Kim derdi ki…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllarca İsrail’in Filistin’de yaptığı vahşetle ilgili “Ey” diyerek seslendiği “sorumsuzlukla, ikiyüzlülükle, vicdansızlıkla” suçlayarak göreve çağırdığı Birleşmiş Milletler gün gelecek, Erdoğan’a “İsrail’e yardım etmeyin, soykırıma yardımcı olmayın” diye seslenecek…
BM Filistin Raportörü Francessa Albenessa, İsrail’le ticaretini devam ettirdiği halde her fırsatta reddeden iktidara, İsrail ordusuna çelik taşıdığı iddia edilen VELA gemisini durdurması çağrısında bulundu, dedi ki:
“Bugün The Ditch tarafından sağlanan bilgilere göre, şu anda Türkiye’de demirleyen #VELA gemisi, bir soykırımın ortasında İsrail Askeri Sanayi (IMI) için çelik taşıyor.
Abluka, yardımların kriminalize edilmesi ve diğer ihlaller dahil İsrail’in suçlarını durdurmak ve karşı çıkmak için, devletlerin ticari, diplomatik, akademik vb. tüm alanlardaki işbirliğine son verme yönündeki yasal yükümlülüklerine uymaları her zamankinden daha acil bir hale gelmiştir.
Türk makamlarını, bu gemiyi ve yasa dışı yükünü soruşturmaya ve eğer doğrulanırsa İsrail’e ulaşmasını engellemeye çağırıyorum. Birlikte başarabiliriz." (9 Haziran 2025)
Cumhurbaşkanı Erdoğan böylesi bir çağrıya sessiz kalmaz bizzat kendisi bir açıklama yapmasa dahi ya partisinin sözcüsü ya da Cumhurbaşkanlığı sözcüsü aracılığı ile ya bu çağrıyı tekzip eder ya da “EY BM sen kim oluyorsun da…” diyerek BM’ye had bildirirdi…
Muhalefet partisi liderlerinin Erdoğan’a “İsrail’e çelik sevkiyatı büyük ihanet”, “İsrail’e en çok ihracat yapan 5. ülke olma utancından sonra VELA gemisi utancını bize yaşatmayın”, “VELA’ya tepkisizlik ikiyüzlülük”, “BM raportörü bile gemiyi durdurun derken, VELA’ya göz yummak samimiyetsizlik” tepkilerine rağmen iktidar, Beştepe günlerdir sessizliğini koruyor, kulağının üzerine yattı kalkmıyor.
Soru şu: İktidar neden bu utanç verici sessizliğini devam ettiriyor?
***
İsrail Mavi Marmara gemisini işgal ettiğinde en sert tepkiyi veren Erdoğan ve iktidarı bugün aynı sert tepkiyi neden Madleen’e gösteremedi de ‘dostlar tepkide görsün, ayıp olmasın’ kıvamında geçiştirdi?
Üstelik ana muhalefet partisi lideri Özgür Özel “Madleen yelkenlisine el konulmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar net olursa o kadar arkasındayım, Filistin’i yalnız bırakmayacak her duruşun arkasındayız, üzerlerine düşeni yaparlarsa kaya gibi arkasındayız” desteğine rağmen sosyal medyasını gayet aktif kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan neden hiçbir şey söylemiyor?
İktidarın sessizliğini, büyük çaresizliğinin fotoğrafını ortaya koyan can alıcı soruyu iktidarın İsrail’le ticareti kesemediğinin altını çizerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a DEVA Partisi lideri Ali Babacan yöneltti:
“One Minute diyebiliyorsanız, şimdi yeniden deyin de görelim etkisi ne oluyor?” (11 Haziran)
Bu sıradan, herhangi bir soru değil, hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duymazdan geleceği, yanıt vermekten kaçınacağı bir soru hiç değil.
Erdoğan’ın 2009 yılında Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in yüzüne karşı ‘sesinin bu kadar yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü dünya biliyor’ demeye, programın moderatörü David Ignatius nezdinde bütün dünyaya ‘One Minute’ meydanı okumaya ekonomisiyle, hukuk, demokrasi, temel insan hakları alanında yaptığı reformlarıyla Türkiye’nin koşulları uygundu.
Dünyayı kasıp kavuran 2008 küresel krizinin teğet geçtiği bir Türkiye vardı. Ülkemiz 2009 yılında dünyanın 15. en büyük ekonomisiydi, yolsuzluk algı endeksinde 58’inci sıradaydı, enflasyon oranı yüzde 6.5’ti. İktidarın ekonomi politikası Merkez Bankası’nın yıllık enflasyon hedefiyle uyumlu patikada seyrediyordu.
Türkiye siyasi söylemde değil gerçekte güçlü bir ülkeydi. Çünkü o dönem iktidar fotoğrafında Erdoğan sayesinde “bir şey” olanlar değil, bilgileriyle, yetenekleriyle, tecrübeleriyle her biri zaten bir aktör olan, itibarlı isimler vardı.
Erdoğan 2009 yılına işte arkasındaki bu güçle ‘one minute’ meydanı okuyabildi.
***
Ekonomik olarak darboğazın içinde olan, dünya yolsuzluk algı endeksinde 114’üncü, hukukun üstünlüğü endeksinde 142 ülke arasında 117’inci, OECD ülkeleri arasında enflasyon birincisi, insan özgürlüğü endeksinde 165 ülke arasında 142’inci olan Türkiye bugün ‘one minute’ diyebilir mi?
AK Parti iktidarı açısından en trajik olan dün Filistin’de yaşanan dram konusunda ağır eleştiriler yaptığı, sorumluluk almaya davet ettiği BM’nin bugün dönüp AK Parti iktidarını ‘sorumlu’ olmaya davranmaya davet etmesi, “İsrail’de soykırıma destek olmayın” çağrısında bulunmasıdır.
Filistin’de yaşanan vahşetle ilgili her platformda en ağır söylemleri kullanan AK Parti iktidarının bugün bu söylemlerinin hamaset, popülizm olduğunun ortaya çıkmasıdır, AK Parti ne söylerse söylesin İsrail ile ticaretini bitiremeyen bir iktidar olarak tarihe geçiyor.
Türkiye’nin bugün ekonomik sorunu olmasaydı, hukuk, adalet sorunları olmasaydı gerçekten güçlü bir ülke olsaydı bugün İsrail’e 2009 yılında olduğu gibi ‘one minute’ meydanı okuyabilirdi.