Gelişmeler artık insanlık ile siyonist vahşetin karşı karşıya geldiğini gösteriyor.

Yani insani ve vicdani değerleri muhafaza edebilenler bir tarafta, siyonist vahşeti onaylayabilecek kadar insani ve vicdani değerlerden soyutlanmış olanlar diğer tarafta durmaktadır. Saflar artık düne nispetle daha net ve kesin bir şekilde ayrışmıştır.

Meseleyi iyi takip etmemekten kaynaklanan bulanıklık sebebiyle henüz saflarını belirlememiş, dolayısıyla arada duranların da hızlı bir şekilde saflarını belirleyeceklerini, bunlardan insani ve vicdani değerleri muhafaza edebilenlerin insanlığa yakışan tarafta duracaklarını umuyorum. 

Global Sumud Filosu da aslında tüm insanlık ve insani değerlere saygılı, siyonist vahşetin karşısında duran herkes adına harekete geçmiştir. İnsani değerlere saygılı, siyonist vahşete karşı duranların hepsinin tabii ki bu filoda aktif olarak yer alması imkanı yok.

Ama gönülleriyle ve tavırlarıyla, kendilerini filoda bilfiil yer alanlarla birlikte hissetmektedirler. 

Bizim önerimiz sadece kalben birlikte olmakla yetinmemek, aynı zamanda destek eylemlerine katkıda bulunmak, işgalci siyonist katillerin bu filonun yolunu kesme cüreti göstermesine karşı hazırlıklı olmak ve işgalci katilleri Gazze üzerindeki ablukayı kaldırmaya zorlamak için bütün yollara ve araçlara başvurmaktır. 

Global kelimesi Fransızcadan Sumud kelimesi de Arapçadan alınmış. Birincisi küresel, ikincisi de direniş ve kararlılık anlamına geliyor.

Bazıları da zaten Küresel Direniş Filosu şeklinde Türkçe karşılığıyla kullanıyor. Anlamını bilmek açısından bu isimlendirme makul olmakla birlikte tıpkı bir şehir ismi gibi tüm dünyada aynı ibarelerle anılan özel isim yapılması da isabetlidir. O yüzden biz bu vicdan hareketini yaygın olarak kullanılan özel isim ile anmayı tercih ediyoruz. 

Siyonist katillerin daha önce, Gazze üzerindeki ablukayı kırmak için harekete geçen tüm girişimlerin önünü kesmesine rağmen bugün dünya çapında destek gören ve daha geniş bir katılımla gerçekleştirilen yeni bir vicdan hareketinin harekete geçmesi son derece anlamlıdır. Çünkü işgalci katiller, öncekilerin önünü keserken artık kimsenin yeni bir teşebbüste bulunma cesareti gösteremeyeceğini, çünkü onların da önlerinin kesileceğini düşüneceklerini sanıyordu.

Ama öyle olmadı. Tam aksine duyarlılık daha da genişledi ve daha kapsamlı bir ittifakla uluslararası çapta bir faaliyetle harekete geçildi. Bu durum işgalci katillerin bu filoların önünü kesmesinin küresel boyutta bir vicdan hareketinin önünü kesemeyeceğini, bundan sonraki girişimin belki bugünkünden daha kapsamlı ve daha geniş katılımlı olabileceğini göstermektedir. 

İkinci olarak bu hareket, siyonist işgalin devam etmesi için bütün insani, ahlâki ve hukuki değerleri ayaklar altına alan küresel emperyalizmin insanlığın vicdanında mahkum edildiğini, onun himaye ettiği siyonist vahşetin ise bugünkü insanlık tarafından mutlaka cezalandırılması gerektiği anlayışının gittikçe yaygınlaştığını ortaya koymaktadır. Bu noktada çok farklı inanç, düşünce ve eğilimlere sahip muhtelif akımlar ittifak halindedir.

Bu ittifak siyonist işgalin, tüm saldırgan ve vahşi tutumuna rağmen Filistin toprakları üzerindeki gayrimeşru egemenliğinin garanti edilemeyeceğini ortaya koymaktadır. 

Üçüncü olarak, her ne kadar bugün dünyaya hükmeden yönetimlerin birçoğu siyonist vahşeti görmezden gelecek kadar duyarsız olsa da insani ve fıtri değerler bu vahşetle karşı karşıyadır. Çünkü Yüce Allah insanı iyiliğe meyilli ve kötülükten rahatsız olan bir fıtrat üzere yaratmıştır. Siyonist vahşete ve zulme destek verenler aynı zamanda insan fıtratıyla ve tabiatıyla karşı karşıya gelmekte ve savaşmaktadırlar. Temennimiz fıtri ve vicdani değerlerin galip gelmesi, zulmün ve vahşetin yenilgiye uğratılmasıdır. Eğer insani ve fıtri değerler galip gelirse siyonist vahşet de tarihin çöplüğüne atılacaktır. O zaman bütün insanlık bu vahşetten ve onu icra edenlerden tiksinecek, nefret edecektir. Zaten bugün de büyük çoğunluk nefret etmektedir.