CHP’deki değişim arzusu AK Parti’yi mutsuz eder mi?
Türkiye’deki dindar-muhafazakar kesim, genellikle CHP’nin tek parti dönemindeki uygulamaları üzerinden ciddi eleştiriler yapmış, siyasi arenada da politikalarını büyük ölçüde bu eleştiri üzerine bina etmiştir.
1950’li yıllardan bu yana hemen bütün sağ-muhafazakar partilerin siyasi söylemleri de bu argüman üzerinden yürümüştür.
Tek parti döneminin baskıcı anlayışını onaylamak elbette mümkün değil. Ancak o dönemin üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen, hala ‘tek parti’ eleştirisiyle bugünün dünyasında siyasi mücadele yürütmeyi de akıl ve mantıkla izah etmek mümkün değil.
Ama ne yazık ki günümüz Türkiye’sindeki siyasi mücadeleler hala geçmişin ezberleri üzerinden yapılmaktadır. Son 25 yıllık siyasi hayatımızı dikkatle analiz ettiğimizde, özellikle AK Parti’nin siyasi söylemlerinin önemli bir bölümünü, “Bu CHP camileri kapattı, ülkeyi ekmek karnesine mahkum etti, din düşmanlığı yaptı” benzeri sloganların oluşturduğunu görürüz.
Oysa bir dönem tek başına Ecevit iktidarı hariç, yaklaşık yüz yıldır CHP iktidarda değil. Ama ne hikmetse AK Parti, geçmiş iktidarların neredeyse bütün günahlarını, hatalarını CHP’ye yüklemeyi tercih ediyor. Hatta öyle ki elinden gelse kendi hatalarını bile CHP’ye yükleyecek.
Böylesine toptancı bir yaklaşımın hakkaniyetli bir tutum olmayacağını aslında AK Parti de çok iyi bilir.
İşte Türkiye’deki siyaseti toplum nezdinde itibarsızlaştıran, kitlelerde siyasi partilere dönük ‘güven’ duygusunu zedeleyen de bu zihniyet yapısıdır. Kabul etmek gerekiyor ki bizim ülkemizde siyaset, kutuplaştırma ve düşmanlaştırma üzerinden yapılmaktadır. Eğer siyasi muarızlarınızı yeterince düşmanlaştırmayı başaramazsanız, iktidarınıza yönelen eleştirileri göğüslemekte zorluk çekersiniz.
Bu yüzden de siyasi iktidarlar, bütün ahlaki ilkeleri bir tarafa bırakarak kendilerine yeni düşmanlar bulmak zorundadırlar. Mesela AK Parti iktidarı, geçtiğimiz yıllarda önce BDP’ye, sonra DEM’e selam veren bütün partileri ‘terör destekçisi’ ilan etmişti.
Şimdi Öcalan ve Kandil’le çözüm mutabakatı yürütüldüğü için Kürt siyasetçiler ‘terör’ etiketinden kurtulmuş gibi gözüküyor. Doğal olarak bugün yeni bir düşmana ihtiyaç hasıl olmuştur ve o düşman da CHP’dir.
Ancak bu politika konseptinde çok önemli bir sıkıntı var. AK Parti yıllardır CHP’yi statükocu ve millet iradesine saygı duymamakla eleştirmişti. Oysa şimdi CHP, Kılıçdaroğlu ile başlayan, Özgür Özel’le daha da zenginleşen ciddi bir değişim hamlesini sürdürmeye çalışıyor.
Daha da önemlisi, Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel ikilisinin yürüttüğü CHP’yi merkeze çekme politikalarının geniş bir toplum kesiminde karşılık bulmuş olmasıdır.
Başörtü düşmanı olarak ilan edilen CHP’nin lideri Özgür Özel, üniversite yıllarında başörtülü arkadaşlarının mağduriyetine karşı çıktığının altını çiziyor ve “Önümüzdeki seçimlerden sonra CHP grubunda başörtülüleri göreceksiniz” ifadelerini kullanıyor.
Dahası, 2023 seçimleri öncesinde, “Bunlar iktidara gelirse Apo’yu serbest bırakacaklar” diye suçlanan, montaj videolarla kara kampanyaya maruz kalan CHP’nin bugünkü lideri Özel, “Terörsüz Türkiye” projesine destek vererek olgun bir tavır sergiliyor.
Kısacası, karşımızda ciddi bir değişim arzusunu dillendiren bir CHP var ama AK Parti, CHP’yi hala ‘tek parti’ dönemi üzerinden eleştirmeye devam ediyor. Bu tavırdan anlıyoruz ki AK Parti, CHP’deki değişimden hiç mutlu değil.
Sanki AK Parti, lisanı hal ile demek istiyor ki: “Sen CHP’sin, senin neyine başörtülü vekil, başörtüsü işlerine biz bakıyoruz. Sen yasakları savunmaya devam et, bizim arsamıza gecekondu yapmaya kalkışma…”
Aklın yolu, yasaklara karşı çıkan, farklı toplum kesimlerinin hassasiyetlerini dikkate alan bir CHP’den, AK Parti’nin özellikle mutlu olmasını gerektiriyor. Ama AK Parti böyle bir CHP istemiyor ki… Çünkü değişen, muhafazakar kesimin taleplerini önemseyen, Kürt sorununa karşı duyarlı olan bir CHP, aynı zamanda AK Parti’nin seçmen tabanına talip oluyor demektir.
Eğer AK Parti, CHP’deki değişim arzusunu doğru okuyabilseydi kendinden emin bir şekilde çıkıp, “Biz olmasaydık CHP bu değişim çizgisine gelemezdi, değişimin esas öncüsü biziz” diyerek siyasi mücadelede çok rahatlıkla hamle üstünlüğünü yakalayabilirdi. Ama ne yazık ki AK Parti şu anda derin bir istikamet sapması yaşadığı için hem kendisine olan güveni hem de toplumla olan gönül bağını büyük ölçüde kaybetmiş bulunuyor.
Ve kaderin cilvesine bakın ki CHP değişerek merkeze gitmeye çalışırken AK Parti, CHP’nin ‘tek parti’ dönemi uygulamalarını aratmayacak bir görüntü sergiliyor.


