1. YAZARLAR

  2. Elif Çakır

  3. Gücün değdiği her seçim ters tepiyor…
Elif Çakır

Elif Çakır

Gücün değdiği her seçim ters tepiyor…

A+A-

AK Parti iktidarı ve ittifak ortağı MHP açısından son zamanlarda şöyle bir tablo var. Ülkemizdeki sivil ya da kamudaki kurum seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın veya MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıkça destek verdiği adaylar girdikleri seçimleri büyük bir hezimetle kaybediyorlar. Cumhur İttifakı’nın açık ve veya örtük desteğinin ‘kazandırmak’ yerine ‘kaybettirdiği’ örnekler her geçen gün artıyor.

2024 yılındaki Yargıtay Başkanlığı seçimlerinde iktidarın açık açık desteklediği Mehmet Akarca kaybetti, seçimi arkasında hiçbir siyasi desteği olmayan Ömer Kerkez kazandı.

Yine Yargıtay 3. Ceza Dairesi başkanlık seçimlerini AK Parti ve MHP’nin açıktan desteklediği isim değil, iktidarın adayı olmayan Mustafa Kurtaran kazandı.

Anayasa Mahkemesi Başkanlık seçimlerinde de iktidarın AYM içinde açıktan seçim kampanyası yaparak destek verdiği isimler kazanamadı. 2015 yılında AYM Başkanlık seçimlerinde iktidar Serruh Kaleli’yi destekliyordu, Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın kazanmasını asla istemiyordu seçimi iktidara rağmen Prof. Arslan kazandı.

2019 yılında iktidar bu kez Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın karşısına Rıdvan Güleç’i çıkardı, sonuç hezimet oldu. 2023 seçimlerinde ise İstanbul Başsavcılığından Yargıtay üyeliğine geçirilen, Yargıtay üyeliğinden jet geçişle AYM üyesi atadıkları İrfan Fidan’ı çıkardı. Sonuç büyük hezimet oldu, İrfan Fidan AYM üyelerinden sadece üç üyenin oyunu alabildi, bir oy zaten kendinindi.
AYM üyeleri iktidarın adayına geçit vermedi.

2019 yerel seçimlerinde Cumhur İttifakı devletin bütün gücünü, varını yoğunu seçim kazanma masasına koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bakanları, milletvekilleri, devletin bütün bürokrasisi sahaya indi. Devletin muslukları yerel seçimler için sonuna kadar açıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan genel seçim propagandası yürüttü, Gazze, Mekke, Medine, başörtüsü meselesi ne varsa seçim masasına konuldu. Hatta Binali Yıldırım’a Mursi, Ekrem İmamoğlu’na Sisi benzetmeleri bile yapıldı. Genel seçimlerde iş yapan argümanlar yerel seçimlerde ters tepti, Binali Yıldırım sandıktan büyük hezimetle çıktı.
Cumhur İttifakı seçim sonuçlarını kabullenmedi, yeniden sandık dedi, iktidar 806 bin fark yedi sandıkta.

2024 yerel seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Ekrem İmamoğlu’nun karşısına en güçlü adayını çıkardı, yine sahalardaydı. Yine devletin bütün muslukları açıldı sonuç Cumhur İttifakı açısından yine hezimet oldu.

2024 yılındaki Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerinde de durum farklı olmadı. İktidarın desteklediği mevcut başkan Mehmet Büyükekşi kaybetti, iktidarın kazanmasını istemediği Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu TFF’nin başkanı seçildi.

Fenerbahçe’nin başkanlık seçimlerinde üç kez peş peşe seçimleri kazanan Ali Koç arkasına MHP’nin açık desteğini aldığı dördüncü seçimi kaybetti.

***

Şimdi son örneği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inde Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendini gösterdi. Cumhur İttifakı’nın maddi manevi var gücüyle desteklediği Ersin Tatar seçimde ciddi hezimete uğradı. Kendinden ve partisinden başkaca bir desteği olmayan CTP’li Tufan Erhürman aldığı yüzde 63 oy oranıyla Ersin Tatar’ı resmen sandığa gömdü.

Kıbrıs’ta seçimleri sadece Ersin Tatar kaybetmedi, gerçekte Cumhur İttifakı kaybetti. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece söylemde Ersin Tatar’ı desteklemedi, arka planda Ersin Tatar’ın seçim kampanyasını AK Parti yürüttü. Hem de 2023 seçimlerinde kendisine seçim kazandıran “güçlü devlet”, “istikrar”, “yerli ve milli duruş” gibi bütün argümanları kullanarak…

AK Parti’ye seçim kazandıran propaganda Ersin Tatar’a kaybettirdi, çünkü iktidarın açıkça sahada olması, iktidar yetkililerin sahaya inmesi… Ersin Tatar’a destek için gönderilen Mesut Özil’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sesinden seçmene dinletilen “KKTC’deki seçimleri mutlaka kazanmalıyız” sözleri, MHP’li kurmayların açıktan destek söylemleri Kıbrıs’lı seçmende “Ankara’nın müdahalesi” duygusunu yarattı.

Seçmen, kendi iradesinin dışarıdan yönlendirilmesine izin vermedi. Zaten başarısız bir dönem geçiren Ersin Tatar seçmen nezdinde hepten irrite etti, seçmenin tepkisini çekti.

Kıbrıslı seçmende Ankara’ya karşı direnme refleksini tetikledi.

Kıbrıslı seçmen Cumhur İttifakı’na “kendi kararımızı kendimiz vereceğiz, sizin desteklediğiniz aday değil bizim seçeceğimiz aday bizi yönetecek” mesajı verdi.

Çünkü ‘mutlak güç’ temas ettiği her alanı dönüştürmek ister, kendi dışında bir şeyin olmasına müsaade etmez. Mutlak güç aynı zamanda yayılmacıdır. Toplumun özellikle kentli, eğitimli ve genç kesimlerinde bu “karşı refleks” yaratıyor.

Bir süre sonra kendi alanına değen bu eli bir süre sonra artık müdahale olarak okuyamaya başlar ki artık bu olmaya başladı, seçmen belli alanlarda yayılmacı güç odağına orada dur, sınırına çekil demeye başladı. İktidarın güç zehirlenmesi yaşadığı bir iklimde, toplum, kendisine rağmen belirlenen adayları reddetme eğilimine girdi.

***

Sandık, çoğu kez iktidarın gücünü onaylamaktan çok, halkın iradesini gösterme aracıdır. Bunu da gösterebildiği her alanda gösteriyor. Bunun son örneğinin KKTC’de yaşanması artık bu durumun bir “istisna” değil giderek toplumsal bir refleks haline gelmeye başladığını gösteriyor.

Çünkü birini bir güç odağı destekliyorsa, demek ki orada bir çıkar vardır diye düşünüyor haklı olarak..

Demokrasinin de temel erdeme bu zaten; kararı kendi iradesiyle halkın, seçmenin vermesi.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar