1. YAZARLAR

  2. Oral Çalışlar

  3. Kürtlerle ittifak
Oral Çalışlar

Oral Çalışlar

Kürtlerle ittifak

A+A-

Bazı yayın organları ve yorumcular, Suriye konusunu hemen her akşam “savaş yakın” diye özetlenebilecek bir dille konuşuyor. YPG/PYD, Türkiye’ye yönelik silahlı tehdit olarak masaya yatırılıyor. Sonra da İsrail’in YPG/PYD’ye verdiği destek konuşuluyor.

Suriye, Türkiye’deki tv kanalları ve haber sitelerinde sadece bir strateji meselesi olarak gündeme geliyor. Oysa Suriye, farklı etnik, farklı inanç grupları, yaşam tarzları, çocukları, kadınları, eşcinselleriyle tıpkı Türkiye gibi yaşayan bir toplum. Bir ekonomisi var, bir para birimi var (ki sıfır atmayı düşünüyorlar), bir kültürü var, sanatı var, duygusu ve düşüncesi var, derinliği ve ruhu var. Suriye halkının Türkiye’nin ünlülerine ilgisi olmakla birlikte kendi ünlüleri de var. Suriye’nin, Danimarka’dan Japonya’ya dek uzanan birçok farklı küresel aktörle kendine özgü ilişki ve temasları var…

Bizdeki tv yorumcularına dönersek: YPG/PYD’nin ABD’den aldığı silah yardımı rakamlara dökülerek, kara tahtada çizimler yapılarak izleyicilerin bilgisine sunuluyor. Ellerde sopalar haritalar üzerinde tahliller derinleştiriliyor.

Şam yönetimiyle YPG yetkilileri arasındaki görüşmeler, ılımlı bir havada geçerken, bizdeki medyanın kullandığı ateşli dil, belki bazı kesimlerde o kadar da ciddiye alınmıyor olabilir. Ama medyanın özensiz üslubu tehlikeli.

Bölgede iki güçlü devletten söz edebiliriz. Türkiye ve İsrail. Çevremizde, İsrail’le çatışma içindeki devletlerin, grupların son dönemde yenilgiye uğradığını veya ağır hasarlar aldığını söylemek mümkün.

Suriye’de karışıklık henüz bitmedi. Merkezi elinde tutan Sünniler (Aralarında ÖSO unsurlarının da bulunduğu anlaşıldı), Lazkiye ve Suveyda kentlerinde Alevilere yönelik katliamlara giriştiler. Yönetim buna esas olarak seyirci kaldı. Dürzilerle girişilen çatışmalar da kimlik temelli gerilimlerin bir yansıması. YPG/PYD güçleri silah bırakmaktan şimdilik vazgeçtiler. Suriye’de merkezi bir otoritenin ve net bir yapının oluşması için zamana ihtiyaç olduğu açık.

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı ve HTŞ’nin lideri Ahmet Eş Şara, gerçekçi bir tutum içine girdi: “tek ordu”, “tek merkez” “tek bütçe” konusunda ısrarcı davranmıyor. Çünkü, özerk yapıların oluşturacağı federatif bir yapı, şu an için, Suriye gerçeklerine daha uygun görünüyor. Tabii Türkiye’nin izleyeceği yol da bu bağlamda önem taşıyor. Uzun vadeye dair öngörüde bulunmak çok zor.

Öte yandan, 100 yıllık “Kürt yoktur” inkarcılığı terk ediliyor. Bunu, Kürtlerle bölgesel barış ve dayanışma için bir başlangıç kabul edebiliriz. Nasıl zaman içinde Kuzey Irak’taki Kürdistan yönetimini dost ve kardeş kabul ettiysek Suriye’deki Kürtlerle de aynı ilişkiyi kurabiliriz. Kürtlerin böyle bir ittifak ve birlik zemini için hazır olduğunu, bölgeyi bilen arkadaşlar söylüyorlar.

Dört ülkeye yayılmış Kürtler, ülkemizin dostudur, kardeşidir. Kürtler bir tehdit değil, potansiyel dost. Türk-Kürt dostluğu, bölgede dengeleri değiştirebilir, bölgeye bir enerji ve huzur gelebilir.

“Dünyada sağlam ve samimi bir dostluktan daha değerli hiçbir şey bilmiyorum.”

– Hermann Hesse

Önceki ve Sonraki Yazılar