1. YAZARLAR

  2. Elif Çakır

  3. Allah gerçekten Merkez Bankası’nın yardımcısı olsun!
Elif Çakır

Elif Çakır

Allah gerçekten Merkez Bankası’nın yardımcısı olsun!

A+A-

Merkez Bankası’nın eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, Para Politika Kurulu’nun faiz indirim kararı öncesinde sosyal medya hesabından Merkez Bankasına uyarı ve tavsiye niteliğinde yaptığı paylaşımda “Bence bugün Merkez Bankası faizi değiştirmemeli, kredi kartı büyümesine sınır getirmeli ve siyasi belirsizliklerin beklentileri olumsuz etkilediğini ifade etmeli. Muhtemelen bu dediklerimin hiçbirini yapmayacak ve faizi 150 bps indirecek” demişti.

Prof. Kara öngörüsünde haklı çıktı, Merkez Bankası 40,5 olan politika faizini, 100 baz puan indirimle yüzde 39,5’a çekti.

MB’nin kararının sonrasında Prof. Kara “Karar metninde faizi indirmemek gerektiğini ima ediyor ama indiriyor. Allah yardımcıları olsun; ne diyeyim” paylaşımı yaptı.

Merkez Bankası iktisatçıların anlayacağı şekilde kullandığı bir tür politik-ekonomik dil oyunuyla faizi aslında sabit tutmak ya da aslında, daha doğrusu, artırmak gerektiğine dair imalar taşıyan bir metin yazmış.

 Bir yandan “dezenflasyon süreci yavaşladı” diyor ama hemen ardından da cümleye “para politikası sıkı duruşunu sürdürecektir” ifadesini eklemiş. Enflasyonun hala yüksek olduğunu, düşüş sürecinin yavaşladığını söylüyor ama faizi de indiriyor. PPK üyeleri metinde en azından faizin sabit tutulması gerektiğini söyleyip, faizi indirmişler!

İçinde oldukları durumu “Enflasyon görünümün ara hedeflerinden belirgin bir biçimde ayrışması durumunda, para politikası duruşu sıkılaştıracaktır” diyerek izah etmişler. Yani Merkez Bankasının PPK üyeleri “durumun farkındayız, ama zorunlu olarak minicik bir indirime gidiyoruz, mecburuz, ama işler çok daha kötü giderse tekrar artırırız, şimdilik durum böyle” demişler.

Sanırım Prof. Kara bu yüzden “Allah yardımcıları olsun, ne diyeyim” diyor.

***

Merkez Bankası, üzerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faizi indir” baskısı yokken, karar metinde aslında faizin inmemesi gerektiğini ima ederek neden faiz indirimine gitti?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturduğundan bu yana “faiz sebep, enflasyon neticedir” demiyor. Merkez Bankası 24 Ağustos 2023 tarihinde politika faizini %17,5’ten %25’e, 21 Eylül 2023 tarihinde %25’ten %30’a, 23 Kasım 2023: %35’ten %40’a, 21 Aralık 2023: %40’tan %42,5’e yükseltti.

Baz baz faiz artıran Merkez Bankası’nı “Benim de sabrımın bir sınırı var” diyerek hedef almadı.

Oysa 13 Eylül 2018 tarihinde politika faizini yüzde 17,75’ten yüzde 24’e yükselten Merkez Bankası’nı ertesi gün “Şu an sabır safhasındayım, ama bu sabır da bir yere kadar” diyerek hedef almıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’yi “bütün yetkileri tek elde toplayan” Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yönetmeye başladıktan sonra, “laf dinlemiyor, faizleri indirmiyor, faiz artışı yapıyor” gerekçesiyle 20 ayda dört kez başkan değişliğine gitmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2023 genel seçimleriyle birlikte, on yıldır ısrarla uyguladığı “faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur” tezini rafa kaldırdı.

Mehmet Şimşek göreve geldiği tarihten bu yana bir kere bile “Benden başka bir şey beklemeyin, bir Müslüman olarak faiz konusunda naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” demedi, demiyor.

Faiz meselesini konuşmuyor.

***

Yeni Şafak gazetesi aylardır “yüksek faiz” haberleri yapıyor, yüksek faizin ülke ekonomisine verdiği zararları birinci sayfasına taşıyor. İş dünyasının bir numaralı sorununun yüksek faiz olduğunu, faiz yükünün üretimi düşürdüğünü, sanayide çarkların durmaya başladığını, muhafazakar sermaye grubunun şikayetleri üzerinden manşete taşıyor.

İş dünyası “yüksek faiz yatırım yapmamızı engelliyor, yüksek faizden boğuluyoruz” diye feryat ediyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan sessiz. Tek kelime etmiyor.

Merkez Bankası’na “yüz puan faiz indirimi mi olur, bu faiz oranını ülkemiz haketmiyor, neden 300, 500, 600 baz indirmediniz” demiyor, Merkez Bankası’nın kararının öncesinde “indirin şu faizleri” çıkışı yapmadı.

Sessizliğini koruyor.

Neden?

Çünkü rakamlar kötü, ekonomi toparlanmıyor, “faiz sebep -enflasyon sonuç” deney tezi ülkeyi uçuruma getirdi bıraktı.

O yüzden faiz artışına giden Merkez Bankası’nı hedef alan ateşli çıkışlar yapmıyor artık. Meydanlardan, televizyon ekranlarından Merkez Bankası’na “faizleri indirin” talimatları vermiyor.

Ekonomi toparlanmıyor çünkü yatırım gelmiyor. Hukuk güvenliği yoksa yatırım gelmesi, ekonominin toparlanması mümkün değil.

Mehmet Şimşek’in ekonominin direksiyonuna oturması, rasyonel bir dönüşün sinyaliydi. Piyasalarda umutlandı. Ancak hukuk rasyonel zemine oturmadığı için ekonomi yatırımlar konusunda drasyonel zemine oturamadı.

***

Hukuk işleseydi, iktidar yargıyı muhalefete karşı sopa olarak kullanmasaydı, Türkiye hukuk rayından çıkmasaydı, bugün faiz yüzde 40’larda değil belki de yüzde 20’lerde olacaktı.

Yargı bağımsızlığı zedelenmiş, kurumları siyasallaşmış, denetim mekanizmalarının etkisiz olduğu bir ülke gerçeğinde ekonominin düzelmesi mümkün değil. Sonuçta yatırımcı için faiz oranı kadar, mahkemede adalet ararken karşısında nasıl bir hakimin oturacağı da önemli. Bir ülkede yargı kararları öngörülemez hale geldiğinde ekonomide toparlanamıyor.

Merkez Bankası belli ki ekonomi yönetiminin faiz politikasını hedef tahtasına oturtan iktidar medyasını sakinleştirmek için zorunlu olarak faiz indirimine gitmiş. Ekonomi çevrelerine de “aslında biz de biliyoruz enflasyon yüksekken faiz indirmemek gerektiğini ama endişe etmeyin yeniden artırırız” mesajı vermiş.
Prof. Hakan Kara haklı, Allah Merkez Bankasının da ülkemizin de yardımcısı olsun!

Zor iş…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar