Kürt hareketi ve demokrasi
Kürt siyasi hareketi derken kastım, yüzde 10 civarında oy alan DEM ve öbür adlarıyla bilinen harekettir. Kürt hassasiyeti olup öbür partilerin seçmeni olanlar buna dahil değil tabii.
Kürtler artık büyük çoğunluğu aşiret kimliği içinde, dünyaya aşireti gözlüğüyle bakan, bir kısmı göçebe, çoğu tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir toplum değil. Bütün toplumların geçmişindeki bu aşamaları geride bıraktılar.
Artık aşiretler değil, Kürt hassasiyetiyle düşünüyorlar. Büyük çoğunluğu şehirli, ya da şehir hayatıyla entegre, diplomalı, esnaf, tüccar, sanayici, serbest meslekli insanlar. Gazeteci, profesör, siyasetçi, sanatçı olanlar da var tabii.
Zaten aşiret hassasiyetlerinin yerini Kürt hassasiyetinin almasının ve siyasi hareket haline gelmesinin de sebebi bu sosyolojik değişim….
Bu değişim aynı zamanda sosyolojik ve siyasi çeşitlenmeyi de içeriyor.
TOTALİTER SOSYALİZM
Dikkat ettiniz mi, PKK’nın “feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması” açıklamasında 5 defa sosyalizm kelimesi geçiyordu. Bunun gelişmiş demokrasilerdeki sosyalist veya sosyal demokrat hareketlerle ilgisi yok.
PKK bildirisinde “reel sosyalizm” dedikleri Marksizm-Leninizm damgalı hareketlerdi. Bildiride bugün için savundukları sosyalizmin de gelişmiş ülkelerdeki hareketlerden farklı olduğunu belirtmek için büyük harflerle yazdıkları “Demokratik Toplum Sosyalizmi” kavramını kullanıyorlar. Bunun mesela İspanyol Sosyalist Partisi’nin kuvvetler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü, bireysel özgürlükleri, mülkiyeti, piyasa ekonomisini kabul eden sosyalizmiyle hiçbir ilgisi yok… Hatta tam zıddı.
Bildiride güttükleri davanın “seferberlik ruhuyla komünal demokratik toplumu inşa etmek” olduğunu söylüyorlar.
Komünal toplum! Bireysel özgürlük kavramının tam zıddı; kabile tarzı, totaliter…
KCK MODELİ
Kelimelerden hareketle yorum yapıyor değilim. KCK Sözleşmesi’nin kavramlarıdır bunlar. Bugün, PKK bildirisinde hâlâ aynı kavramları kullanıyor. KCK, “Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi” demek. Kaddafi’nin “cemahiriye” (cumhurlar) sistemi gibi özgür bireyi reddeden bir topluluklar totalitarizmi…
Öcalan, aynı metnin “Başlangıç” yazısında, “Benim demokrasi anlayışım, birey demokrasisi değil, topluluk demokrasisidir” diyerek ifade etmişti:
“Atina Demokrasisi ya da Magna Carta belgesi ile başlatan anlayışın aşılmasını sağlayan… Liberal demokrasiye karşı halkın tabandan örgütlenmesine dayanan ve halkı güç yapan radikal demokrasi Koma Komalên Kürdistan sistemi…”
Bu bir özgür kararlar hiyerarşisi değil… Totaliter bir hiyerarşi. Çünkü:
Madde 11: KCK kurucusu Önder’i Abdullah Öcalan’dır. Ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı demokrasinin felsefik, teorik ve stratejik kuramcısıdır. Her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur... En son karar merciidir.
PKK bildirisinde yer alan “Demokratik Toplum Sosyalizmi” tam böyle bir totaliter sistemdir.
Talmon’un “Origins of Totalitarian Democracies” kitabında tahlil ettiği ideoloji… “Halk” ve “Topluluk” kavramlarını da Talmon’un tahlil ettiği bu anlamda kullanıyorlar.
Mithat Sancar, bu konuları en iyi bilen hocalarımızdan biridir.
AÇIKLAMAYI ÖCALAN YAPMALI
Şimdi, Kürt hassasiyetine sahip, buna saygı gösterilmesini ve saygının hukuken ifade edilmesini isteyen Kürt esnaf, tüccar, sanayici, üretici, avukat, mühendis, doktor vb. böyle bir totaliter sistem mi ister? Yoksa gelişmiş demokrasilerde gördüğümüz, bildik demokrasiyi mi? Bireysel özgürlük, kuvvetler ayrılığı, muhalefet ve seçme hakkı…
Lenin’in deyişiyle “demir disiplinli” totaliter örgütlenme ve aynı nitelikteki KCK modeli, silahlı mücadele şartlarında emir-komuta mekanizması sağlıyordu…
Mademki gayet isabetli bir tavırla “fesih” ve “silahlı mücadele yöntemi” bırakıldı, totaliter örgütlenmeyi de “sonlandırıp” bildiğimiz demokrasi modelini de kabul edecekler mi?
Öcalan’ın son açıklamalarına baktığımda, reddettiği liberal demokrasiyi benimseme yönünde bazı revizyonlar yaptığını sanıyorum. Ama toplu bir metin açıklamadı, demokrasi deyince bunu mu kastediyor, dünyada bilinen demokrasiyi mi kastediyor?
Silahsız “siyasi mücadele” ortamda örgüt modelinin ve demokrasi anlayışının ne olacağını tabii öncelikle Öcalan açıklamalı.
Bence bu, silah bırakıp bırakmama kadar önemli bir meseledir.