‘Tarihimizde iz bırakan 100 kişi’ aday listemden Sırrı Süreyya…
Yıl 1979 olmalı. Bir yılımı geçirdiğim yabancı ülkede her hafta uğrama itiyadında olduğum bir kitapçının vitrininde gözüme ilişen İngilizce kitabı büyük bir heyecanla açtığımı hatırlıyorum.
O sıralar İskoç yazar ve tarihçi Thomas Carlyle’ın dilimize birkaç kez ‘Kahramanlar’’ adıyla çevrilen kitabını yeni okumuş, kitapta Dante ve Shakespeare gibi şairler, Luther gibi dinadamları, Jean-Jacques Rousseau gibi filozof-yazarlar ve Napoleon gibi komutanlar yanında İslam Peygamberi’ne de yer verilmesinden etkilenmiştim.
Memleketi Avusturya’yı da Avrupa’nın bir çok ülkesiyle birlikte istila etmiş olan Hitler’i hiç ölmeyecek sanıp sığındıkları Brezilya’da eşiyle birlikte intiharla hayatına son veren Stefan Zweig’in dünya tarihinde iz bırakmış şahsiyetlerin neden önemsenmeleri gerektiğini anlattığı ‘İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar’ adını taşıyan kitabıyla da zihnim meşguldü o sıralarda.
Zweig’in hayatlarından kesitler sunduğu örnekler arasında Fatih Sultan Mehmet de yer alıyor.
1979 yılında vitrine konacak kadar önemsenmiş kitap daha sonraları ‘Dünya Tarihine Yön Veren En Etkin 100’ adıyla Türkçeye çevrildi. Michael H. Hart imzasını taşıyan kitapta ‘en etkin 100’ arasında birinci sıra İslam Peygamberi’ne ayrılmıştı.
Carlyle ile Hart’ı birleştiren, İslam Peygamberi’nin hem dini hem din-dışı alanlarda istisnai bir ağırlığının bulunmasıydı.
Okumalarım, bana, insanların hayatında iz bırakmak için illa en zengin, en güzel, en güçlü olmak gerekmediğini öğretti.
Dünyanın en güzel, en yakışıklı insanları…
Forbes’in her yıl yayımladığı en zengin 100 listesinde yer alanlar…
Seçimle veya seçilmeden ülkeleri veya uluslararası kurumları yönetme imkanına kavuşmuş olanlar…
İsimleri sıklıkla telaffuz edildiği kısıtlı zaman aralığında ‘ün’ kazanıp anıldıkları halde, konumlarını terk edince veya kaybedince, bu tiplerin çoğu unutulmaya mahkumlar…
Daha mütevazı ortamlarda, çetrefilli sorunların üstesinden gelmek amacıyla kollarını sıvayan, insanların hayrına olduğuna inandıkları konularda, etrafın ne dediğine aldırmadan durumdan çıkardıkları vazifeyi ifa için ellerinden gelen gayreti gösteren nice kahramanlar var.
Ansızın geniş kitlelerin sevgisini kazandıklarını fark ediyor ve söyledikleri veya yaptıklarının size de dokunduğunu anlıyorsunuz.
Daha önceleri çeşitli vesilelerle fark ettiğim bu gerçeği, şu sıralarda bir kez daha zihnime üşüştüren, Sırrı Süreyya Önder oldu. Daha doğrusu, onu yataklara düşüren hastalığıyla birlikte, yakın çevremden başlayarak geniş bir kitlenin sergilediği üzüntü hal…
Ali Bayramoğlu dünkü yazısında onu tek cümlede şöyle özetliyor: “Baba tarafı solcu, ana tarafı dindar, 7-8 yılı hapislerde geçmiş Adıyamanlı solcu bir Türkmen çocuğunun, bu ülkenin can alıcı sorununda, Kürt meselesinde çözümün taşıyıcısı, simgesi olması kendi başına bir anlam içerir.”
Vaktiyle yaşadığı mahrumiyetler, darbe sonralarında gördüğü işkenceler, uğradığı ihanetler, yaşadıklarını ve yaşanmışlıkları senarist, yapımcı ve oyuncu olarak beyaz perdeye aktarması yok bu özette; o ayrıntıların bulunması gerekmiyor zaten…
Sırrı Süreyya Önder’i soy adına layık hale getiren, geçmişte başından geçenlerde de sergilediği anlaşılan yılmazlığı ve cesareti ve bütün yaptıklarını aynı özveriyle yerine getirmesi…
Üstlendiği sorumluluklara kendini adaması ile aort damarının yırtılması arasında bir ilinti herhalde olmalı.
Rahatsızlığı öğrenilir öğrenilmez sağlığına kavuşması için duaların ona gönderilmesi, yapmaya çalıştıklarının hemen herkesin hayatına dokunan bir yönü bulunmasından…
Başladığı ilk günden şu ana kadar çeşitli yönden tuhaflıklara sahne olmuş ve bu yüzden adı bile tam konulamamış bir süreçten geçiyoruz ve galiba sürece zihinlerde açılmış kredide en büyük pay Sırrı Süreyya Önder’e ait…
O var diye bu defa sonuca daha fazla umut bağlanmıştı.
Solcu baba ile dindar annenin evladı…
Kürtler arasında bir Türkmen çocuğu…
Mahrumiyetler içerisindeyken, medar-ı maişet motorunun duvara çarpmasını önüne çıkan her işi yaparak önlemiş biri…
Kalemiyle, diliyle ve kamerasıyla ülke gerçeklerini anlatmayla yetinmeyip kronik bir derdin çözümünü Meclis’e de taşımış bir politikacı…
Ne çok yönü var Sırrı Süreyya Önder’in…
Bu bakımdan da benim ‘Tarihimizde iz bırakan 100 kişi’ listemde yer almaya aday.
Umarım, bu değerli hayat burada sona ermez; daha yapabileceği çok kahramanlık var çünkü…
Allah’tan şifalar diliyorum.