“Müdahale” İsrail’i kapsar mı?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Müdahale ederiz” ifadesinin bölgeyi hareketlendirmesi tabii.
Türkiye’nin İsrail’in bölgede yaptıklarından rahatsız olduğu biliniyor. Gazze zaten 7 Ekim 2023’ten beri bitmeyen bir gündem. İsrail, küçücük bir toprak parçasında yaşayan insanlara insanlığı utandıracak acılar yaşatıyor. Bütün dünyada sokaklar “Olmaz bu” dlyor ama bu Nazi bozması vahşet devletine dur diyebilen de olmadı.
Bir ara Devlet Bahçeli kurdu, “Gazze’de olan bitenler Türkiye için de tehdit” cümlesini.
İsrail’in “Türkiye için de tehdit oluşturduğu” değerlendirmesi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Bahçeli’ye ülkeyi yöneten siyasi kadronun ortak yaklaşımı durumunda…
Biz de soruyoruz “Peki böyle bir tehdit değerlendirmesi varsa İsrail nasıl durdurulacak?”
Hani bir de “Ülkeye yönelik tehdidi bulunduğu yerde etkisiz hale getirme” yönünde güvenlik konseptimiz var ya…
İsrail Türkiye’ye saldırmış değil, bu durumda “İsrail tehdidi” nasıl somutlaştırılacak da onu ortadan kaldırmak için harekete geçilecek? İsrail’in arkasında duranların varlığı da bilinirken…
Bütün bunlar dikkate alındığı için olmalı, bugüne kadar “İsrail’in Türkiye’ye yönelik tehdidi”nden bahsedildi ama buna karşı “sözden öte” ne yapılacağına dair bir şey ortaya konmadı.
Ama şu söylenebilir ki, müdahale safhası gerçekleşsin gerçekleşmesin Türkiye’nin aklında bir “potansiyel İsrail tehdidi” bulunuyor.
Bakan Fidan’ın Suriye bağlamında seslendirdiği “Müdahale ederiz” ifadesi, belli ki sadece Suriye’yi kapsamıyor.
Fidan, El Salvador Dışişleri Bakanı Alexandra Hill ile ortak basın toplantısında önce İsrail’in Suriye’deki hedefinin istikrarsızlık olduğunu, Dürzi isyancı El Hicri’nin “Tel Aviv güdümünde” hareket ettiğini söylüyor. YPG’nin ve Suriye’deki “İsrail güdümlü ayrılıkçı gruplar”ın “Kaostan bağımsızlık çıkarmak istediklerini” vurguluyor. Sonra da “Uyarıyoruz hiçbir grup Suriye’yi parçalamaya girişmesin. Müdahale ederiz” diyor.
Şu ifadeler de Fidan’ın Suriye meselesini doğrudan İsrail bağlantılı gördüğünün işareti:
“İsrail, kendi bölgesini gittikçe güçsüzleştirip kaosta tutmaya çalışan bir politika izliyor. Suriye’de son olan gelişmeler de bunun bir yansımasıdır. Hiçbir grup parçalamaya yönelik hareket içine geçmesin.
“Bölünme dışında ne konuşuyorsanız konuşun. Ne talepleriniz varsa yapın. Biz bu konuda nasıl yardımcı olacaksak olalım ama bunun ötesine geçtiğiniz zaman biz kendimizi tehdit altında tutmayız.”
Esed devrildiğinden bu yana İsrail’in bir eli Suriye’nin içinde… En başta Suriye’nin bütün askeri varlığını imhaya yönelik operasyonlar yaptı. Bir bölgeyi işgal etti ve bu arada bazı Dürzi gruplar üzerinden iç kargaşalar çıkarmaya yöneldi.
Türkiye’nin Şara yönetimine destek verdiğini görüyor ve belli ki Türkiye’nin etkin olduğu bir Suriye istemiyor. Şara’nın eski HTŞ bağlantısından yola çıkarak dünyaya şu anda “Suriye’de cihadist bir yönetim kurulduğu” propagandasını satıyor.
Bu noktada Amerika’nın tavrı ne olacak? ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack oldukça faal. Konuşuyor, temas kuruyor… Konuşmaları yeni tartışmalara yol açıyor. Acaba ABD’nin bölgedeki iki ana ayağını oluşturan “Türkiye ile İsrail’in sıcak karşılaşması”ndan endişe ettiği ve bunu önlemeye çalıştığı söylenebilir mi?
Bir soru da şu: Türkiye, İsrail’e karşı hassasiyetini, tepkilerini açıkça ortaya koymuş durumda. Fidan’ın “müdahale ederiz” ifadesi Tel Aviv’de olduğu kadar ABD mahfillerinde de dikkatle not edilmiştir.
Ayrıca Milli Savunma Bakanlığı Suriye’nin yeni hükümetiyle yakın iş birliği içinde çalışıldığını belirterek “Suriye yönetimi tarafından, savunma kapasitesinin güçlendirilmesi ve başta DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele kapsamında Türkiye’den resmi destek talep edilmiştir. Bu talep doğrultusunda, Suriye’nin savunma kapasitesini artırmaya yönelik eğitim, danışmanlık ve teknik destek sağlanması için çalışmalarımız devam etmektedir” denilmiştir.
Fidan’ın “Müdahale ederiz” çıkışına İsrail tarafının cevabı henüz yok. Daha önce doğrudan Cumhurbaşkanı’nı hedef alan çok sert açıklamalar gelmişti İsrail’li siyasilerden.
Belli ki tırmanan bir gerilim var. Nereye varır bu gerilim, çok hareketli bir diplomasi yürüten ama söylediği her sözle yeni tartışmaların kapısını aralayan Thomas Barrack’ın gücü bu gerilimi durdurmaya yeter mi, Türkiye’nin yükselen hassasiyeti şimdilerde başı Epistein skandalıyla dertte olan Trump’ın gündemine girmiş midir, onun, İsrail çılgınlığının tepe noktasını temsil eden Netanyahu’ya etki edebilecek bir tavrı olur mu?
Bütün bunlar, Ortadoğu’da Gazze vahşeti ile insanlığın yüz karası haline gelen Netanyahu – İsrail varlığının Türkiye için de “tehdit odağı” niteliğine büründüğünün göstergesi. Belli ki bu böyle devam edemez.
İsrail’in ABD ile birlikte İran’ı vurduğu günler de yaşandı bu coğrafyada. Tehdit olunca öyle bir tehdit oluyor yani. Türkiye de herhalde öyle bir tehditle nasıl baş edileceğinin hesabını yapmaktadır. Türkiye dahil herkes “Müdahale ederiz”in kapsamını değerlendirme durumundadır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.