1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. 77 yaşındaki Bahçeli ne yapmak, nereye varmak istemektedir?
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

77 yaşındaki Bahçeli ne yapmak, nereye varmak istemektedir?

A+A-

Bundan bir yıl önce henüz Bahçeli sadece DEM’e el uzatmış ama Öcalan çağrısını yapmamışken 12 Ekim 2024 günü Karar’da “Bahçeli, yerli De Klerk olabilir mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım.

Yine değişimleri iyi takip etmeyenler, kendi kötümserliğini başkalarının iyimserliği zannedenler, ideolojik önyargıları yüzünden ya da iç siyasette aldığı pozisyona uymadığı için önünde olanı göremeyenler ya da önemsemeyenlerden epey laf işitmiş yazılardan biriydi.

Aslında erken ve önyargısız bir durum tespitinden ibaretti yazı:

De Klerk, Güney Afrika’da Apartheid rejiminin öncülerinden olan politik bir ailede doğdu.

Ailesinden pek çok kişi ırkçı Ulusal Parti’nin yöneticiliğini, bakanlıklarını yapmıştı. Kendisi de aynı yoldan gitti. Milli Eğitim bakanlığı sırasında siyahların üniversitelere de girmemesine öncülük etti.

Bir gün gelip ülkesindeki apartheid rejimine son vereceğini, beyazlarla aynı üniversitelere girmelerine izin vermediği siyahların lideri Mandela’yla el sıkışacağına kim inanırdı?

Ama zamanın ruhu, dış baskılar, zorunluluklar ırkçı De Klerk’ten 1993’te Nobel Barış Ödülü alan bir De Klerk yaratmıştı.

 

 

 

Bu örnek MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye uzattığı elin bir barış sürecinin başlangıcı olduğuna ve samimiyetine kaç kişiyi inandırabilir bilinmez.

Genelde bizde barış çok “solcu” bir kavram olduğu için onu bir milliyetçinin ağzından duymaya bile kimse alışık değil.

Ama dünyada barışları, çözümleri sadece solcular, sadece demokratlar, sadece hümanistler yapmıyor. Hatta genelde onlar yapmıyorlar.

Barış ve çözüm esas olarak iyiniyetlerin, yüce gönüllüklerin değil, pragmatik kararların sonucu oluyor.

Görülüyor ki, son bir haftada Bahçeli’nin uzanan sürpriz eli, sonraki barış ve Türkiye partisi vurgulu açıklamaları, Cumhurbaşkanı’nın daha da ileri giden konuşması böyle bir pragmatik kararın sonucu.

Ama samimiyet testleri, güven krizleri gerçeği değiştirmiyor: Siyasetin tüm akışını ve havasını değiştirecek bir kırılma yaşanıyor.

Gelen haberlere bakılırsa bu açılımlar, Öcalan ile İmralı’da başlayan yeni görüşmelerin bir devamı.

Bu sürecin amacı şu anda Kürtlerin meselelerini tümden çözmek değil. Esas amaç PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadeleyi bitirdiğini ilan etmesi.

Bu sürecin en büyük güvencesi ise bu kez Devlet Bahçeli tarafından başlatılmış olması.

Ve bütün geçmiş müktesebata rağmen teslim etmeliyiz ki Bahçeli’nin bu yaptığı çok cesurca ve vatanseverce bir hamle.

Olgun bir siyasetçinin, kendisinden sonraki kuşaklara miras bırakmak isteyeceği, türden, bedelini göze aldığı bir elini taşın altına koyma bu.

Ayrıca Türkiye’deki tek pragmatik insan da Bahçeli değil.

Bu tahmin dahi edilemez sürprizlere açık pragmatizm, çözümün ve barış ihtimalinin kimin işine yarayacağı gibi bencilce kaygılardaki pragmatizmden daha sempatik görünüyor.

Üstelik böylesine bir diyalog bütün iklimi yumuşatır, terör sopasını ortadan kaldırır, ifade hürriyetinin alanını açar.

Bundan günün sonunda kimin karlı çıkacağı ise bilinmez.

Barışın girişiminin bile kaybedeni olmaz.”

Bu bir yıl boyunca yaşananlar Bahçeli’nin uzanan eline erkenden destek verenleri hiç mahcup etmedi.

Bahçeli ise hep el yükselterek samimiyetini gösterdi.

Bütün bunları Erdoğan’ın tekrar cumhurbaşkanlığı adaylığı için ya da Kürtleri kandırmak için ya da birileri ondan bunu istediği için yaptığını söyleyenleri ise defalarca yanılttı.

Yanılanlar her seferinde ayağa kalkp bu kez de Bahçeli’yi fazla ileri gitmekle, irrasyonellikle suçladılar, bütün bu yaptıklarını yaşlılığına verdiler.

Ama bunu neden yaptığı üzerine ad hominem saldırı olmayan pek bir açıklama yapamadılar.

Hala o soru cevapsız ortada.

Peki, 77 yaşında bir siyasetçinin artık bu dünyada elde edeceği bir makam ve güç kalmamışken, siyasi ya da beşeri hayatı risk altında değilken bu kadar laf işitmesine, etrafındaki insanların bile şüpheli bakışlarına maruz kalmasına ve hatta Cumhur İttifakı’nı zorlamasına değecek ne siyasi çıkarı olabilirdi bu işten?

Yapmasa kim ne derdi?

Bu açılım için onu zorlayan toplumsal bir baskı ya da bir taban talebi bile yokken üstelik?

O halde geriye sadece bir açıklama kalıyor:

Ya gerçekten bu sürecin aciliyetine ve ülke için faydasına inanıyorsa?

Ya sahiden bir siyasetçi kendi siyasi ve şahsi çıkarına aykırı olan ama ülkenin çıkarı için faydalı bir iş için tüm siyasi kariyerini ve ismini taşın altına sokuyorsa?

Ve ülkenin 50 yıllık bir meselesinin bu çözüm anına biz de tanıklık ediyorsak?

Ve tarihi anda bize düşen bu cesareti gösteren bir liderle dalga geçmek, onun samimiyetini sorgulamak, işini popülizmle, kitleleri kışkırtarak zorlaştırmak, bir sorunun çözümüne taş koymaksa?

Bence artık Bahçeli’ye karşı müstehzi gülümseler fırlatanlar, olanları küçümseyenler, görmezden gelenler, hala “İmralı’ya gidip Uşak’taki seçmenlerimi kızdıramam” gibi küçük hesaplar yapanlar, fırsat bu fırsat milliyetçiliğin altına odun atayım diye yumurtasını pişirmeye çalışanlar ciddi ciddi bir de bu ihtimali düşünmeliler.

Ortadoğu’da Esad’ın dört günde devrildiği, Hizbullah’ın bir haftada ortadan kaybolduğu, İran’ın evine çekildiği, İsrail’in dünyadaki en yalnız ama agresif zamanlarını yaşadığı, Suriye’de yeni bir devletin kurulduğu, İsrail’in her an İran’ı vurmasının beklendiği, ABD’nin İsrail ile Suriye’yi barıştırmaya çalıştığı, Gazze’ye uluslararası gücün geldiği, Irak’ın ve İran’ın parçalanma riski taşıdığı bir coğrafyada Türkiye’nin hiçbirşey yapmadan kaderini beklemesini herhalde kimse beklemiyordu.

Bu riskler ve fırsatlarla dolu tarihi anda yanı başındaki silahlı bir örgütle 50 yıllık meselesini bitirmesi, Kürt vatandaşlarının ve Kürt komşularının gönlünü kazanmasının ne kadar kritik ve ön alıcı bir hamle olduğunu, bunun hem riskleri ortadan kaldırıp hem de ülkenin büyümesi için ne büyük bir fırsat olduğunu herhalde sadece Bahçeli görmüyordur.

Üstelik Öcalan uzun yıllardır örgütünün artık silahlara veda etmesi gerektiğine inanıyorken, Türkiye ile entegrasyon yanlısı iken ve bu kararı verebilecek yegane kişi, kurucu önder olarak artık 76 yaşında girmişken….

Evet, Bahçeli son bir yılda yaptıklarıyla bir yıl önceki biraz iddialı yazımı doğruladı ve bizim De Klerk’imiz oldu.

Şaşırtıcı, beklenmedik, inanması zordu ama oldu.

Gözlerimizle gördük ve görmeye de devam ediyoruz.

Görenlere düşen önyargısız olarak Bahçeli’nin 77 yaşındaki bu çabasına destek olmaktır.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar