Gazze için ses çıkarıyoruz ya
Gazze’de süregelen soykırım karşısında ülke olarak en çok bizim sesimiz çıkıyormuş. Herkes susarken bizim hükümetimiz gür sesiyle dünyaya hakikatleri haykırıyormuş. Bununla övünmeliymişiz.
Ses çıkarmak derken? Soykırımın hamisi Trump’a mı posta koymuşuz, bu işi bitir diye? Yoksa kendi aramızda yüksek volümde konuşmak mı kastedilen?
Peki, biz kendi kendimize ses çıkarınca ne oldu? Katliamlar önlendi mi? Soykırım durdu mu? Bebekler açlıktan ölmekten kurtuldu mu?
Bir kötülüğü önledik veya önlemeye çalıştık diye değil de o kötülük karşısında “sesimizi çıkardık diye” övünmeyi nasıl hak ediyoruz acaba?
Ses çıkarmakla övünmemizin Gazze’de yaşananları değiştirmeye faydası oldu mu?
Mesele ses çıkarmaksa, iç politika tribünleri dışında yankısı var mı bu sesin?
Tam iki buçuk yıldır 365 kilometrekare büyüklüğünde bir toprağın üzerinde her gün masum insanlar, kadınlar, yaşlılar, çocuklar ölüyor. Hepimiz bunu sadece seyrediyoruz. İngiltere de seyrediyor, Rusya da seyrediyor, Mısır da seyrediyor, Türkiye de seyrediyor. Gerçek bu.
Bunu söylediğinizde “Ne yapalım, elimizden bu kadarı geliyor” cevabını alıyorsunuz.
***
Ses çıkarmak dışında bir şey gelmiyor mu elimizden sahiden?
Mesela limanlarımız ne durumda? Üçüncü ülkeler üzerinden İsrail ile ticaretin sürdürülmesi hiçbir önem taşımıyor mu? Azerbaycan petrolünün Hayfa sahiline ulaştırılmasındaki rolümüzle de övünecek miyiz mesela?
Olabilir. Çünkü biz Gazze için sesimiz yüksek çıkıyor diye de övünüyoruz, İsrail’e silah satan uluslararası firmaları savunma fuarımızda ağırlamakla da övünüyoruz.
Övünüyoruz çünkü sesimiz çıkıyor. Yemen hükümetinin ise hiç sesi çıkmıyor. Yemenliler övünmeyi hak etmiyorlar mı? Gazze’de soykırım başlar başlamaz İsrail’e deniz ablukası başlatan bu ülke Eilat limanının kapatılmasına yol açmış ve Tel Aviv’in dış ticaret akışına ciddi zarar vermiş bulunuyor.
Yemen Silahlı Kuvvetleri geçtiğimiz günlerde Gazze’deki katliamlara karşı İsrail’e deniz ablukasının ‘dördüncü aşama’sını başlattığını duyurdu, ‘uyruğu veya varış noktası ne olursa olsun’ İsrail limanlarıyla çalışan bütün şirketlerin gemilerini ‘her yerde’ hedef alacaklarını açıkladı.
“Tamam, Yemen gibi İsrail’e mal götüren gemileri vurmayalım ama hiç değilse limanlarımızı bu ülkeye tedarik taşıyan gemilere kapatamaz mıyız?” O da olmaz, çünkü uluslararası deniz ticareti kurallarına uymak zorundayız. Öyleyse ne yapacağız? Dünyada hiç kimsenin yapamadığını yapıp, soykırıma karşı ses çıkaracağız!
***
Gazze konusunda siyasi iktidarı eleştiriyoruz ama şimdi iğneyi bir de kendimize batıralım... Bizim millet hükümetimizin “ses çıkarmasını” yeterli görüyorsa hükümeti suçlamanın manası var mı?
Türkiye’de birkaç küçük grubun ısrarlı protestoları dışında, “sivil toplum kuruluşları” topu topu iki defa -o da hükümetin çağrısıyla- Gazze yürüyüşü yaptılar. ABD’de ve Avrupa ülkelerinde, hatta İsrail’de ise soykırımı protesto gösterileri ilk günden beri aralıksız devam ediyor.
ABD ve Avrupa hükümetleri İsrail’in cinayetlerine destek verirken, bu ülkelerdeki vicdan sahibi insanlar Gazze’deki vahşete karşı “ses çıkarmak” amacıyla her hafta sonunda meydanları, caddeleri doldurdular. Bu eylemler bugün de hiç gevşemeden sürdürülüyor.
Hemen her hafta sonu Batı dünyasının neredeyse her yerinde bir Gazze eylemi oluyor. Melbourne’da, Dublin’de, Londra’da, New York’ta ve başka birçok şehirde her birine on binlerce kişinin katıldığı kitlesel gösteriler gerçekleşiyor. Bunların sonucunda Batı başkentlerinde İsrail’e destek derece derece azaldı. Bugün İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin bile Filistin’i tanımaya hazırlandığı duyuluyor.
Bütün dünyada hükümetleri kamuoyu baskısı bir noktaya sürüklüyor. Türkiye’de ise hükümetin üzerinde kamuoyu baskısı yok. İktidar seçmeni durumdan şikayetçi değil. “Adamlar ellerinden geleni yapıyorlar, en yüksek ses bizimkilerden çıkıyor, daha ne olacaktı” diye düşünüyorlar. Hükümet ne yapsın?