Vatandaşlıktan çıkarılsınlar
Küresel Sumud Filosu aktivistleri, insanlığın vicdanı olarak, İsrail’in Gazze’deki ablukasını kırmak üzere çıktıkları zorlu yolculuğu İsrail askerlerinin hukuksuzca müdahale etmesi sonrası, maksatlarını tamamlayarak nihayete erdirdiler.
Elips Haber'de yer alan habere göre, İsrail, gayrı meşru bir “devlet” olduğunu en iyi kendisi bildiği için, hukuksuz bir şekilde alıkoyduğu aktivistleri, bir süre psikolojik işkenceye ve fiziksel yoksunluğa maruz bıraktıktan sonra salıvermek için “İsrail’e izinsiz giriş yaptım, deport edilmeyi kabul ediyorum.” yazan belgeyi imzalamaya mecbur bırakıyor. Aktivistlerden bir kısmı bu belgeyi imzaladı, serbest bırakıldı ama bir kısmı da “sivil itaatsizlik” eylemine devam etti, imzalamadı ve bir süre daha tutuklu kaldılar. Açlık grevine başlayan aktivistler oldu.
Bu arada belirtmek gerekir ki Sumud biten değil devam eden bir hareket ve henüz ben bu yazıyı yazarken (8 Ekim sabah saatleri) Gazze ablukasını kırmak için yola çıkan Özgürlük Filosu’nda bulunan Saadet Partisi Milletvekilleri Necmettin Çalışkan ile Mehmet Atmaca ve Gelecek Partisi Milletvekili Sema Silkin Ün, İsrail tarafından zorla alıkonulmuştu. 3 milletvekili ile tüm iletişim kopmuş ve kendilerinden haber alınamıyordu.
Sumud Filosu’nda bulunan aktivistlerden birkaç tanesinin Gazze dönüşünü şova ve fırsata çevirmesi utancını bir kenara bırakırsak, kendilerini değil de Gazze’yi ön planda tutan aktivistlerin, İsrail’in hukuksuz alıkoyması sonrası yaptığı açıklamalardan bazıları şöyle…
İsrail, bazı aktivistlerin içmeleri gereken ilaçlarına el koymuş. Filonun organizatörlerinden Thiago Ávila, “İsrail el koyduğu ilaçlarımızı geri verene kadar susuzluk grevine başladım” diyerek uluslararası kamuoyuna seslendi.
Greta Thunberg, İsrail’in kendilerini alıkoyduğu sırada, yeterli miktarda su ve yiyecek verilmediğini söyledi. Ayrıca cildinde kızarıklıklar oluştuğunu, bunların bitlerden kaynaklandığını düşündüğünü, uzun süre sert yüzeylerde oturtulduğunu, zorla İsrail bayrağı tutturularak fotoğrafının çekildiğini söyledi.
Fiona Mischel, İsrail askerleri için "Gerçekten çok ırkçılardı. Çok fazla aşağıladılar. Üzgünüm, Gazze'ye varamadık ama elimizden gelenin en iyisini yaptık. Gelecek ilkbaharda yola çıkacak bir filo daha var. Bu sefer başarmayı umuyoruz. " diye konuştu.
Aktivist Sinan Akılotu, Aşdod Limanı'na İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in geldiğini anımsattı. Ben-Gvir'in burada katılımcılara hitaben "sokak ağzıyla konuşarak aşağıladığını" belirten Akılotu, alıkonulma esnasında çok sayıda "Türkçe konuşan İsrail askeri gördüklerini" belirtti.
İşte Sumud ile ilgili önemli noktalardan biri de burasıydı; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kişiler, İsrail lehine Gazze’deki soykırıma ortak oluyor ve Gazze’ye giden aktivistlere, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı aktivistlere psikolojik şiddet ve fiziksel baskı uyguluyordu.
Lafı uzatmanın hiç gereği yok, İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı durduramayabiliriz, doğrudan İsrail’i engelleyemeyebiliriz ancak İsrail vatandaşlarının Türkiye’de cirit atmasını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı statüsüne sahip olmalarını “soykırım ortaklığı” suçu nedeniyle önleyebiliriz. Şu durumda en kısa zamanda yapılması gereken, İsrail ordusunda bulunan Türk askerlerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanların derhal vatandaşlıktan çıkarılmasıdır. Bu “askerlerin”, sadece Gazze için değil aynı zamanda Türkiye için de birer tehdit oluşturduğu unutulmamalıdır.