
Mülteci sorununa çözüm
Bu sorun sınırlarda duvar örmek, mültecileri kaçtıkları cehennem hayatına geri çevirmekle çözülemez. Sorunu, gerçek kaynaklarına inip yerinde çözmenin yollarını aramak gerekir. Temel sorun çözülünceye kadar külfetin adil ve eşit şekilde bölüştürülmesi ahl
Dört yazımızda anlattıklarımız ışığında mülteci sorununa şu 10 maddede çözüm bulmak mümkün görünmektedir:
1.Bir coğrafi bölgenin sakinleri/yerli ahalileri, şu veya mücbir sebeple yurdunu terk etmek zorunda kalmış mülteciyi, muhaciri kendi ülkesinin “vatandaşı” değil diye geri çeviremez, Allah’ın mülkünde onun da payı ve yaşama hakkı vardır. Allah’ın mülkünde, mülteci terk ettiği yurdu tam güvenli hale gelinceye kadar geri gönderilemez; aşağılanamaz, ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutulamaz.
2.Bir ülkenin kabul etmekte ihtirazi kayıt koyabileceği yegane kriter istiab haddidir. İstiab haddi dolmadıkça mülteci kabul etme mecburiyeti vardır. Alabilecekken, geri çevrilmeleriyle mültecilerin hayatları tehdit altına girecekse, denizlerde boğulacak, dağlarda soğuktan öleceklerse sorumluluk o ülkenin bütün yurttaşlarına aittir. Bir ülkenin insanlarının kendi dinlerinden veya etnik kökenlerinden olan mültecilere diğerlerine göre daha çok yakınlık duyması fıtridir, tabiidir. Ama söz konusu fıtri temayül kendi dininden veya etnik kökeninden olmayan “Allah’ın kulları”na karşı ayrımcı ve dışlayıcı tutumlar takınmasının meşru gerekçesi değildir.
3.Allah’ın mülkünde insanlar eşittir. Hiç kimse dininden, etnik kökeninden, inancından, renginden, cinsiyetinden, sınıf veya zümresinden dolayı temel insani hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılamaz; muhacir/mülteci diğer insan gruplarıyla eşit haklara sahip olduğundan ayrımcılığa tabi tutulamaz; evrensel düzeyde kabul edilmiş temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılamaz. İslam Şeriatı, can, mal, din, akıl ve nesil emniyetini garanti altına almak üzere düzenleme yaparken, mültecileri veya gayrımüslimleri bu emniyetten dışarıda bırakmaz.
4.Tevhid dininin ulu’l azm peygamberlerinin hayat hikayesi hicret, muhacirlik ve mülteciliktir. Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. Musa vb. Hz. Muhammed (s.a.) ve ashabı birer muhacir-mülteci olarak yurtlarını terk ettiler, Medine’ye sığındılar. Bir hafta Kuba’da kaldılar, onları istemeyen yabancı düşmanı/ırkçı Yesribliler evlerini taşladı; Hz. Peygamber ancak birkaç gün sonra gece vakti ve silahlı korumalar eşliğinde Medine’ye girebildi. Onu ve küçük cemaatini istemeyen Yesribli ırkçılar yanında onu canla-başla koruyan Medineli Ensar vardı. Kıyamete kadar “muhacir-ensar” ilişkisi önemini ve fonksiyonunu korumaya devam edecektir. Dinini ciddiye alan ve sorumluluk sahibi olan her Müslümanın mülteciye/muhacire “ensar” olmak zorunluluğu söz konusudur.
5.Mültecilerin yerli ahali ile bir takım sorunları yaşaması mümkündür, bu sorunların çözümünde takip edilecek politikalarda anahtar terim müslümanlar için “kardeşlik (muahat)”, müslüman olmayanlar için “yaratılıştı eş ve eşitlik”tir. Her ikisinde uyum hedeflenir. Lakin uyumdan anlaşılması gereken “asimilasyon amaçlı entegrasyon” politikaları değildir. Mültecilerin yeni geldikleri bölgenin zaman içinde dilini öğrenmesi, bölgeye ilişkin örf ve adetlere uyum sağlaması için resmi ve sivil kurum ve kuruluşlar tarafından çeşitli çalışmalar yapılırken, bunun yanında kendi dillerini konuşup dilleriyle eğitim almaları ve temel hakları zedeleyici olmayan örf ve adetlerini yaşama imkanlarının sağlanması gerekir.
6.Mülteci veya yabancı düşmanlığının önemli sebeplerinden biri iş piyasasının yerli ahali aleyhine bozulması; iş insanlarının sığınmacı ve mültecileri ucuz emek olarak kullanması, böylelikle ücret ve fiyat istikrarının bozulmasıdır. Bu sorunu çözmenin yolu mültecileri nefret objesi haline getirmek değil, doğru ekonomik politikalar takip etmekten geçer.
7.Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve mültecilere yönelik her türden saldırı ve ayrımcılıkla tavizsiz-kesintisiz mücadele edilmelidir. Yabancıların temel beş hakkını ihlal edici her türden nefret söylemi, ırkçılık ve düşmanlığa sıfır tolerans tanınması ahlaki görevdir. Mültecilere cari piyasa fiyatları üstünde hizmet bedeli talep eden kamu kuruluşları başındaki memur veya seçilmiş kamu görevlileri (Bolu Belediye başkanı gibi) görevden alınmalı, kamu görevi almaları yasa ile önlenmelidir.
8.İnsanları zorunlu olarak yer değiştirmeye mecbur eden sebepler ve sorunların kaynaklarına inilmesi, bölgesel ve devletler arası kurum ve kuruluşların insanları ilticaya sevk eden sorunların çözümü için ortak işbirliği yapması zarureti vardır.
9.Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, dünya genelinde savaş, çatışma, açlık ve ayrımcılık sebebiyle mülteci konumuna düşenlerin sayısının 100 milyonu aştığını, bu sayıya ilk defa ulaşıldığını açıkladı. 2021’de zorla yerinden edilenlerin sayısı 90 milyona ulaşmıştı. Mevcut anlayış ve dünya düzeni devam ettikçe mülteci sayısı giderek artış gösterecektir.
Mültecilerin yarısından fazlası çocuk ve gençlerden oluştuğu, özellikle iç çatışma ve savaşların yaşandığı bölgelerden süren göçlerden en büyük sıkıntıyı kadınların yaşadığı, en çok kadınların ve çocukların istismara maruz kaldığı göz önüne alınırsa, ortada insani temel bir kriz olduğu anlaşılmaktadır. Bu sorun sınırlarda duvar örmek, mültecileri kaçtıkları cehennem hayatına geri çevirmekle çözülemez. Sorunu, gerçek kaynaklarına inip yerinde çözmenin yollarını aramak gerekir. Temel sorun çözülünceye kadar külfetin adil ve eşit şekilde bölüştürülmesi ahlaki ve hukuki sorumluluktur.
10.Nihai ve kalıcı çözüm için küresel düzeyde temel bir paradigma değişikliğine ve vicdani/ahlaki bir duyarlılığın geliştirilmesine ihtiyaç var. Batı hukuk mevzuatında yer alan değerli hükümler yanında, İslam bize yeni ve daha geniş perspektifi içeren bir paradigma inşası için zengin imkanlar ve kaynaklar sunmaktadır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.