Bu evlerde kaç çocuk yaşar?
2025 “Aile yılı” ilan edildi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan her fırsatta ailenin önemi üzerine bir şeyler söylüyor.
Aile üzerine söylenenlerin bir kısmı “çocuk sayısı” ile ilgili. Şahit olduğu her nikahta genç evlilere “üç – beş” tavsiyesini eksik etmiyor. “Bir olursa garip olur, iki olursa rakip olur…vs…”
En son Azerbaycan dönüşü uçakta, söz yine aile ve çocuk sayısına gelmiş, “Nüfus artış hızında şu anda maalesef 1.7’deyiz. Bu bir intihardır. Bunu çözmemiz lâzım. Türkiye’nin nüfus artış hızının böyle bir konuma gelmesi hazmedilemez” demiş. “Boşuna en az 3 çocuk demiyoruz. Niye en az 4 çocuk olmasın, 5 olmasın?” diye de devam etmiş.
Hemen söylemek gerekiyor, nüfus artış hızı TÜİK’e göre Cumhurbaşkanı’nın söylediğinden de aşağılara, 1.7 değil 1.51’e gerilemiş durumda.
TÜİK, 2023 - 2100 yılları arasında projeksiyon da yapmış, nüfus artış hızının bu ölçüde düşmesinin ortaya çıkaracağı riskleri tespit etmiş. “İntihardır” diyor ya sayın Cumhurbaşkanı, doğru söylüyor, toplumlar böyle uzun on yıllar içinde yanlış politikalarla tükenişe sürükleniyorlar.
2001 yılında nüfus artış hızı 2,38 iken 2003 ve 2014 yılları arasında yenilenme seviyesi olan 2,10 seviyelerinde seyretmiş. 2014’ten sonra düşüş başlıyor ve 2023’e gelindiğinde 1.51’e iniyor.
Bu demektir ki nüfus yaşlanıyor, yaşlanacak.
Bu demektir ki çalışan nüfus azalacak ve her çalışan daha çok emekliye maaş hazırlamak zorunda olacak.
Bu sadece ekonomik açıdan bakıldığında bile sürdürülebilir değil.
Bugünden görüyoruz, Türkiye, emeklilerine sağlıklı – huzurlu bir hayat sunamıyor. Yarınlarda daha iyi şartlar hazırlanacağına dair bir öngörü de mevcut değil.
Sayın Cumhurbaşkanı nüfustaki bir gerilemenin gerçekçi bir analizini yaptı mı bilemiyoruz. Aile konusunun sağlıklı bir analizi yapıldı mı onu da bilemiyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı, diyelim nüfus azalmasında, diyelim aile kurulmasındaki çekincelerde kendi ekonomik – sosyal politikalarının negatif etkisini irdeledi mi, bilemiyoruz.
Daha ilk bakışta, Ak Parti iktidarlarının nüfus artış hızını 2.38’den aldığını, 2014’e kadar 2.10 civarında devam ettiğini 2014’ten sonra bugünkü 1.51 noktalarına gerilediğini görebiliyoruz.
Demek bir şey oldu bu 2014 – 2023 aralığında… Ak Parti yönetimleri ne yapmış olabilir ki, insanlar doğurganlıktan vaz geçti, aile kurmaktan vaz geçti?
“Aile üzerine ezberlerimiz” var. “Aile kutsal vs…” Doğru şeyler elbette. “Aile her şeydir.” Ama aile kurmanın psiko – sosyal – ekonomik zeminini hazırlamazsanız insanlar evlenmiyor – evlenemiyor da, çocuk dünyaya getirmekte de ağır davranıyor. Süonra da yoğun boşanmalar yaşanıyor.
Aile mesken demek, değil mi? Bir “yuva” kuracaksınız. Hani yuva? Kim, nasıl, nerede kuracak?
Mevcut aileler kolay yuva bulabiliyorlar mı? İstanbul’da, Türkiye nüfusunun 5’te birinin yaşadığı bu şehirde büyük şehirlerde ana sorun mesken değil mi? Ev sahibi olmak nerede ise imkânsız hale gelmiş, kiracılık ise, ateş pahası olmuş durumda, değil mi?
İki kişi bir yuvaya girecek ki çocuk doğsun. O iki kişinin bir araya gelebilmesi bir serveti gerektiriyorsa, nasıl olacak o buluşma?
Şimdi gelelim şu 500 bin ev meselesi ile doğum oranlarına, çocuk sayısına?
“Yılın kampanyası” değil mi Hükümet adına bu 500 bin ev?
Peki Cumhurbaşkanı’nın, 3 çocuk, hatta 4-5 çocuk arzusuna denk düşüyor mu bu evlerin kapasitesi?
Sayın Cumhurbaşkanı bu evlerin kapasitesi ile 3-4-5 çocuk beklentisi arasında bir bağ kurmuş olabilir mi projeye baktığında?
Evet, evler, ilan edildiğine göre “80 ve 65 metrekarelik 2 ayrı 2+1 ve 55 metrekarelik 1+1'lerden oluşacak.”
Herhalde sayın Cumhurbaşkanı’na dijital ortamda ya da örnek yapılarda bu evlerin yerleşim planı sunulmuştur. Şurası ebeveyn odası, şurası 3-4-5’inci çocukların odası diye tarifler yapılmıştır. Belki sayın Cumhurbaşkanı gezmiştir de odaları… Ferah feza evler değil mi?
Hangi kültür ikliminden çıkmış olabilir bu evler?
“Muhafazakâr” bir mimari anlayışının ürünü olmalılar değil mi?
Karşıydı bir ara sayın Cumhurbaşkanı bu 1 artı 1 evlere… Nasıl ikna olmuş olabilir? Çok mu yaygınlaştı talepler? Bunlar, “hangi aile modeli”nin gereklerini yansıtıyorlar?
Aile kurmak zor.
Aileyi sürdürmek zor.
Tek ekonomik de değil sancının sebepleri?
Başka şeyler oluyor toplumsal yapıda içten içe…
Ve bunlar da “Muhafazakâr iktidar” döneminde oluyor.
Kimse üzerinden atmasın sorumluluğu.
Şunu da söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanı ara – sıra beyanat vermekle aile alanındaki sancıya çare bulacağını düşünmesin. O iş, derin bir sarsıntının yansıması ve henüz bu iktidar içinde kimse, bütün muktedir olma çabalarına rağmen, ailedeki sancıyı kavramış, çare bulmak için adım atabilecek liyakatte görmüyor kendini…
4 milyon 500 bin ailenin sosyal yardım aldığı bir ülkede ve belki de çocuk dünyaya getirmenin en yaygın kültür olduğu alanlarda aile sancısı bitmez.
Çocuklar dünyasında facialar yaşanıyor. Çocuk çocuğu öldürüyor. Nasıl oluyor bu?
Kim kafa yoracak buna? Bir çocuğun dünyaya gelmesi ya da nüfus artışının bir puan yükselmesi teselli verebilir mi?



YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.