Bozup bırakıyorlar
Herhangi bir sorun çözüldü mü İran’la İsrail savaşınca ve ABD hayalet uçaklarıyla İran’ın nükleer tesislerine yerin altına nüfuz eden bombalar atınca?
Herhangi bir sorun derken iki tarafın kendi zaviyelerinden sorun olarak gördüğü herhangi bir sorunu kastediyorum.
İran’ın nükleer kapasitesi yok edilebildi mi?
“Edildi” diyenler oldu fakat bundan herkes emin mi?
Yerin altındaymış uranyum zenginleştirme laboratuvarları.
Bombalar 60 metreye kadar nüfuz edebiliyormuş. Ama tesisin üzerini örten malzeme betonsa anca 20 metre derine inebiliyormuş.
Bir rivayete göre de İran saldırılardan önce uranyumları başka bir yere nakletmiş.
Hayır, kimse bir şeyden emin değil.
Trump Netanyahu’nun dediğini yapmış oldu, İsrail’in arkasında olduğunu ispat etti o kadar.
İspat edilmiş bir şeyi yeniden ispat etmek ispat etmek sayılır mı?
Gazze’de öldürülen bebekler Amerikalı Cumhuriyetçilerin ve Demokratların desteğiyle öldürüldü.
Bunun büyük bir insanlık suçu olduğunu dünyanın en kalın kafalı insanları bile çok zorlanmadan anlar.
İran’da bir rejim değişikliği oldu mu? Ya da rejimin değişebileceğine dair bir alamet belirdi mi?
Şah Rıza Pehlevi’nin oğlu bu gürültüde belki bana da bir şey düşer diye yerinden birazcık kımıldadı o kadar.
Savaş zamanlarında rejimlerin eli, hangi rejim olursa olsun, kendi vatandaşlarına karşı daha serbest olur.
Hem de saldıran yeryüzündeki en vahşi rejim.
O rejimin çaldığı saza oynamak ne İran’da ne başka bir yerde kimseye şeref kazandırmaz.
Gazze’deki Filistinlilerin bir işine yaradı mı olan bitenler?
Yaramadı.
İsrail hiç istifini bozmadan, ayağını gazdan kesmeden insan öldürmeye devam etti.
Sadece, İsraillilerin sığınaklara kaçışını seyretmek Filistinlilere biraz moral verdi. O moral de hiçbir sorunu çözmez.
Şu kadar bir iş görmüş olabilir bu füze ve bomba teatileri.
Hani İran kâğıttan kaplandı ya…
İsrail’e füze atıyor, atıyor, bir kişi bile yaralanmıyordu.
Savaşa dahli olmayan bir insanın yaralanmasını ya da ölmesini ‘skor’ saymak da sağlıklı bir insan hali değil ya…
İran’ın attığı füzeler İsrail’in canını acıtınca insanlar İran’ın ‘Karamürsel sepeti’ olmadığını anlamış oldu.
Onun da bir savaş kapasitesi, gücü kuvveti varmış, İsrail’i hırpalayabiliyormuş, bu ortaya çıktı.
Başka bir şey?
İran şunu da eğer şimdiye kadar öğrenmediyse, öğrenmiş olabilir.
Rusya, Çin ya da başka bir ülke başının belaya girmesi halinde senin için elini taşın altına koymaz.
Belki kınayanlar olur.
Bizim gibi kınayamayıp endişeyle takip edenler olur.
Hepsi o kadar.
Çoğunluk endişesiz takip eder.
Başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin kendilerine yakıştırdıkları bir misyondan söz edilir.
Diktatörlere karşı olmak, filan ülkedeki diktatörü rahatsız etmek, mümkünse diktatörlüğü devirmek, oraya demokrasi götürmek, özgürleştirmek.
Senaryolarını kim yazıyor bilmiyorum.
Elde ettikleri hiçbir netice bize okudukları senaryolara uymuyor.
Ellerini sürdükleri her yeri bozup bırakıyorlar.
İzale ettikleri diktatörlere rahmet okutuyorlar.
Saddam diktatördü. Eli kanlıydı. Zalimdi.
Bush Irak’a olanca gücüyle saldırdı. Kaç sivili öldürdüğünü kimse bilmiyor. Tahminler 275 binle 500 bin arasında dolaşıyor. Bir milyon diyenler de var.
Sonra Saddam’ı öldürdü, Irak’ı üçe taksim etti. Irak yıkık dökük bir ülke haline geldi.
Kaddafi de diktatördü.
ABD ve müttefikleri Kaddafi’ye de aynı tarifeyi uyguladı. Kaddafi’yi devirdiler, vahşice öldürdüler Libya’ya da vere vere kanlı bir iç savaş verebildiler.
Senaryolarına özgürlük, demokrasi falan yazıyorlar ama bulaştıkları ülkeleri bozup bırakıyorlar.
Galiba asıl niyetleri senaryoyu uygulamak değil, bozup bırakmak.
Böylece ‘tanrı’yı kandıracaklar, kıyameti yaklaştıracaklar.