1. YAZARLAR

  2. Mehmet Ocaktan

  3. Zor zamanlardayız ama yine de hukuku savunmak bir insanlık görevidir
Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Zor zamanlardayız ama yine de hukuku savunmak bir insanlık görevidir

A+A-

Epey bir süredir ülkeyi adeta esir alan hukuksuzluklar dikkate alındığında, ‘hukukun üstünlüğü’‘yargı bağımsızlığı’ gibi temel kavramlardan söz etmenin gerçekten hala bir anlamı var mı, çok emin değilim ama her şeye rağmen hukuku savunmak bir insanlık görevi...

Yaşanan bunca hukuksuzluğu görmezden gelemeyiz elbette. Yapılan adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için elimizden bir şey gelmediğini de çok iyi biliyoruz. Ama vicdanları yaralayan hukuksuzluklar karşısında, başımızı çevirip geçemeyiz.

Geniş bir hukuk müktesebatına sahip olmamıza rağmen, ne yazık ki Türkiye’de adaletin terazisinin her geçen gün biraz daha bozulması, toplum olarak hepimizi derin bir endişeye sevk ediyor.

İnanıyorum ki bu ülkede evrensel hukuk normlarına bağlı, kararlarında kılı kırk yaran vicdanlı hukukçular var ve onlar her zaman olduğu gibi bugün de ‘hukukun üstünlüğü’nü savunmaya devam edecekler.

Nitekim Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi işbirliğinde yürütülen “Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi” kapsamında, Diyarbakır’daki yedinci bölge toplantısında konuşan Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, hukukun üstünlüğü konusunda ders niteliğinde bir konuşma yaptı.

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarının tüm kurumlar tarafından dikkate alınması gerektiğini belirten Kerkez’in şu ifadeleri dikkat çekici:

"Kesinlikle şu cümleyi söylemek istiyorum. İhlalin sonuçlarının giderilmesi de vatandaşımızın bir temel hakkıdır. Ve ihlal kararı giderilmeyen vatandaşımızın da temel hakkı yeniden ihlal edilmiş olur. Burada en önemli hususlardan biri de bana göre empatidir. Biz hakkı ihlal edilen veya hakkının ihlal edildiğini iddia eden, söyleyen, bunun için sızlanan vatandaşımızın yerine kendimizi koymayı bilmemiz lazım. Biz aynı durum ile karşılaşırsak, ne yapılmasını istiyorsak onu yapmamız lazım.”

Evet aklın ve hukukun yolu belli. Farklı inançlara, farklı ideolojik kimliklere sahip olabiliriz ama hepimizin güvenliğini, hakkını, özgürlüğünü koruyacak olan hukuktur. Eğer adaletin terazisini bozarsak, sonunda hep birlikte kaybederiz.

Unutmayalım, şu anda toplumun büyük bir bölümü adalete olan güven duygusunu yitirmiş durumda. Saros Araştırma Grubu’nun Ağustos 2025’te yaptığı kamuoyu araştırmasına göre, Türkiye’de her 10 kişiden 9’u ülkede ciddi bir adalet problemi bulunduğunu düşünüyor. Araştırmada “Türkiye’de adalet problemi var mı?” sorusuna halkın yüzde 81,5’i “Evet” cevabını vermiş.

Bu dramatik tablo karşısında başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, tek tek vatandaşlar olarak ciddi bir vicdan muhasebesi yapmak zorundayız.

Eğer yargının üzerindeki siyaset gölgesini daha da koyulaştırmaya devam edersek, hem ülkemizde hem de dünyada kendi halkının hakkını-hukukunu koruyamayan bir ülke olma ayıbından asla kurtulamayız. Rakamlar can yakıcı ama gerçek… Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde (WJP – World Justice Project) 142 ülke arasında 117. Sıradayız. Kısacası, Afganistan, Haiti, Kamboçya ve Myanmar’la birlikte son sıraları paylaşıyoruz.

Böyle bir tabloyu elbette hak etmiyoruz ama talihsizliğe bakın ki ‘hukukun üstünlüğü’nü tesis etmek üzere yola çıkan AK Parti iktidarı döneminde adalete hasret kalmış durumdayız.

Oysa hukuksuzluğun, geçmişte bu ülkede ne tür tahribatlara yol açtığını en iyi AK Partili siyasetçilerin ve dindar kesimin bilmesi gerekir. Herhalde, “Geçmişte bize nasıl haksızlıklar yapıldıysa, şimdi biz de aynısını bizden olmayanlara uygularız” gibi bir duygu içinde değillerdir. İşte en tehlikelisi de bu… O zaman sizin 28 Şubat yasakçılarından ne farkınız kalır ki…

Hemen hatırlatalım, dindar olduğunu iddia eden ya da dindarlık hassasiyeti olan hiç kimsenin dine böylesine ağır bir yük yüklemeye hakkı olamaz. Her vesileyle “devletin dini adalettir” diye kitlelere ‘adalet’ mesajları verip, sonra da adaletin terazisini bozmak, Allah’a bühtandır. Çünkü dinin vazettiği en temel ilke, adalettir.

Hadis ilmi yanında tefsir, fıkıh ve fıkhü’l-hadîs alanlarında geniş ilim sahibi olan ve Arap dilinde otorite kabul edilen İbn Ferhûn“Tabsıratü’l-hükkam” adlı eserinde siyaseti şöyle tarif ediyor: “Siyaset iki türlüdür. Birincisi, adil olmayan siyaset olup şeriat bunu haram kılmıştır. İkincisi ise adil siyasettir ki bu zalimden hakkı alır, haksızlıkları ortadan kaldırır, bozguncuları engeller.”

Eğer bu dünyadan göçtüğümüzde hayırla yad edilmek istiyorsak, adil olmak öncelikli şiarımız olmalıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar