‘Keşke’ hissi duyduğum gün…
Bir yandan, Gazze’de 70 bine yakın Filistinli ile iki binin üzerinde kendi ordusu mensubunun ölümünün sorumlusu Netanyahu’yu, kanlı savaşa laf olsun diye karşı çıkmış muhalefet lideri Yair Lapid’i ve bu çılgınlığa sınırsız destek çıkmak amacıyla ülkesinin fakirlerinden kıskandığı kaynakları silah ve mühimmat olarak İsrail’e gönderen ABD başkanı Donald Trump’ın İsrail meclisi Knesset’teki konuşmalarını izliyorum…
Gözüm bir yandan da, üzerinde ‘Trump’ damgalı plana imzalarını koyacak 27 ülke temsilcilerinin bir türlü başlayamayan Mısır’daki toplantısında…
Üçüncü bir gözüm olsa, 750 gün boyunca pek çok Batılı ülkenin gönderdiği silah ve mühimmat sayesinde kanlı bir savaş sürdüren İsrail’in üzerlerine boşalttığı bombalarla yakınlarını kaybetmiş, meskenleri yıkılmış, uygulanan abluka yüzünden aç-bîilaç kalmış iki milyon Gazzeli’nin, nihayet gelmesine izin verilmiş kamyonlar üstünden gıda maddelerini alma çabalarını da izleyeceğim…
O manzaralar zihnimde dönüp duruyor zaten…
Zihin bu, bir yerde durmuyor ki…
Gelişmeleri izlerken, bir yandan da okuduğum iki büyük dünya savaşına dair kitaplardan, savaşların bitiminin nasıl kutlandığıyla ilgili bilgileri hatırlamaya çalışıyorum…
İki savaşta milyonlarca insan hayatını kaybetmişti. İkisinde de kaybedenler ve kazananlar çok belirgindi.
Dolayısıyla muzaffer ülkelerin bunu kutlaması çok doğaldı.
Ama öyle olmadı.
İkinci Dünya Savaşı’na katılmış Amerikalı askerlerin ülkelerine döndükleri gün, New Yorklular’ın sevinç gösterileri yaptıklarını meşhur bir fotoğraftan hatırlıyorum…
O kadar…
Savaşın iki tarafında yer alanlar, verdikleri can kayıplarını önemsediklerini gösteren anlamlı bir yas havasına bürünmüşlerdi.
Gazze’de iki yıl süren savaşı kim kazandı?
İsrail mi?
Netanyahu’ya bakarsanız, yalnızca Hamas’ı dize getirmediler, rehineleri geri aldıkları gibi nihai hedeflerine de ulaştılar…
Onun için bayram ediyorlar…
Oysa, 2 binden fazla İsrail askeri öldü. 75 İsrailli rehine, Netanyahu’nun çılgın savaşı sırasında Gazze’ye düşen bombalarda öldüler; dün onlardan son 32’sinin cesetlerini geri alabildi İsrail…
Trump ile yanında götürdüğü isimlerin bir saatten fazla ayakta alkışlandığı Knesset’teki kutlama oturumunda, bir kez bile, Gazze’deki insanların iki yıl boyunca maruz kaldıkları faciadan söz edilmedi.
Ölümlerine sebep oldukları 70 bine yakın -internet ansiklopedisi Wikipedia’ya göre 70 binden de fazla- Filistinli yok hükmündeydi Trump ve kadrosu ile Netanyahu ve Knesset üyeleri için…
[Haklarını yemeyeyim: Trump konuşmasına başlayınca, New York Times’ın ‘solcu’ olduklarını belirttiği iki milletvekili “Filistin’i tanıyın” pankartı açtı. Güvenlik derhal devreye girip onları salondan çıkardı.]
Knesset konuk defterine, Oval Ofis’te önüne konulan kağıtlara sadece imza atarken kullandığı keçe kalemle ve kocaman harflerle “Bugün benim için büyük onur; Büyük ve muhteşem bir gün. Yeni bir başlangıç” sözcüklerini yazmış olan Trump’a, Netanyahu, her dilde pek az kişi için kullanılabilecek övücü sözcüklerin en aşırılarıyla hitap etti.
Kudüs’ü İsrail’in ebedi ve değişmez başkenti tanıyıp büyükelçiliğini oraya taşıdığını belirterek, Trump’ın “Gelmiş geçmiş ABD başkanlarının İsrail’e en yakını ve en başarılısı…” olduğunu söyledi.
“Dünya lideri” sıfatını Trump için sıklıkla kullandı.
İsrail’in İsrailli olmayan birine hiç verilmemiş en büyük nişanının Trump’a verileceğini duyururken, Nobel’i ima ederek, “Meraklanmayın, öteki ödül de sizin olacak” demeyi de ihmal etmedi Trump.
Sanırsınız ki, İsrail, ellerinde yalnızca kalaşnikof bulunan bir örgüte değil de, boydaşı sayılabilecek bir güce karşı zorlu bir savaşı kazanmış…
Daha düne kadar bütünüyle boşalttırmadan ve Hamas’ı yeryüzünden silmeden vazgeçmeyeceğini ilan etmekte olduğu bir mücadeleye son vermek zorunda kalmamış havasındaydı Netanyahu…
Sanki her gün Tevrat hatmedermişcesine birkaç kez ondan pasajlar okuması yetmezmiş gibi, bitirirken de, yine Tevrat’ın meşhur “Arz-ı mev’ud” (vaat edilmiş topraklar) kavramını anıverdi.
Unutmadım: Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde toplanan İslam Dünyası ile Batılı ülkeleri temsil eden 27 dünya lideri de Trump’ın Gazze için belirlediği 20 maddelik planına destek çıkmak üzere neden sonra bir araya gelebildiler.
Zirvenin önünde, Mısır Devlet Başkanı Sisi, “Heyecanlı bir dönemden geçiyoruz” dediği duyuldu..
Trump arkalarında olduğunu duyurmak için İsrail’e gittiği gibi, keşke katılımcı liderlerin hepsi veya İslam Dünyası’nı temsil edenler ya da hiç değilse içlerinden birinin lideri, zirve öncesinde Gazze’ye gitseydi…