Devletin dijital mahremiyeti bu kadar korumasız mıydı?
Ankara’da ara sıra yolumun düştüğü bir bulvar üzerinde e-imza sağladığı anlaşılan bir şirketin binası bulunuyor. Binanın önünden her geçişimde sağladıkları hizmetin ne olduğunu merak etmişimdir.
E-imza’nın ne olduğunu sonunda öğrendim.
Kamuoyunu son birkaç gündür meşgul eden bir skandal sebebiyle…
Meğer kamu kurumlarında önemli makamlar işgal eden görevlilerin sistem içerisindeki yazışmalarında ve işlem yaparken kullanmak zorunda oldukları bir kolaylık imiş e-imza ve bu sebeple de kullanımı sıkı kurallara bağlıymış…
Ancak nasıl olmuşsa, kendilerinden ‘çete’ olarak söz edilen birileri, istedikleri görevlinin e-imzasını çalarak, kendilerinden yüksek miktarda para devşirdikleri başka birilerine hizmetler sunmayı başarmışlar…
Neler mi?
Bir haberden aktarayım: ‘‘Soruşturmaya göre, sahte e-imzalar aracılığıyla, 400 akademisyenin usulsüz atanması (doçent, profesör) gerçekleştirildi. Üniversite diplomaları, not ortalaması ve mezuniyet kayıtları, lise diplomaları gibi çeşitli kayıtlarda değişiklik ile dolandırıcılık yapıldı. Motorlu taşıt ehliyeti sınav sonuçları, başarısız olanların başarılı gibi düzenlendi. Yine soruşturmaya göre, depremde vefat eden avukatların diplomaları silindi ve yerine sahte kayıtlar oluşturuldu.’’
Olayı ‘dijital devletin sanal olarak ele geçirilmesi niteliğinde’ gören uzmanlar var.
Anlaşılan, ‘çete’ önce bir-iki e-imza sağlayıcı şirketin yetkililerinin e-imzalarını ele geçirmiş, sonra da onları kullanarak kritik bazı kamu kurumlarını hedef seçerek e-imza portfolyolarını genişletmiş; kaç kişiye diploma temin ettikleri, kaç kişinin hak etmedikleri yerlere tayinini sağladıkları ve çete tarafından sağlanan ehliyetlerle okuma-yazma bilmeyen kaç kişinin trafikte fink attığı bilinmiyor…
Doçentlik ve profesörlük unvanlarını bu yolla kazananlar bile varmış…
“Varmış” dememin sebebi, etrafta dolaşan bu yoldaki söylentiler çete hakkında açılmış soruşturma dosyasına -henüz- yansımamış da ondan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın iddianamesine göre, olağanüstü mahir işler çeviren ‘çete’ aslında kalabalık bir grup değilmiş; başında eskiden de benzer konularda -çoğu dijital- işler çevirdiği anlaşılan biri ile yanında da yeni e-imza oluştururken yüzünü foto olarak kullandığı bir başkası bulunuyormuş…
Hepsi bu kadar…
Çete lideri bir Anadolu üniversitesinde doktora yapıyormuş…
İyi de, başkalarını kolayından doçent, profesör yapan lider kendisini gereksiz yere neden doktora eğitimiyle zora sokmuş acaba?
Medyanın ilgisine ancak aylar sonra, konu Başsavcılık tarafından soruşturulmaya başlanması üzerine mazhar olabilmiş bu skandalın dosyası, belli ki, birkaç kişinin omuzlarına yüklenerek kapatılacak…
Öyle ya, devletimizin kudsiyetinin, mahremiyetinin, dokunulmazlığının sarsılmaması için böyle davranılması gerekiyor.
Tutarsın kulaklarından iki kişinin, işin gerisinde neler yaşandığının ortaya çıkartılmasını beklemez, hiçbir şey olmamış gibi yola devam edersin…
Haksız yere mevki-makam sahibi olmuş, unvanlar kazanmış kişiler ne olacak?
Onlarla da amirleri konumundakiler ilgileniversin canım…
Peki de olayın ‘dijital devletin sanal olarak ele geçirilmesi niteliğinde’ olan boyutu?
Acaba devletin dijital mahremine bu denli kolayca iki-üç kişi girebilmişse, yani bunu gerçekleştirmek ortaya döküldüğü kadar kolaysa, acaba daha hassas konularla meşgul devlet birimlerine, içeriden-dışarıdan başkaları da saldırmış olamaz mı?
Bunu gerçekleştirebilecek bilgi ve cihaza sahip olan başka birileri?
Hatta devletler?
Devletimizin hassas konularını denetlemekle iştigal eden birimleri benim bu merak ettiğime ilgi duymazlar mı?
Herhalde duyarlar, ama bu konuda ciddi bir sorun var.
Konuyu ele alıp sorgulaması gerekecek kamu birimlerinin en tepe yöneticilerinin e-imzaları da, dava dosyasına göre, ‘çete’ tarafından çalınarak yasadışı işlerde kullanılmış…
Başta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) başkanının…
Sadece o da değil; BTK başkan yardımcısı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) eğitim öğretim daire başkanı, Milli Eğitim Bakanlığı daire başkanı ile 15 farklı üniversitenin öğrenci işleri daire başkanı veya personelinin de e-imzaları kopyalanmış...
Akıl alır gibi değil, ama olmuş işte…
Skandaldan yararlanarak mevki-makam sahibi olmuş, başkalarının hakkına tecavüz etmiş, diploma, ehliyet edinmiş kişilerin sayısının 400 kadar olduğu anlaşılıyor.
Yakında iddianamede önümüze serilen parça pörçük bilgilerden daha ileri tespitlere -ve bu arada şaşırtıcı isimlere- ulaşılmasını bekleyebiliriz…
Şahsen ben esas bunu bekliyorum.
Merak ettiğim bir şey daha var: Ankara’da yerleşik, e-imza sağlayan ve üzerinden devletin mahremiyetine tecavüz edilmiş şirket hala faaliyetine devam edecek mi?