Gazze'de Soykırıma Seyirci Kalmak
Dünyanın gözü önünde 2 milyon 300 bin Gazzeli, İsrail tarafından acımasızca soykırıma tabi tutuluyor, askeri bakımdan Hamas’ın direncini kıramayan İsrail, bir yandan yerleşim birimlerini enkaza çevirip yaşanamaz hale getirince, diğer yandan Gazzelileri açlığa, susuzluğa mahkum edip ölmeleri stratejsini takip ediyor ki, dünyanın hiçbir ülkesi –en azından aylardır- açlıktan ölüme terkedilen Gazze’ye su ve gıda, ilaç ulaştıramıyor, İsrail izin vermiyor.
İsrail’in soykırım ve insanlık suçu işlediğini uzman kişiler ve kurumlar ifade ediyor. En son dünyanın en saygın soykırım araştırmacıları birliği olan Uluslararası Soykırım Bilimcileri Derneği (International Association of Genocide Scholars – IAGS), 1 Eylül 2025 günü yaptığı oylama sonucunda “İsrail’in eylemlerinin soykırım suçunun yasal kriterlerini karşıladığını” ilan etti.
Soykırım nedir?
Genel kabul gören tarife göre bir topluluğu dini (buna mezhebi de eklemeli), etnik, ırksal veya siyasi görüşleri dolayısıyla tamamen veya kısmen yok etmek amacıyla girişilen eylemlere soykırım denir, modern Arapça’da “el ibadatü’l cemaaiyye” olarak ifade edilir. Terim ilk defa 1945-1946’da Nazi Subaylarının yargılandığı Uluslar arası Mahkeme’de kullanıldı, bugün de yaygın biçimde kullanılmaktadır.
Gazze’de Ekim-2023’ten beri İsrail’in giriştiği, aralıksız devam ettirdiği askeri ve siyasi eylemler tamı tamına bu tarife girer. Dahası, İsrailli üst düzey yetkililer Gazzeyi tamamen insansızlaştırma planlarını açıkça deklare ediyor; bazı bakanlar, din adamları ya da vekiller Gazze’ye atom bombası atılmasından, Gazzelilerin denize dökülmesinden veya Sina çölüne sürülmelerinden bahsediyor. Gazzelilerin yurtlarından kitleler halinde sürülmesi için İsraillilerin Sudan’la görüştükleri sır değil.
Bütün bunlar suçtur ama İran’ın ve Hizbullah’ın çekilmesinden sonra hiçbir ülke veya güç İsrail’i durdurabilecek güçte gözükmüyor. Sadece Yemenliler, ödedikleri ağır maliyete rağmen İsrail’e füze göndermeye devam ediyorlar.
Giderek rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın dediğine geliyoruz: “İsrail sadece güçte anlar.” Bunu dünya da artık kabul ediyor. Nitekim İran, Hizbbullah ve Ensarullah’ın Hamas’ın yanında yer almasıyla İsrail’in nasıl “bitme noktası”na geldiğini, tam ölcekken “Suriye oksijen çadırı”na alınıp hortladıldığını, 12 gün süren savaşta İran’ın nasıl Hayfa ve Tel Aviv’e Gazze’yi yaşattığını, İsrail’in açıkça Batıya “Savaşı durdurun” diye çağrıda bulunduğunu ve Amerika’nın devreye girmesiye ölmekte olan İsrail’in “ikinci kez oksijen çadırı”na alındığını hep birlikte müşahade ettik. Yine de bugün Gazze’de sorunun merkezinde “askeri yardım” veya bir ülkenin İsrail’e karşı güç kullanması değildir. Hamas direniyor, siyonistlere zayiatlar verdiriyor, İran’n “Pikap devrimi”nden önce Suriye üzerinden Gazze’ye aktardığı silah stokunu kullanıyor ve kendisi yeraltında silah üretip savaşa devam ediyor.
Gazze’de söz konusu olan, askeri olarak başarılı olması zor görünen İsrail’in, amacına ulaşmak üzere Gazzelileri aç, susuz ve ilaçsız bırakarak kitlesel ölüme mahkum etmektir. Bu, soykırım fiilinin yeni versiyonudur.
Gazzelilerin müslüman olması kişisel olarak acımı biraz daha arttırıyor, bunu itiraf etmeliyim ama acının hakiki ve büyük sebebi, şu veya bu dinden, şu veya bu ırktan, şu veya bu bölgeden insanların böylesi bir muameleye maruz bırakılmasıdır. Geçmişte işlenen üç soykırım olayı ruhumda derin bir acı uyandırmıştı:
Biri, daha ben dünyaya gelmeden birkaç sene önce milyonlarca Alman’ın vicdanını ve selim aklını esir alan Hitler’in milyonlarca masum Yahudi’yi öldürmesi, kurşuna dizmesi, fırınlarda yakması
İkincisi, Saddam Hüseyin’in 1988 yılında Halepçe’de 5 bin masum Kürd’ü kimyasal silahla öldürmesi. Hele küçücük torunu üzerine kapanmış yaşlı dedenin fotoğrafı hala gözümün önüne geldiğinde yüreğim acıyor. “Kim bir zalime yardım ederse, Allah onu kendisine musallat eder” hükm-ü fermanınca İran’a savaş açıp 1 milyon insanın ölümüne sebep olan Saddam, bölge politikalarına ve çıkarlarına hizmet eden Amerikalılar tarafından asıldı. Saddam Halepçe’den önce Enfal katliamında 180 bin Kürd’ü öldürdü, haksız yere Kuveyt’i işgal etti, yüzlerce Sünni-Şii muhalifini katletti; sonunda bu dünyada kötü amellerinin karşılığını gördü.
Üçüncü soykırım, faciası Sırpların, Bosna’da Srebrenista’da Temmuz 1995’te en az 8 500 Boşnak müslümanı katletmesi.
Soykırım, zulüm, baskı, sömürü söz konusu olduğunda benim açımdan Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Kürt, Türk, Boşnak veya bir başkası farketmez. Derin bir acı duyar, kendimi ve yakınlarımı onların yerine koyar, empati yaparım.
İsrail Ekim 2023’ten beri sistemli bir biçimde ve belli bir amaca yönelmiş olarak Gazze’de soykırım suçu işliyor. Mevasi-Han Yunus, Tabiun Okulu, Nusayrat Mülteci Kampı-Deyru’l Belah, Refah Çadır, Şifa Hastanesi, Nabulsi, El Fahure Okulu, Cibaliye, Aziz Porphriyus, El Ehli Baptist ve aylardır Gazze’nin tamamında suç işlemeye devam ediyor. Yüzbinlerce Gazzeli bir yere sıkışmış durumda, aç, susuz ve çaresiz. Bir Ashab-ı Uhdut olayını seyrediyoruz,
Şu cümlem kayda geçsin:
Eninde sonunda İsrailli siyasi ve askeri yetkililer (suç failleri) işledikleri “soykırım” suçu dolayısıyla yargılanacak ve cezalandırılacaktır, İsrail’le ticareti, diplomatik-askeri, siyasi işbirliği olan ülke yöneticileri, firmalar, şirket sahipleri ve yetkilileri de yargılanıp cezalandırılacaktır. Devletlerinin reel politiği bataklığına gömülmüş olup da sesini çıkarmayan alimler, fakihler, aydınlar, akademisyenler, kanaat önderleri, şeyhler, üstadlar, agabeyler, köşe yazarları, televizyon vaizleri-yorumcuları da manen soykırım fiiline iştirak suçundan Din Günü’nde sorguya çekileceklerdir; milli çıkarları, liderleri, kendi derdine düşüp onları kurtaramayacaklar.
Hükümetlerinin acizliğini örtbas etmek isteyenlerin bir bölümü veya ne olup bittiğini, neler olabileceğini anlamaktan ve öngörüde bulunmaktan aciz fetvacıların Gazzelilere önerdikleri tek çıkış yolu, yurtlarını terkedip “hicret etmek”tir. Bu da tam olarak İsrail’in amaçlarına uygundur.
Bir sonraki yazıda konuyla ilgili delil gösterilen Kur’an ayetlerinin sahiden Gazzelilerin hicretini zorunlu kılıp kılmadığını görmeye çalışalım.