1. YAZARLAR

  2. Cemile Bayraktar

  3. İsrail hapishanelerindeki tecavüz vakaları
Cemile Bayraktar

Cemile Bayraktar

İsrail hapishanelerindeki tecavüz vakaları

A+A-

7 Ekim saldırıları sonrasında Hamas, sivillere saldırdığı gerekçesiyle çok eleştirildi. Açıkçası eleştirilecek de bir durumdu. Hatta eleştiriden fazlasını da hak ediyordu.

Elips Haber'de yer alan habere göre, Hamas’ın 7 Ekim saldırısını lanetlemek için sıraya girenler arasında iki kesim oluştu; hem İsrail saldırılarını hem de Hamas’ın saldırılarını eleştirenler ki insani olan da budur. Lakin bir kesim fırsatçı vardı ki sadece İsrailli ırkçılardan değil Avrupalılardan, Türkiyelilerden, Amerikalılardan oluşan, İsrail’i doğrudan savunmak biraz ayıp kaçacağı için 7 Ekim’i fırsata çevirip, İsrail’i savunma şovuna çeviren kesimlerden bahsediyorum. Bu kesimler, bir Hamas üyesi yere tükürse “insan hakları ihlali” diye söze başlayıp, “İslami terör” diye sözlerini bitiriyorlardı. İsrail askerleri bir çocuğu binlerce kez doğrudan hedef aldığı günlerde bile “ama Hamas” diye arsızca İsrail lehine konuşmaktan imtina etmediler. Ancak bugünlerde, İsrail ateşkesi ihlal ettiğinde ya da İsrail hapishanelerindeki Filistinliler BBC’ye uğradıkları tecavüz ve işkenceleri anlattığında ya sessiz kalıyor ya da “inanmıyoruz” demekle yetiniyorlar.

Dünyanın pek bir hayrını görmediği BM’nin işkenceye karşıtı birimi, yakın bir zamanda İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutuklulara yönelik sistematik işkence ve kötü muamelenin İsrail’in fiili devlet politikası haline gelmesi nedeniyle bu durumdan endişe duyduğunu belirten bir rapor yayınladı. Tabi ufak bir meşrulaştırma cümlesi yine raporda mevcuttu; “7 Ekim 2023'te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırıları sonrası…” Yani bir yandan BM insan haklarıyla ilgili bir şey yapıyor gibi ama İsrail haklılığına gönderme yapabilmek için mutlaka bir 7 Ekim göndermesi oluyor. İsrail’i mahcup biçimde eleştirmeye kalkanlara rastladığınızda eğer Filistin hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız, 7 Ekim’den önce İsrail bir melek olduğunu zannedebilir, işgal, katliam, sistematik olarak insan hakları ihlallerinin her türünü yaptığına inanamazsınız. Ancak İsrail’in 7 Ekim’den önce de 7 Ekim’den bir farkı olmadığı, Hamas haksız olsa da, Hamas ve Filistinlileri, İsrail’in bu noktaya getirdiği gayet iyi biliniyor, bilmek isteyenler için.

BM’nin raporuna göre, İsrail, “7 Ekim’den bu yana” sistematik işkenceleri bir devlet politikası haline getirmiş durumda ancak İsrail, şaşırtıcı olmayan biçimde bu iddiaları reddetti. İnsan hakları örgütleri ise meselenin raporlarda bahsedilen gibi olduğunu ispatlamaya devam ediyor.

Geçtiğimiz yıl, bir İsrail hapishanesinden sızan görüntülere göre, Gazze'den bir Filistinli adam, hapishane gardiyanları tarafından cinsel istismara uğradı.

Hamas ve diğer silahlı grupların üyeleriyle röportajlar düzenlemek için muhabirlerle çalışan Filistinli serbest bir gazeteci olan S.S (İsmini bilerek paylaşmıyorum, her ne kadar BBC paylaşmış olsa da) Ocak 2024'te İsrailli askerler tarafından tutuklandı. Kuzey İsrail'deki Megiddo hapishanesinde tutulurken, gardiyanların kendisine copla tecavüz ettiğini söyledi. Elbette bir insanın tecavüzü anlatması kolay bir şey değil, üstelik uğradığınız tecavüze karşı İsrail engellenmiyor ve hatta savunuluyorsa… Ancak S. Yaşadıklarını anlattı; işkence ve tecavüze uğramıştı ve tecavüzcü gardiyanlar ona bundan zevk alıp almadığını soruyordu. S. işkencenin yaklaşık 15 ila 20 dakika sürdüğünü ve bu süre zarfında gardiyanların cinsel organını da sıktığını belirtti. Dayakların neredeyse her gün gerçekleştiğini, ancak sadece bir kez cinsel istismara uğradığını söyledi.

BBC, İsrail Hapishane Servisi'nden S.’nin iddialarına yanıt istedi. Şöyle bir açıklama gönderildi: "Gözaltındaki tüm mahkumların güvenliğini, refahını ve haklarını sağlarken, yasalara tam olarak uygun olarak çalışıyoruz.

Bu ve benzeri çok vaka var ve elbette İsrail resmi kurumlarına bununla ilgili soru sorulduğunda ya inkar ediyorlar ya da yanıt vermemeyi tercih ediyorlar.

Ancak daha beteri de var; daha önce Filistinli tutuklulara tecavüzden suçlu bulunan tecavüzcü ve işkenceci İsrail askerleri “suçlarını itiraf edip” teşekkür beklediklerini belirttikten sonra serbest bırakılmış, onların yerine İsrail'deki Sde Teiman askeri hapishanesinde Filistinli esire tecavüz görüntülerini basına sızdıran eski Askeri Başsavcı Yifat Tomer-Yerushalmi gözaltına alınmıştı.

Daha da beteri, İsrail hapishanelerindeki işkence ve tecavüz nedeniyle İsrail askerleri suçlu bulunduğunda İsrailli radikal Siyonist bir grup, askerlerin serbest bırakılması için hapishane basmıştı.

İsrail hapishanelerinde 9.000'den fazla Filistinli tutuklu var, bu da 7 Ekim saldırılarından önceki sayının neredeyse iki katı ve birçoğu hiç suçlanmadı. Ve son iki yılda, İsrail hapishanelerindeki Filistinlilerden 94’ü hayatını kaybetti.

Bahsettiklerim resmi raporlar ve BBC gibi Batılı medya kuruluşlarına yansıyanlar, kim bilir belki bir o kadar da bilmediğimiz vaka var. Ancak İsrail, hapishanelerdeki tecavüz ve işkenceyi inkar etse de Gazze’de savaş suçu işlerken, hastane vururken ya da ekmek almaya koşan çocukları keskin nişancılar hedef alırken yaptıkları dünya kamuoyuna düşmesin diye gazeteci öldürürken herhangi bir çekinmeye ya da inkara gerek duymuyor, her şey gözlerimizin önünde yaşanıyor.

Ne dünyanın her yerinde İsrail’i kınamak için sokaklara dökülen milyonlarca insan ne İsrail savaş suçlarını belgeleyen resmi raporlar ne sivil insan hakları kuruluşları raporları ne de BM’de İsrail’i kınayan ülkeler… hiçbirisi İsrail katliamlarını belki engelleyemiyor ve birkaç köşe yazısıyla da İsrail’i engellemek mümkün değil ama en azından sadece yazabilecek imkan varken yazmak gerekiyor zira İsrail’in kaybettiği tek yer, başkasının ona yaptığı şeyler değil, kendisinin kendisine yaptığı zerre kadar haklılığını kendi elleriyle yerle yeksan ettiği işgali, “ama 7 ekim, ama Hamas” diye bağırmaya devam etseler de… bu nedenle yazabiliyorken yazmak gerekiyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar