Prof. Atalay tartışmasında yeni aşama: İsminin silinmesi rektörün işiymiş…
Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde çıkılan yurtdışı gezilerde dostluk kurduğumuz bir ilimizin önemli işadamı Yusuf Özer, uzun yıllar sonra aradığında şaşırmıştım.
Heyecanlı sesiyle bir sorusu olduğunu söyledi.
Ekonomisine katkıları sebebiyle sözünün dinlendiği Ege ilindeki üniversitenin rektörü YÖK yönetimi tarafından çağrılmış ve kendisinden istifa etmesi, direndiği takdirde hakkında cezai takibat açılacağı tehdidinde bulunulmuş…
Artık aramızda bulunmayan yaşlı işadamı bana bir yandan ‘‘Ülkede neler oluyor?’’ diye soruyor, bir yandan da rektörün ne yapması gerektiğiyle ilgili fikrimi öğrenmek istiyordu.
Görüşme 28 Şubat’ın en sıcak günlerinde geçiyordu. YÖK başkanı Kemal Gürüz’ün akademik hayatta terör estirdiği günlerde…
Prof. Şehabettin Yiğitbaşı doğduğu Aydın ilindeki üniversiteye kurucu rektör olarak atanmış kıymetli bir öğretim üyesiydi. Herhangi bir açığı olmamakla birlikte, dönemin hassasiyeti sebebiyle, tereddüt geçirdiği anlaşılıyordu…
‘Yusuf Ağa’ olarak bilinen saygıdeğer işadamına, yakın zamanda bir başka rektörün başına geleni aktardım.
Kırıkkale Üniversitesi’nin kurucu rektörü Prof. Beşir Atalay’ın karşılaştığı muameleyi…
YÖK tarafından çağrılmış, Kemal Gürüz’ün tehdidiyle karşılanmıştı. Lafı hiç dolandırmadan, hakkında hazırlattığını söylediği bir dosyayı masaya koyarak, kendisinden istifa etmesini istemişti YÖK başkanı.
Dosyanın ipe sapa gelmez iddialar içerdiği hakkında bulunulan suç ihbarı davaya dönüştüğünde öğrenilecek, ama o arada Beşir Hoca yerinden edilecekti.
Gürüz’le görüşmesi sonrasında danıştığı yakın dostları direnmesi tavsiyesinde bulununca, zaten aynı kanaatte bulunan Beşir Hoca istifa etmemişti…
Rektörlükteki süresini kısa zaman önce uzatma kararnamesinin altında imzası bulunan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu kez Prof. Atalay’ın görevden alınması kararnamesinin altına imza atmaktan geri durmamıştı.
Dedim ya, 28 Şubat günleriydi…
Yusuf Ağa’ya o olayı aktardım.
İldeki üniversitenin rektörünün -ve bu arada ‘muhafazakar’ bilinen birkaç başka rektörün de- direnmek yerine istifayı yeğlediğini öğrenecektim.
Kırıkkale Üniversitesi’nin kurucu rektörünün vefa duyguları güçlü yöneticiler tarafından merkez yerleşkesine onun ayrılmasından çok sonra konulmuş ismi, aynı üniversitenin mevcut yönetimi tarafından silinmiş bulunuyor.
Üzerinden haftalar geçtiği halde olay hâlâ tartışılıyor…
Acaba bu tavır, AK Parti içinden birilerinin iddia ettikleri gibi, yalnızca birkaç kifayetsiz üniversite hocasının işi olabilir mi? Yoksa, AK Parti’nin mutlak gücünü her yerde gösterdiği günümüzde, Beşir Atalay’a yapılan bu muamelenin siyasi bir boyutu da var mı?
Soru hiç haksız değil.
Haksız değil, çünkü Beşir Atalay emekliliği ardından da, hocalık günlerinde ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nda kritik konularda sorumluluklar taşıdığı dönemde edindiği deneyimi, bir araştırma kurumu olan ANAR’ı oluşturarak daha geniş bir alana taşımıştı. Oradan da, AK Parti’nin kuruluşunda ve hükümetlerinde üstlendiği önemli görevlerle topluma hizmetlerini sürdürdü…
Hep “Hocam” diye hitap edildi…
İsminin silinmesinin bir kıskançlık ürünü değil siyasi bir tavır olarak değerlendirilmesi kaçınılmaz.
Öyle de değerlendiriliyor: “28 Şubat’ mı haşindi, şimdi mi?” sorusu eşliğinde…
Her istediklerini yapabilecekleri bir güce sahip oldukları zaten biliniyor; vefa duygusuna fazla önem verilmediği de…
Acaba kime ne anlatılmak isteniyor? Beşir Atalay’ın kurucusu olduğu üniversitedeyken kazandığı saygı mı ortadan kaldırılmak isteniyor, yoksa siyasi alandan silinemeyen saygınlık mı akademik hayata yansıtılmakta?
AK Parti’nin kuruluşu öncesinde başlayan bir emeği temsil ediyor Beşir Atalay. ANAR’ın araştırmaları, Ankara’da kurulan Politika Araştırmaları Merkezi’ndeki (PAM) beyin fırtınaları, Fazilet Partisi’nin kapatılması ardından yeni partide (Saadet Partisi) başlayan Erdemliler Hareketi’nde, AK Parti ile birlikte içinde yer aldığı siyasi çalışmalarda gösterdiği varlık…
Esas silinmek istenenler bunlar mı?
Ona yapılanı yalnızca mevcut rektörün tasarrufu olarak açıklamak anlamsız. [Rektör hâlâ yerinde zaten.]
Beşir Atalay’ın ilk cildi şu yakınlarda çıkan ‘Sadece Yaşayıp Yazdıklarım’ adlı anıları, bir bilim insanının siyaset adamına dönüşmesi sürecinde yaşadıklarını örneklerle sergilemekte. Anılar, muhafazakarlara yan bakılan dönemlerde, alanında en iyi olmayı aklına koymuş bir Anadolu insanının elde ettiği başarıya tanıklık ediyor.
Namuslu bir muhafazakarın beyin gücüyle elde ettiği muazzam başarının yaşayan örneğidir Prof. Atalay…
Alengirli konularda üzerinde şaibenin izi bulunmayan bir siyaset adamı o…
İsminin silinmek istenmesi ona bir eksiklik getirmez, silenlere ise eksiklikler getirir…