BM harekete geçmezse çöküşle yüz yüze kalır

Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Birleşmiş Milletler oturumu öncesi dünya liderlerine Gazze konusunda bir mektup yazdı. Liderleri ve BM’yi harekete geçmeye çağırdı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 80. dönem liderler zirvesi öncesinde Middle East Eye için kaleme aldığı İngilizce makalesinde dünya liderlerine dikkat çeken bir çağrıda bulundu. Davutoğlu, BM’nin Gazze’deki insani felakete karşı kararlı adımlar atmaması halinde örgütün Milletler Cemiyeti’nin akıbetine benzer şekilde “çöküşle yüz yüze kalacağını” söyledi.

Davutoğlu, Gazze’de on binlerce sivilin yaşamını yitirdiğini, çoğunluğunun kadın ve çocuk olduğunu hatırlatarak, “Son olarak BM Soruşturma Komisyonu da İsrail’in soykırım işlediğini tespit etti. Bu durum yalnızca insani bir kriz değil, BM için ahlaki bir sınavdır” ifadelerini kullandı.

BM’nin kurucu ilkelerinin ağır bir saldırı altında olduğunu belirten Davutoğlu, Genel Kurul’un bu şartlarda Güvenlik Konseyi’nin gölgesinden çıkarak sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguladı.

"ABD'NİN TAVRI BM'NİN BAĞIMSIZLIĞINI ZEDELİYOR"

Makalesinde, ev sahibi ülke ABD’nin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve heyetine vize vermemesini eleştiren Davutoğlu, bunun BM’nin 1947 Ev Sahibi Anlaşması’na aykırı olduğunu söyledi. Tarihten örnek veren Davutoğlu, 1988’de benzer bir durumda BM’nin Genel Kurul toplantısını Cenevre’ye taşıdığını hatırlatarak, “Bugün de aynı kararlılık ruhuna ihtiyaç var” dedi.

ÇÖZÜM İÇİN ÖNERİLER: ACİL TOPLANTI, İNSANİ KORİDOR, HESAP VEREBİLİRLİK

Davutoğlu, BM’nin güvenilirliğini yeniden tesis etmesi için şu adımları önerdi:

“Barış İçin Birlik” çerçevesinde acil özel toplantı çağrısı,

Gazze’ye BM denetiminde insani koridor açılması,

Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi üzerinden hesap verebilirliğin sağlanması.

"GAZZE BEKLEYEMEZ, TARİH GECİKMEYİ AFFETMEZ"

Makalesini çarpıcı ifadelerle sonlandıran Davutoğlu, dünya liderlerine hitaben şu mesajı verdi:
“Gazze’deki trajedi yalnızca insani bir dram değil, küresel düzenin çöküşünü hızlandıracak bir tehdit. Gazze bekleyemez, insanlık bekleyemez, tarih gecikmeyi affetmez.”

İşte Davutoğlu'nun o makalesi:

Bu hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu liderler düzeyinde toplanacak ve bu toplantı, BM’nin Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarına anlamlı bir yanıt verip veremeyeceğini ya da ilgisizlik ve ahlaki çöküş içine sürüklenip sürüklenmeyeceğini gösterecek.

New York’ta gerçekleşecek olan 80. BM Genel Kurulu toplantısında, dünya liderleri ve insanlığın ortak değerlerini koruyan temsilciler bir araya gelecek. Daha önce barış ve istikrarlı bir dünya düzeni için bu salonlarda, koridorlarda ve forumlarda yanınızda bulunmuş bir dost olarak, bugün sizlere samimi ve acil bir çağrı ile sesleniyorum.

Gazze’de iki milyondan fazla insan, insanlık dışı bir felaketle karşı karşıya: On binlerce kişi hayatını kaybetti, bunların çoğu kadın ve çocuk; hastaneler, okullar ve sığınaklar yerle bir edildi. Aynı zamanda yiyecek, ilaç ve su bilinçli olarak engelleniyor.

Son olarak geçen hafta içinde Birleşmiş Milletler Soruşturma Komisyonu da İsrail’in Gazze’de soykırım işlediğini tespit etti. Bu durum sadece insani bir felaket değil, aynı zamanda BM için bir ahlaki sınavdır. Alacağınız kararlar, BM’nin meşruiyetini ve varlığını doğrudan etkileyecektir.

Bu sınav, BM Güvenlik Konseyi’nin kendisinin de P5 ülkeleri arasındaki ilkesiz rekabet nedeniyle felç olduğu bir dönemde geliyor. Bu felç, Genel Kurul’un görevini her zamankinden daha kritik kılıyor. İnsanlığın kolektif iradesini en geniş şekilde temsil eden bir organ olarak, BM Genel Kurulu BM Güvenlik Konseyi’nin gölgesinden çıkarak BM’nin saygınlığını, itibarını ve otoritesini korumak için kararlı adımlar atmalıdır.

Bu yılki Genel Kurul’a yalnızca ulusların temsilcileri olarak değil, insanlığın ortak vicdanının bekçileri olarak katılıyorsunuz. Dünya bugün tehlikeli bir kavşakta duruyor. BM’nin kurucu ilkeleri – insan onuru, egemen eşitlik ve kolektif güvenlik – benzeri görülmemiş bir saldırı altında.

BM’nin kurucu tüzüğü şu ciddi beyanla başlar: “Biz Birleşmiş Milletler halkları, gelecek nesilleri savaşın felaketinden korumaya, temel insan haklarına, insanın onur ve değerine ve büyük küçük tüm ulusların eşit haklarına olan inancımızı yeniden teyit etmeye kararlıyız.”

Bugün, bu taahhüt ihlal edilmektedir.

Ahlaki Çöküş

Gazze’deki felaket, dünyanın gözü önünde gerçekleşen bir ahlaki çöküştür. Aynı zamanda küresel tutumlarda, savaş dilini ve mantığını normalleştiren endişe verici bir kayma görülmektedir.

ABD Savunma Bakanlığı’nın adının “Savunma”dan “Savaş Bakanlığı”na değiştirilmesi, basit bir idari değişiklik değil; savunma görünümünü ortadan kaldırıp saldırganlığı yüceltmektedir.

Tarih bu yolun nereye çıkacağını göstermektedir. İkinci Dünya Savaşı öncesinde birçok büyük güç “Savaş Bakanlığı” ifadesini kullanarak savaşı açıkça yüceltti: Almanya’nın Reichskriegsministerium, İtalya’nın Ministero della Guerra, Japonya’nın Rikugun-sho ve Fransa’nın Ministère de la Guerre. 1945’ten sonra ise uluslararası toplum bu zihniyeti reddederek, savaş yerine savunmayı temel alan bir düzen oluşturdu. Bugün bunu tersine çevirmek, kırılgan bir uluslararası çerçevenin yıkılmasına ve hayatta kalabilmek için güç ve şiddet temelli bir düzenin kurulmasına yol açacaktır.

Bu militarist yaklaşım, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’dan sonra Lübnan, Suriye, Yemen, İran ve şimdi Katar’a uzanan saldırılarını cesaretlendiriyor ve meşrulaştırıyor. Doğrudan veya dolaylı olarak ABD onayıyla gerçekleşmiş bu saldırganlık bölgesel çatışmanın genişlemesi ve uluslararası sistemin istikrarsızlaşması riski doğurmuştur.

Bu sadece bir kriz değil; BM’nin kurucu ilkelerinin sınandığı bir testtir – dünya liderleri, kurum ve tüm insanlık için.

Başarısız Sistem

BM, tarafsız ve bağımsız bir platform olarak, bireysel güçler veya ittifaklar tarafından manipüle edilmesini önleyecek şekilde tasarlanmıştı. Bu çerçevede meşruiyetini “ulusların egemen eşitliği”, “insan onurunun evrenselliği” ve “barış ile güvenliği sağlama” ilkeleri ile ilgili üstlenilen kolektif sorumluluktan almaktadır.

Bugün ise bu ilkeler doğrudan tehdit altında. Ev sahibi ülke ABD, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve heyetine vize vermeyerek Genel Kurul’a katılımlarını engelledi. Bu, tüm üye ve gözlemci devletler için kesintisiz erişim garantisi veren 1947 BM Genel Merkezi Ev Sahibi Anlaşması’nın açık bir ihlalidir.

Aynı zamanda Güvenlik Konseyi’ndeki tekrar eden veto kararları BM’yi felç etmiş, uluslararası hukukun seçici uygulanmasına ve kurumsal tarafsızlık algısının sarsılmasına yol açmıştır.

Tarihi tecrübe bize uluslararası kurumların kurucu görevlerini yerine getiremediğinde yaşanan sonuçları açık şekilde gösteriyor. Milletler Cemiyeti, Mançurya (1931), Habeşistan (1935) ve Çekoslovakya (1938) saldırıları karşısında kararlı adımlar atamayınca çöktü. Yaptırımsız kınamalar ve sorumsuz uzlaşmalar felaketi davet etti ve on yıl içinde dünya bir başka yıkıcı savaşın içine sürüklendi.

BM, tam da bu kaderden kaçınmak için kuruldu. Kolektif güvenliği sağlamak, eşit katılımı garanti etmek ve evrensel değerleri korumak için tasarlandı – jeopolitik bir araç olarak değil.

Gazze konusunda kararlı hareket etmezse, BM de Milletler Cemiyeti gibi ilgisizlik ve nihai çöküş riskiyle karşı karşıya kalır.

Kararlı Adımlar

Tarih aynı zamanda umut da sunuyor.

1988’de ABD, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Başkanı Yaser Arafat’ın New York’taki Genel Kurul’da konuşmasına vize vermediğinde, BM cesaret ve ilke ile hareket etti. Toplantıyı Cenevre’ye taşıdı ve Arafat 13 Aralık’ta konuşmasını gerçekleştirdi. Bu cesur karar, BM’nin kurumsal bağımsızlığını ve ev sahibi ülke siyasetine rehin düşmeyeceğini yeniden teyit etti.

Bugün de aynı kararlılık ruhuna ihtiyaç var. Eğer Filistin temsilcileri yeniden engellenirse, Genel Kurul toplantıları katılımcılığı ve adaleti garanti etmek için Cenevre veya başka bir tarafsız mekâna taşınmalıdır.

Aynı zamanda Gazze’de sivilleri korumak ve uluslararası sistemin güvenilirliğini yeniden sağlamak için kararlı adımlar atılmalıdır. Bunlar arasında:

- BM Güvenlik Konseyi’ndeki engellemeleri aşabilmek için “Barış İçin Birlik” çerçevesi altında Acil Özel Toplantı düzenlemek ve gönüllüler koalisyonu ile soykırımı engelleyecek gerekli önlemleri almak,

- Yiyecek, ilaç ve temiz su akışını sağlamak için BM denetiminde insani koridor kurmak;

- Sumud gibi insani konvoylar, tıbbi tesisler ve sivil girişimlerin korunmasını temin etmek;

- İnsan hakları ihlallerine dair bağımsız soruşturmaları destekleyerek Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve diğer mekanizmalar aracılığıyla hesap verebilirliği geciktirmemek öncelikle yer alıyor.

Bu çabalar sürerken, 80. Genel Kurul Başkanı olarak seçilen Annalena Baerbock’un göreve başlaması dolayısıyla tebrik ederim. Önündeki zorluklar büyüktür ve bu görev, ilkeli liderliği sergileme sorumluluğunu beraberinde getirir. Temmuz ayında Atina’daki forumda yaptığımız görüşmede bu konuları ele aldığımız değerli dostum Sayın Baerbock’a başarılı olması için en iyi dileklerimi sunuyorum.

Tarih bizi sözlerimizle değil, eylemlerimizle ya da sessizliğimizle yargılayacaktır.

Gazze’deki insani trajedi ve uluslararası normların erozyonu, kolektif insanlığımız için varoluşsal bir tehdittir. BM kararlı adımlar atmazsa, acıyı artıracak ve korumakla görevli olduğu küresel düzenin çöküşünü hızlandıracaktır.

Saygıdeğer liderler, size derin bir ahlaki aciliyetle sesleniyorum:

Gazze bekleyemez. İnsanlık bekleyemez. Tarih gecikmeyi affetmez.

Umudun ve kararlılığın ışığında,


Ahmet Davutoğlu
Eski Türkiye Başbakanı

Kaynak:Karar

MAKALELER Haberleri

Greta Batı için nasıl ideolojik bir tehdit haline geldi?
7 Ekim… Müslümanların İsrail’in Yenilebileceğini Hatırladığı Gün
7 Ekim'den çıkan ders
Tanrı’yı “bilmek”
İskilipli İsmail Hoca!