerlerde henüz tam olarak sona ermiş değil.

Bütün bu referanslara rağmen her durum ve işlevde çok, çokluk ve çoğunluk negatif değildir Yani hiçbir şeyin ve değerin çoğu makbul değildir, denemez. Bize verilmek istenen mesaj başka şeydir. Son olarak bunun da üzerinde duralım

Önceki ve Sonraki Yazılar