1. YAZARLAR

  2. Yusuf Ziya Cömert

  3. Faizi tesettüre soktuk
Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Faizi tesettüre soktuk

A+A-

Evet, ‘içtihat kapısı’ kapalı. Kimse ‘içtihat’ etiketini kullanarak din hakkında bir şey söyleyemez. Söylerse başına iş alır. Reformculuk, sapıklık gibi ithamlar tepesinden aşağı boca edilir.

Söylemeden yapacaksın. Kafanı aşağı eğip mırıldanacaksın. İçtihat miçtihat demeyeceksin.

Ecdadımız değişik dini güncelleme metotları bulmuşlar, tatbik etmişler. Dini eğer muktedir olan kim ise, onun işine gelecek şekilde güncellersen başın belaya girmiyor.

Ulemamız da bu konularda tecrübeli. Ve o engin tecrübe bir inkıtaa uğramadan bugünlere kadar ulaşmış.

Halkımızın değişen şartlara intibak kabiliyeti de fena değil.

“Muamele-i Şer’iye” tarihi bir örnek.

Para vakıfları üzerinden bir borç ilişkisine giriyorsunuz.

Diyelim vakıftan yüz lira borç alıyorsunuz.

Vakıf size yüz lirayı verirken yanı sıra kıymetsiz bir şeyi mesela bir kalemi size 10 liraya satıyor. Alınıp verilen eşyayı ve miktarları ben uyduruyorum. Ama ‘muamele’ böyle.

Vade dolduğunda borcunuz olan 100 lirayı ödüyorsunuz. Kalem için de 10 lira ödüyorsunuz. Böylece faizli işlem yapmamış oluyorsunuz.

Anadolu’nun bazı bölgelerinde bu işlem aynıyla uygulanıyor. Bana Siirtli esnaf dostlarım anlatmıştı. Muhtemelen başka bölgelerde de vardır.

Malum, biz faiz konusunda hassasız.

Hassastık.

“Nas” vardı, bizden ‘nas’sın dışında bir uygulama beklenemezdi.

Sonra ‘rasyonel’ ekonomiye geçtik, ‘nass’sı bıraktık.

Nas nesh mi edildi, ilga mı edildi doğru dürüst tartışamadık bile.

Neyin faiz olduğu ayrı bir konu şu anda girmeye niyetim yok.

Şu kadarını biliyorum, devletin cebimizden yürüttüğü para, ya da devletin cebimizdeki parayı emmesi faiz.

Bu sıralar faize faiz demiyoruz artık.

“Getiri” diye bir kelime bulduk.

Paranı bankaya yatırıyorsun, paran getiriyor.

Şu anda en çok ‘getiri’ getiren banka faizleri.

Dövizden de altından da çok ‘getiri’yor.

Vatandaş da ‘getiri’yi elde etmek için parasını bankalara ‘götürü’yor.

Dindar vatandaşlarımız ‘getiri’ ne olursa olsun parasını bankalara ‘götür’mezdi pek.

Onlar da son yıllarda faiz duvarını aştılar.

Ne zaman aştılar?

Güzel bir akşamdı.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan Kur Korumalı Mevduatı kamuoyuna anlatırken, Euro ve Dolar yukarıdan aşağıya paraşütsüz düşüyordu.

Birkaç gün içinde Türk lirası yüzde 40 değer kazandı.

Arkasından döviz yine ağır ağır yükselmeye devam etti ama o gün için uluslararası faiz lobisine karşı büyük bir zafer kazanmıştık.

O akşam öyle görünüyordu.

Meğer o akşam aslında zafer kazanmamışız, faiz lobisiyle mücadele ederken yerli ve milli bir faiz lobisine dönüşmüşüz.

Ya da faiz lobisi bedenimize hulul etmiş.

KKM’nin 4 yıl içinde memleket ekonomisine verdiği zarar 60 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Ne demek bu?

Milletin bir kısmının 60 milyar dolarını milletin bir kısmına vermek demek.

Hangi kısmının parasını hangi kısma verdiler?

Milletin yoksul kısmının parasını milletin zengin kısmına verdiler.

İngilizlerin Robin Hood’u zenginden alıp fakire veriyordu, bizim Robin Hood’umuz fakirden alıp zengine verdi.

Arkasından fetvalar sökün etti.

Bir kısım ulemamız devletin mevduat sahiplerine ödediği kur farkının faiz değil hibe olduğunu söyledi.

Arada, devletin kur farkı olarak yaptığı ziyade ödemeleri Hz. Ömer’in yaptığı ‘atiyye’ uygulamalarına kıyas edenler de oldu.

Atiyye?

Hz. Ömer döneminde fetihler sırasında devletin gelirleri artınca Hz. Ömer Medine’de divan kurarak fazla gelen paraları insanlara maaş gibi dağıttı. O paralara atiyye deniliyordu.

Bu fetvalar sayesinde mütedeyyin insanların bir kısmı faiz duvarını aşmış, devletin ‘getiri’sine ya da dini tabirle ‘atiyye’sine mazhar olmuş oldu.

Böylece, nassa tabi olarak faizi sıfıra indireceğiz derken faize mesafeli durmaya çalışan insanları da faize alıştırmanın yolunu bulmuş olduk.

Artık eskisi kadar hassas değiliz.

Gelsin ‘getiri’ler.

Sonuç?

Faizi tesettüre soktuk.

Mübarek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar