1. YAZARLAR

  2. Yusuf Ziya Cömert

  3. ‘Reklam kokan hareketler’
Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

‘Reklam kokan hareketler’

A+A-

Durup dururken “Bir insan neden cami yapmak ister?” diye bir soru sorulabilir mi?

Durup dururken sorulabilir. Hareket halindeyken de sorulabilir.

‘Cami yapmak’ cemiyet içinde ‘iyi insan’ olmanın alametlerinden biri sayılıyor.

Fakat cemiyet dalgasını da geçiyor.

Birisi için “İyi adam” denildiğinde “Hıı, cami yaptırmış” diye mırıldananlara rastlamışsınızdır.

Bazıları ‘iyi adam’ ya da ‘iyi insan’ olarak anılmak için okul, hastane, çeşme, Kur’an kursu yaptırır, bazıları da cami.

Bazılarının yapacak bir şeyi yoktur, yoksuldur.

Yoksul olduğu için vaizler ona cennete zenginlerden 500 sene önce girme imtiyazı verirler.

Bir dayanağı vardır tabii bu imtiyazın.

Ama imtiyazı ilan etmenin zamanını enflasyonun yoksulları hırpaladığı bir mevsime denk getiriyorsan insanlar bunun içindeki rüşveti fark ederler.

Bazı zenginler, ahirette 500 sene kaybetmemek için ellerini ceplerine atmaya ihtiyaç duyarlar.

Cami kapısının önünde “ne verirsen elinle o gider seninle” diye seslenen zat-ı muhtereme yaklaşıp bir makbuz kestirirler.

Cebinden çıkardığı 200 lirayı tezgâhın üstüne atıp tezgâhtan 180 lirayı geri alanlar olur.

Halbuki 200 lira bozuk para sayılıyor artık, bırak tezgâha geç git.

Bazısı da caminin tamamını yaptırır.

Caminin bir kısmını yaptıran yeteri kadar sevap alır mı?

Google’de bu soruya verilmiş birçok cevap buldum.

Şu fetva hoşuma gitti:

“Bir kimse, mescidin yapımına yirmi bin riyal bağışta bulunsa, başka birisi de yirmi riyal bağışta bulunsa, her ikisinin ecrinin aynı olduğunu söylememiz mümkün değildir. Her birisinin mescidin tamamını yapmış gibi ecir alması mümkün değildir. Bakar mısın kardeşim, sevap amelin miktarına göredir.”

Din böyle bir şey midir?

Yani şu kadar sevap, şu kadar günah, alt alta topla, günahları sevaplardan çıkar, günahlar biriktikçe sıfırlamak için hac, umre gibi ekstra amellere çık.

“Zikirmatik” adı verilen bir aletin alınıp satılabildiği bir cemiyette dinin böyle algılanması yadırganmaz.

Mamafih din dilinin içinde ticari tabirler eksik değildir.

Bu kabil alış-veriş tabirleri hayatın tamamını ihata edemez.

Evet, ‘Mizan’ diye bir şey var.

Evvela bütün kâinatta, alemi nizam içinde tutan bir kuvvet, bir ölçü. İsterseniz matematik deyin.

Sonra ruz-i cezada yapıp ettiklerimizin ölçülmesi.

“Terazi” tabiri kullanılıyor.

Nasıl bir terazi?

Her şeyin çarpanının ‘içtenlik’ olduğu bir terazi.

İçtenlik yoksa yaptıklarını ‘sıfır’la çarparsın.

Biz yoldan çıktık, kelam tartışmalarının içine doğru sürükleniyoruz.

Olsun. O da lazım.

Ama bir an önce cami yaptırmaya dönelim. İnsan neden cami yaptırmak ister?

İçinde Allah’ın anıldığı bir mekandır cami.

Zikredersin.

Zikir biteviye ‘Allah Allah’ deyip durmak mı?

Öyle bir tarafı vardır. Ama bu bahis açılınca babamın medrese arkadaşı Hasan Özdin Hoca’nın sözünü hatırlamadan edemiyorum.

“Biri beni yanımda ‘Hasan, Hasan, Hasan, Hasan’ diye zikredip dursa ben rahatsız olurum” derdi

Hasan Hoca. “Zikretmek tefekkür etmektir. Bir de Kur’an okumaktır.”

Babama da Hasan Hoca’ya da rahmet gitsin.

İnsanlar, temizlenerek o mekâna gelsin, orada tefekkür etsin, secde etsin, dua etsin, ilim öğrensin.

Fitneyle fesatla uğraşmasın.

Güzel bir şey.

Böyle bir mekânı imar edip insanların hizmetine sunmak da güzeldir.

Bir insanı imar etmek de güzeldir.

Hatta bazen bir mescidi imar etmekten daha güzeldir.

İyi bir insan bunlardan birini ya da ikisini birden yapabiliyorsa yapar.

Yani insanlar bu maksatla cami yapabilir.

Yaptığı işin içine riya, kibir, gösteriş gibi eylemleri bulaştırmamak kaydıyla.

Camiyi yapıp camiye kendi ismini vermek?

Ahali ben öldükten sonra da beni hatırlasın, bana dua etsin.

İnsanların böyle bir zaafı vardır.

Sanki ismi caminin kapısına yazılmasa ameli zayi olacak.

Ne diyorlar böyle eğilimler için?

“Reklam kokan hareketler.”

Padişahlar, sultanlar, vezirler, paşalar, bugünkü unvanları da ilave etmek gerekirse reisicumhurlar, başbakanlar, bakanlar, iş adamları ve müteahhitler de camiler yaptırıyorlar.

Herhalde onların da bir maksatları vardır.

Bu konuya da biraz çalışalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar