İsrail kesinlikle kaybedecek
Hiç tereddütsüz İsrail kaybedecek. Bunun çok uzak bir geleceğe kalacağını da düşünmüyorum. İsrail, gayrı meşru yöntemlerle ortaya çıkan varlığını, etrafındaki herkesi tehdit olarak göstererek sürdürüyor. Ona göre Arap devletleri tehdit, Türkiye Suriye’deki varlığı ve nüfuzuyla tehdit. Filistin halkının hakkını koruyan ve direnen örgütler tehditten öte terörist.
YENİLMEKTEN ÇOK KORKUYOR
Hiçbir ülkenin İsrail kadar yenilmekten korktuğunu sanmıyorum. Güvenlik paranoyasını, neredeyse tüm insanlığın sabrını taşıracak düzeye taşıması da bundan.
Durmaksızın silahlanıyor. Tepeden tırnağa her ferdi korku içinde yaşıyor. Ülkesindeki hemen tüm yedek güçleri, ki sayısı yüzbinleri buluyor, savaşın içinde tutmaya çalışıyor. Bunlar normal zamanlarda meslekleri olan kişiler. İsrail’in sapkın teolojik aygıtı ne denli işlerse işlesin, bunu devam ettirecek durumda değiller.
İÇ ÇELİŞKİLERİ FAZLA
Unutmayalım ki ne kadar birlik halinde görünseler de muazzam iç çelişkilere sahipler. Aynaya baktıklarında ne görüyorlar mesela? Dünyanın dört bir yanında kendilerini katil ve soykırımcı olarak görenlerin öfkesinden ve nefretinden haberdar değiller mi?
Filistin halkı, sadece hakkı olanı istiyor. 1948 ve sonrasında uluslararası sistem denilen zulüm çarkının desteğiyle geldiği toprakları işgal eden, yakıp yıkan ve gerçek sahiplerini yok eden İsrail’in; gaspettiği toprakların bir kısmında devlet olarak yaşamak istiyor.
HAMAS’IN TAVRI
Ortada bir plan var, üzerinde çokça tartışma yürütülüyor. Elbette öyle olmalı. Sadece Filistin’i değil, tüm bölgenin geleceğini etkileyecek tezleri var söz konusu planın.
Hamas, genel anlamda planı kabul ettiğini, ancak maddeler üzerinde müzakere edilmesini istediğini ifade etti. Ancak bu müzakereleri yürütecek heyet yola çıktığında bile İsrail katliam yapmaya devam etti.
KLAVYE KAHRAMANLARI
Plan konusundaki desteği ve katkısı üzerinden Türkiye’ye ağır eleştiriler getirenler var. Bu klavye kahramanlarına göre Türkiye, ABD ile birlikte Hamas’ın elini kolunu bağlıyor ve direnişi ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Bozgunculuk hastalıklı bir hal olduğu için, ne söyleseniz duymuyorlar, görmüyorlar. Ajandaları da memleketimiz sınırları dahilinde şekillenmediği için Türkiye’yi hedef almaktan bir an bile geri durmuyorlar.
EVET, TÜRKİYE’NİN KATKISI VAR
Kuşkusuz tartışılan planda Türkiye’nin katkısı var. Ayrıca Hamas’ın plana yaklaşımında da Ankara’nın önemli rolü var. Özellikle iki gün önce Trump’ın isteğiyle gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan-Trump görüşmesinin kritik bir eşik olduğunu da söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanının, gerek BM zemininde, gerek ABD’deki diğer görüşmelerde, gerekse de 1 Ekim tarihli meclis konuşmasında iki ana vurgu var.
Birincisi, Gazze’de tek bir hayatın daha yok olmasına razı olmadığı. İkincisi de Filistin halkının varlığını ve devlet olma hakkını savunan duruşu.
SİZİN TEZİNİZ NE?
“Türkiye bir şey yapmıyor, İsrail’i besliyor, Hamas’a plan dayatıyor” diyenlerin bu sözlerin devamında ortaya koyabilecekleri tek bir yaklaşım ya da tezleri yok. Filistin meselesi küçük iktidar hesaplarının ucuz malzemesi yapılamaz.
Dernek olmakla devlet olmak arasındaki farkı doğru anlamak herkesin yararına. Sivil toplum faaliyetleri yaralayıcı değil, tamamlayıcıdır.
Sumud Filosu’nun cesur yürekleri, bir kuşatmayı ve ambargoyu parçalayarak tarih sayfalarına altın harflerle geçmiştir. Kimsenin bunu gölgelemeye hakkı yok.
Türkiye, yüzyıllar boyunca olduğu gibi Filistin davasının yegane sahibidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir mirasın ve emanetin liderliğini küresel ölçekte taşıyor, mücadele ve müzakeresini yürütüyor.
Bu kadar haksızlık gerçekten biraz fazla değil mi!