Dersimli Kemal
2011 genel seçimleri öncesi… CHP milletvekili Avukat Sezgin Tanrıkulu, “Yarın sabah için Genel Başkan seni seçim kampanyasını izlemeye davet ediyor. Uçak Yeşilköy Havalimanı’ndan kalkıyor.” dedi. Sabah erkenden Yeşilköy Havalimanı’ndaydım. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olarak katılacağı ilk seçimdi. Sabah VIP’den geçerek Kılıçdaroğlu’nun uçağına bindim. Yedi kişilik küçük bir uçaktı.
Uçakta eşi Selvi Hanım, iki koruması ve daha sonra Maltepe Belediye Başkanı olacak o zamanki danışmanı Ali Kılıç vardı. İstikamet, Bodrum Havalimanı. Oradan da karayoluyla Muğla ve ilçelerini dolaşacağız. Uçakta epeyce sohbet etme imkânı buldum. Alçakgönüllü, sakin bir profil çiziyordu. Türkiye’nin “ötekilerinden”di. Heyecanlı bir topluluk karşıladı CHP Genel Başkanı’nı. Uçağın penceresinden, piste çıkmış CHP’lilerin ellerindeki pankartlardan biri “Dersimli Kemal, hoş geldin!” diyordu. Pankartı gösterdim; gülümsedi, memnun olmuştu
“Dersimli Atatürkçü Kemal” kitlelere, CHP’lilere iyi geliyordu. Tabii o Dersimli kimliğin arkasındaki yaşanmışlığı yalnız o biliyordu. Selvi Hanım’la da sohbet ettik; solcu bir geçmişi olduğu anlaşılıyordu. Gençlik eylemleri üzerine konuştuk. Kılıçdaroğlu, on üç yıl CHP’yi yönetti. Partinin daha demokratik bir yapıya dönüşmesine önemli katkıları oldu. 2023 seçimlerindeki “altılı masa” formülü onun gelecek projesiydi. “Dersimli Kemal” imajı siyasetimizde kalıcı izler bıraktı…
Şimdi 2025 yılındayız. CHP, Özgür Özel liderliğinde iyi-kötü bir ivme yakalamış durumda. CHP’li dostlarım, tanıdıklarım yükselen bir öfke içinde: “Söyleyin Kılıçdaroğlu’na, bunca birikime, partinin yükselişine, umutların artışına limon sıkmasın.” Tam da CHP’liler umutlanmışken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya çıkıp “Gelip koltuğa otururum.” demesi, beklediğimden daha yaygın bir öfkeye yol açtı…
İşin hukuki cephesine gelirsek: Yüksek Seçim Kurulu’nca kesinleşmiş ve temyizi olmayan bir karar yerel bir mahkeme tarafından bozulabilir mi? Ki Türkiye’de ana muhalefet partisi bir denetleme gücüdür. Zaten demokraside olması gereken budur.
Muhalefetin, iktidarın yanlışlarını göstermesi; anayasal sistemin işlemesini sağlaması; haksızlık ve partizanlık gibi konularda iktidarın temel zaaflarını eleştirmesi; hayati önemdedir. Yalnız ana muhalefet partisinin değil, tüm siyasi partilerin siyaset yapabilmeleri için gereken imkânlar anayasal güvence altında olmak durumunda. Bu çerçeveyi özenle korumak zorundayız.
Kemal Bey on üç yıl boyunca CHP’yi yönetti. Kendi liderliğinde düzenlenen kurultayı kaybetti. Yerine, geçmişte onunla birlikte siyaset yapmış, hatta onun tarafından keşfedildiği anlatılan bir isim, yani Özgür Özel geldi. CHP’liler yeni umutlar içindeler. Kılıçdaroğlu’nu savunmuş CHP’lilerin büyük bir kısmı bugün onun uzlaşmaz tutumunu üzüntüyle karşılıyor.
Dersimli Kemal, kritik bir kararın eşiğinde…
“Bir ülkede, parlamento, halkın egemen iradesinin emanetçisidir ve parlamentonun başarılı şekilde işlemesi, iktidar ve muhalefetin ortak sorumluluğundadır.” – Pratibha Patil (Eski Hindistan Cumhurbaşkanı)