1. YAZARLAR

  2. Elif Çakır

  3. Bahçeli Türkiye’yi Lübnanlaştırmak mı istiyor?
Elif Çakır

Elif Çakır

Bahçeli Türkiye’yi Lübnanlaştırmak mı istiyor?

A+A-

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin birkaç ay önce milletvekilleriyle yaptığı bir sohbette dile getirdiği “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun birisi Alevi, diğeri de Kürt olsun” önerisi ülkenin gündemine bomba gibi düştü, deyim yerindeyse kızılca kıyameti koparttı.

Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’a göre Bahçeli bu önerisiyle Türkiye’de yeni bir kimlik oluşturmaya çalışıyor, Türk milletinin hakları tehlike altına girmiş durumda!

Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan’a göre Cumhurbaşkanın bir yardımcısının Kürt, diğerinin Alevi olması son derece sakıncalı, bu önerinin gerçekleşmesi ülkemizde büyük bir etnik ayrışmaya yol açabilir. Sayın Erbakan “liyakati, eğitimi, ehliyeti” bir kenara mı bırakacağız sorusuyla sınırlı tutsaymış daha iyi olabilirdi aslında. Esasında doğru yaklaşım, doğru soru da buydu…

İYİ Parti milletvekili ve MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in kızı Ayyüce Türkeş’e göre bu öneri “Türkiye’nin bekasına tehdittir, Türkiye’yi Lübnanlaştırmaktır, Türkiye’yi bölmektir.”

Bahçeli’nin önerisi, haksız yere tutuklu olan gazeteci Fatih Altaylı’nın uykularını kaçırmış. Genelde uyku sorunu olmadığını, cezaevine tıkıldığı günden bu yana ilk kez uykusuz bir gece geçirdiğini söyleyen Altaylı’ya göre Bahçeli’nin bu önerisi “Türkiye’yi Lübnanlaştırma, Iraklaştırma, Sudanlaştırma, Kongolaştırma” önerisi ve “Türkiye Cumhuriyet tarihinin en tehlikeli” söylemi ve “Türkiye Cumhuriyetine yönelik en açık” tehdit.

Türkiye İşçi Partisi lideri Erkan Baş’a göre ise bu öneri “Buz gibi bir bölücüktür, yurttaşlık ilkesinin geri döndürülemez bir biçimde kaybedilmesidir, Türkiye’nin monarşik bir imparatorluğa dönüştürülmesi” anlamına geliyor…

Bahçeli’nin bu önerisi elbette ki artısıyla, eksisiyle konuşulmayı, sağduyu içerisinde tartışılmayı, üzerinde enine, boyuna münazara edilmeyi hak ediyor…

Ama bizim ülkemizde tartışma kültürü gerekli olgunluk düzeyinde değil. Maalesef ‘iktidar -muhalefet’ kültürü de böyle. Aydın ahlakı pek farklı değil. Ülkemizde muhalefet demek cepheden karşıtlık demek. İktidar ise merhum Şerif Mardin’in ifadesiyle “muhalefetin boğazını sıkmak” demek. Dolayısıyla siyasi partiler rakip partili siyasetçilerin daha cümleleri tamamlanmadan, arkasına önüne bakmadan itiraza, hatta suçlamaya başlıyor.

Aynı şekilde ülkemizdeki aydın, gazeteci tarafında da durum çok farklı değil. Ne söylendiği değil söylenen sözü, getirilen teklifi, öneriyi kimin söylediği daha önemli maalesef. Söyleyen tarafa göre konum alınıyor.

Ülke meseleleri politik ve toplumsal kutuplaşmaya kurban gidiyor, siyaset üstü tutulamıyor. Siyasi partiler birbirine düşmanca yaklaşınca siyasi partilerin tabanları da aydın ve gazeteci taraftarları da meselelere büyük bir tarafgirlik içerisinde yaklaşıyorlar.

***

Sağduyu içerisinde ve gerçekten hakkaniyetle şu soruyu bir soralım:

Bütün siyasi kariyerini, savunduğu ilkeleri, değerleri, bir bakıma Kürt meselesiyle ilgili üstlendiği siyasi jandarma rolünü bir kenara koyarak “ülkenin iç cephesini” güçlendirmek için “Terörsüz Türkiye” sürecini başlatan… Varlığını Kürt meselesi karşıtlığı üzerine kuran bir partinin lideri olarak Anayasa Mahkemesi’ne kapatılsın çağrıları yaptığı DEM Partililere elini uzatan, ülkenin bekasını korumak için PKK liderine örgütünü lağvetmesi için “gerekiyorsa gel TBMM’de konuş” çağrısında bulunan bir siyasi lidere “iç cepheyi bölme” ithamında bulunmak gerçekten haksızlık değil mi?

***

MHP lideri Devlet Bahçeli’yi sanırım en çok eleştiren gazetecilerden biri olarak soruyorum.

50 yıla yakın zamandır devam eden, PKK’yı etkisizleştirmek için devletin varını yoğunu ortaya koyduğu ve bu süreçte 70 bin insanımızın canını yitirdiği terör sürecini bitirme aşamasına kadar getiren, PKK’ya sembolik silah bırakma töreni yaptıran bir lider Türkiye’yi Lübnanlaştırmak istiyor olabilir mi?

İyi niyetle getirdiği önerinin dünya tarihinde Lübnan’da, Irak’ta, Sudan’da örnekleri olabilir. Bunlar tartışılabilir. Sayın Bahçeli’ye bütün bunlar sorulabilir de…

Ama kafadan Türkiye’yi Lübnanlaştırmak istiyor demek haksızlık.

Kaldı ki bir Anayasa değişikliğinden bahsetmiyor. Aksine, üniter devlet esasını kabul eden mevcut Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanları yardımcı atıyorlar ya, Bahçeli yardımcılardan birinin Kürt, diğerinin Alevi bir vatandaşımız olmasını temenni ediyor.

MHP’nin yaptığı “Türkiye’mizi yoran, yıpratan, enerjisini çalan, fahiş mahiyetli sosyal ve ekonomik maliyetlere neden olan etnik ve mezhep temelli dayatmalara karşı Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir dönemde, iki Cumhurbaşkanı Yardımcısından birisinin Alevi, diğerinin de Kürt olabileceği değerlendirilmiştir. Bu fikri ve siyasi teklifi Lübnan’la ilişkilendirmek bir defa çarpıtma ve samimi bir düşünceyi kasten saptırmadır” açıklamasına rağmen ısrarlı bir şekilde “Türkiye’yi Lübnanlaştırmak istiyor” demeye devam edilmesi gerçekten tuhaf..

Mesela İYİ Parti milletvekili ve MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in kızı Ayyüce Türkeş mesela gerçekten de Cumhurbaşkanın bir yardımcısının Kürt, diğerinin Alevi olmasının Türkiye’nin bekası için bir tehdit olduğuna, Türkiye’yi böleceğine inanıyor mu?

Buna gerçekten inanan bir parti, bir siyasetçi seçim zamanı Kürtlerden, Alevilerden nasıl oy isteyecek? Mesela Bahçeli’nin bu önerisini CHP getirmiş olsaydı Fatih Altaylı’nın tepkisi ne olurdu, yine uykuları kaçar mıydı? Yoksa bu öneriyi demokrasiye katkı olarak mı görürdü?

***

Ben Devlet Bahçeli’nin bu önerisine başlattığı “Terörsüz Türkiye” sürecinin demokratik bir sürece evrilmesine katkı sunacak bir teklif olarak bakıyorum. Ancak aynı zamanda meselelerimizi böylesi kotalar üzerinden çözme çabasını geride bırakmamız gerektiğine de inanıyorum. Gelişmiş ülkeler gibi devlet kurumlarına, kamu görevlerine talip vatandaşlarımızın gerçekten kimliğine, ideolojisine bakılmadan, sadece liyakat, ehliyet ilkesi üzerinden bakılması gerektiğine inanıyorum. Devleti kurumsallaştıracak olan budur.

MHP liderinin önerisine en iyi tepki, yanıt DEM Partisi Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’dan geldi. Sayın Bakırhan “Neden Cumhurbaşkanı yardımcısı bir Kürt olsun, Cumhurbaşkanı olsun” dedi. Bunun önünde zaten Anayasamızda bir engel yok. Nitekim Selahattin Demirtaş HDP’nin 2014 Cumhurbaşkanı adayı idi, yeterli oyu alabilseydi Cumhurbaşkanı seçilebilir, Çankaya Köşkünde oturuyor olabilirdi. Tabii bu oyu alabilmesi için DEM’in tereddütsüz “Türkiye partisi” haline geldiğine ülke çoğunluğunu inandırması lazımdır. Demokrasinin gereğidir bu.

Ayrıca Altılı Masanın 2023 yılı seçimlerindeki Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu ve seçimleri çok az bir farkla kaybettiğini ifade edelim.

Ben yine de MHP liderinin önerisinin yabana atılmayacak bir teklif olduğunu düşünüyorum. Önündeki tek sorun Cumhurbaşkanı Erdoğan olabilir. Bahçeli’nin bu önerisi sağduyu içerisinde tartışılmalıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar