‘Kürt meselesi’nin macerası
Yakın tarih boyunca Türkiye’yi yönetenler, “Kürt meselesi” ifadesinden genelde pek hoşlanmadı. “Bölücülük” ya da “terör” demeyi tercih ettiler ve herkesin de böyle demesini istediler.
Çok partili rejimin 1946’daki ilk genel seçimlerle devreye girmesi, Kürt meselesine toplumsal bir boyut kazandırdı. Kürtler de seçmendi; oy veriyor, iktidarın belirlenmesinde etkili olabiliyorlardı. Türkiye İşçi Partisi’ni kuran ve yönetenler arasında Kürt aydınları da yer alıyordu. Tarık Ziya Ekinci, Yaşar Kemal, Yusuf Ziya Bahadınlı ve Adil Kurtel aklıma gelen birkaç isim.
O yıllarda Türk Ceza Kanunu’nun 141. ve 142. maddeleri yürürlükteydi. 141. madde özetle, “Bir sınıfın başka bir sınıf üzerinde tahakkümünü tesis amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya üyelik” fiillerini cezalandırıyordu. 142. madde ise “Bölücülük propagandası” yaptığı düşünülen kişileri cezalandırırdı. Mahkemeler cezayı genellikle bölücülükten keserdi.
1971’deki 12 Mart Askeri Darbesi’nden sonra TİP Kongresi’nde yaptığım konuşma nedeniyle “bölücülük” suçlamasıyla tutuklandım. Partinin genç delegelerindendim; buna rağmen yöneticilik maddesinden cezam isteniyordu. Beraat bekliyordum ama Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi sekiz yıl hapse hükmetti. Yönetici olmadığım halde yöneticilikten ceza aldım.
Dosya, Askeri Yargıtay’a gitti. Askeri Yargıtay Başsavcılığı beraatimi istedi. Kurul toplandı ve savcılığın talebinin aksine cezamı onayladı. Başka davalarım da vardı; “Kürt meselesi” denildiği anda bölücülükten dava açıyorlardı. Sanırım elliye yakın bu tür davadan yargılanıyordum.
Gel zaman git zaman, Mamak Askeri Cezaevi’nden duruşmalara getirilip götürülüyorum… Bana ilk cezayı veren mahkemenin hakim üyesi Binbaşı Nihat Özer’le mahkeme koridorunda karşılaştık. Benimle konuşmak istediği belliydi. Yanıma yaklaştı, “Senin cezanı da onayladılar mı?” diye sordu. “Evet, sayenizde hapishanelerde sürüneceğiz” dedim. Nihat Özer, “Bakın Oral Bey, inanın üzüldüm. Dosyanız Yargıtay’dan döner diye düşünüyordum” deyince şaşırdım. “Cezayı siz verdiniz, dosyaya siz hakimdiniz” dedim.
“Nasıl olsa bozarlar” diye ceza verdiğini, hayıflanarak anlattı.
“İlerlemenin özü; değişimin ortasında düzeni korumak, düzenin ortasında ise değişimi canlı tutmaktır.”
Alfred North Whitehead İngiliz matematikçi ve düşünür.