Çaresizlik mi stratejik sabır mı?
7 Ekim 2023’ten bu yana Orta Doğu’da yaşanan kasırganın hükmü henüz verilmedi. Selin kaldırdığı taşlar yerine oturmadı.
Ölüm ve açlık kampına dönen Gazze’de bile son söz söylenmedi.
İsrail’in ‘cezasızlık’ denklemini kurduğu Lübnan’da Hizbullah’ın eylemsizliği tek başına Hasan Nasrallah’ın görkemli cenaze töreni için “Aslında bu aynı zamanda direnişin cenazesidir” diyenlerin yüzünü güldürme garantisi sunmuyor. Sessizlik çaresizlik mi ‘stratejik’ sabır mı? İsrail saldırganlığını sürdürdüğüne göre zafer olarak sunduğu darbelerin stratejik sonuçlarından emin değil.
Suriye’nin Batı-Körfez blokunca ödüllendirilen yeni yöneticilerinin ‘saldırmazlık’ taahhüdünden emin olabilir. HTŞ yönetiminin İsrail ve ABD’ye taahhüdü sadece Golan Tepelerindeki işgalden dolayı teknik olarak savaş halini terk etmekten ibaret değil. Bu aynı zamanda Hizbullah’ın ikmal hatlarını kesmek, İran’ı Suriye’den uzak tutmak ve Filistinli örgütleri kapı dışı etmeyi de içeriyor. Ve ayrıca ortak düşmanlara karşı İsrail’e işbirliği teklif ediyor ki bu Siyonist kadroların rüyasında göremeyeceği bir jesttir. Şin Bet Başkanı David Zini’nin Şam’a 20 km mesafeye kadar attığı ‘güvenli’ tur yeni Suriye’nin ‘tam bağımsızlık’ ironisini ortaya koyuyor. Israil Hayom gazetesine konuşan bir yetkili geziyi “Bu birkaç ay önceki bir rüyaydı” diye aktarıyor.
Elde ettiği sonuçlara rağmen İsrail, Lübnan ve Suriye’de saldırganlığı sürdürüyor. Bu sonuçlar ile kafasındaki yeni güç denklemi arasındaki mesafeden kaynaklanıyor. Suriye’de yeni rejimin Abraham Anlaşmalarına dahil olacak kıvama gelmesi, işgal altındaki topraklardan vazgeçildiğinin resmileştirilmesi, yeni ordunun donatılması konusunda silahların kapsam ve büyüklüğüne dair sınırlamaların getirilmesi, ülke hava sahasının İsrail jetleri için ‘açık gökyüzü’ ya da İran’a kadar ‘engelsiz koridor’ olması, caydırıcı herhangi bir yabancı üslenmeye izin verilmemesi temel öncelikler olarak öne çıkıyor. Suriye tarafındaki saldırganlık bu hedeflere ulaşıncaya kadar sürebilir.
Lübnan tarafında durum daha çetrefilli. ‘Direniş’ bir noktadan sonra aynı zamanda Şiilerin varlık-yokluk meselesine dönüştüğü için askeri-siyasi ateş çemberi aynı sonuçları vermiyor.
Belki saldırganlıkta süreklilik stratejini kurgulayanlar acısından İran’a yapılacak saldırı, yeni güç denkleminin kilit taşını yerine oturtacak. Amerikan medyasına sızdırılan bilgilere göre Başbakan Benyamin Netanyahu, İran’la nükleer müzakerelerde netice belli oluncaya kadar ABD Başkanı Donald Trump’a saldırı planını bekletme sözü verdi. ABD’nin İsrail’e kesintisiz askeri tedarik, İran’ın füze-SİHA salvosuna karşı tam güç koruma ve gerekirse saldırıya Amerikan güçleriyle eşlik etme güvencesi olmadan Tel Aviv’in harekete geçmesi zor. Aradıkları sadece bir yeşil ışık değil.
Fakat İran’a karşı harekete geçmeden önce, Lübnan’da Hizbullah’ın belinin kırıldığından emin olmaları gerekiyor.
Lübnan öteden beri İsrail’in İran’ı vurma senaryosunda ‘caydırıcılığı’ göz ardı edilemeyen bir ön cephe olarak görüldü. Hizbullah’ın 8 Ekim 2023’te Gazze ile dayanışma için açtığı cephe, 27 Kasım 2024’teki ateşkese kadar angajman setini ve caydırıcılığı koruma kaygısı içinde geçti. Lider kadrolarını kaybettikten sonra da muhtemel ki cephanesindeki stratejik silahların bir kısmını kullanmadı. Fakat gelinen noktada Nasrallah’ın kurduğu caydırıcılık denklemi yıkıldı.
Ateşkes anlaşması Litani’nin güneyinde Hizbullah’ın silahsızlanmasını öngörüyor. Ateşkese rağmen İsrail sadece Litani’nin güneyinde değil ötesinde de........