Ateşkese uymayan kim?
En başta şunu belirtelim ki, Gazze’de ateşkesi isteyen taraf Filistin direnişiydi. Dolayısıyla işin mantığına göre ateşkesi isteyen taraf devam etmesini de isteyecektir. Ateşkesin bozulması ve soykırım savaşının devam etmesi için zemin oluşması onun işine gelmez. Filistin direnişinin reddettiği şey ateşkes değil, siyonist işgal güçlerine şartsız teslim olmaktı.
İkinci olarak Filistin direnişinin kabul ettiği ateşkes anlaşmalarına bağlı kaldığı, işgalcilerin bozmaması durumunda şartlara uyduğu da geçmiş tecrübelerden bilinmektedir. Bu aynı zamanda Filistin direnişinin savaş konusunda izlediği politika ve benimsediği anlayışın bir gereğidir.
Ama aynı şeyler siyonist işgal açısından söylenemez. İşgal rejimi ateşkesi isteyen değil reddeden taraftı. Onun istediği Filistin direnişini ve Gazze halkını şartsız teslim olmaya zorlamaktı. Ama bunun gerçekleşmemesi ve savaşın uzamasının gerek işgal ordusuna, gerek siyonist topluma ve gerekse Amerikan ekonomisine yansımalarından dolayı sonuçta ateşkese razı olmak zorunda kaldı. Yani bunu istediği için değil mecbur kaldığı için kabul etmiştir. Dolayısıyla fırsatını yakaladığında da ihlal etmekten çekinmeyeceği biliniyordu.
İkinci olarak işgal rejiminin kabul ettiği ateşkes anlaşmalarına bağlı kalmadığı, sürekli ihlal ettiği tecrübeyle sabittir. Çünkü bu konuda kendisini bağlayacak bir ahlâkî ilkesi olmadığı gibi politikası da buna uygundur.
Ayrıca Filistin direnişi, işgal rejiminin ateşkes ihlalini yeni saldırılara gerekçe yapacağının farkındadır. O yüzden, bölgenin bir istikrara kavuşması için suların durulmasını istediği mevcut şartlarda böyle bir şeyi tercih etmez.
Bu itibarla Filistin direnişi Gazze’de ateşkesin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren herhangi bir ihlalde bulunmamış ve şartlarına gereği gibi riayet etmiştir.
İşgal rejimi, geçtiğimiz pazar günü Refah şehrinin doğusunda iki işgalci askerin ölümüne neden olan saldırıdan Kasam Tugayları’nı sorumlu tutarak yine onlarca kişinin şehit olmasına onlarcasının da yaralanmasına neden olan saldırılar gerçekleştirdi. Oysa Kassam Tugayları bu saldırıyla hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını ve saldırının yapıldığı bölgenin de kendi kontrollerinde olmadığını, o bölgede yaşayanlarla irtibat bile kuramadıklarını açıkladı.
Bu saldırıyı işgal rejimi hesabına Filistin’e ihanet eden Yasir Ebu Şebab’a bağlı çetelerin gerçekleştirdiği tahmin ediliyor. Çünkü saldırı onun adamlarının aktif olduğu bölgede gerçekleştirilmişti. İşgal askerlerini yanlışlıkla mı yoksa ateşkesin bozulması ve işgal güçlerinin yeniden saldırması için gerekçe oluşturmak amacıyla mı vurdukları ise tam bilinmiyor.
İşgal ordusu da yaptığı açıklamada zaten, Kassam Tugayları’nın Ebu Şebab’ın adamlarına saldırı düzenlerken iki İsrail askerini vurduğu iddiasında bulunmuştu. Oysa Kassam Tugayları’nın söz konusu ihanetçi çetelere yönelik operasyonları saldırının düzenlendiği bölgede değildi. Bu çeteler işgal askerlerinin himayesine sığınmak ve Kassam mücahitlerinden kurtulmak amacıyla o bölgeye kaçmışlardı. Kassam mücahitleri ise bölgeye giremiyor ve orayla irtibat kuramıyordu.
Kaldı ki işgalcilerin ihlalleri bu olayla başlamadı ve ondan önce de onlarca ihlal gerçekleştirdiler. 17 Ekim Cuma akşamı düzenledikleri bir saldırıda Gazze’nin Zeytun Mahallesi’nde, evine dönen 11 kişilik Şa’ban ailesini toptan imha ettiler.
Hal böyleyken ABD Başkanı işgalcilere hiçbir uyarı yapmazken sürekli Hamas’ı tehdit ediyor. Onu ateşkesi ihlal eden taraf olarak göstermeye çalışıyor.
Bunun sebebi tabii ki Trump’ın Netanyahu’yla aynı yerde durması ve sürekli ona sahip çıkma, onu destekleme ihtiyacı duymasıdır. Bu arada bir yandan dikkatleri başka yöne çekerek işgalcilerin ihlallerinin üstünü örtmeye, bir yandan da Filistin direnişini zorlama amaçlı psikolojik savaş yürütmeye çalışıyor. Bu savaşın amacı ise Filistin direnişini, özgürlük mücadelesinden tamamen vazgeçmeye zorlamaktır. Ama bunu Trump’tan önce onlarcası denedi hiçbiri başaramadı, Trump da başaramayacak.