1. HABERLER

  2. EDEBİYAT DEFTERİ

  3. KİTAP TANITIMI

  4. Zembilfiroş:Kur’ân’dan İlham Alan Bir Kürt Destanı
Zembilfiroş:Kur’ân’dan İlham Alan Bir Kürt Destanı

Zembilfiroş:Kur’ân’dan İlham Alan Bir Kürt Destanı

Sonunda bir derviş gelir. Hiç konuşmadan günlerce beraber kalırlar. Günler geçer. Derviş sükûnetiyle, Mirza’nın içindeki tüm düğümleri çözer. Mirza ölüm ile tanışmış ve her şeyi sorgulamaya başlamıştır.

A+A-

Mehmet ŞAŞMAZ - hertaraf

“Her kim Allah’a yönelirse, O ona bir çıkış yolu ihsan eder.” (Talâk Suresi, 2. Ayet)

Zembilfiroş adıyla bilinen bu kadim Kürt destanı, yalnızca bir halk anlatısı değil; aynı zamanda Hz. Yusuf’un Kur’ân’da anlatılan iffet ve sabır imtihanına güçlü atıflar taşıyan bir iman ve arınma hikâyesidir. Asırlardır Kürt halkının dilden dile, gönülden gönle aktardığı bu sözlü miras, yazar Musab Aydın tarafından incelikle derlenmiş, yazıya dökülerek yeni nesillere kazandırılmıştır.

Bir Bey oğlunun, saraydan sepete (Mirza’dan Zembilfiroş’a) yolculuğu

Destanın kahramanı Mirza, Hakkâri Bey’inin oğludur. Sarayda lüks ve şatafat içinde yaşamış, güçlü, yakışıklı ve varlık içindedir. Fakat bir gün, av dönüşü yol kenarında gördüğü alnı terli bir ceset, Mirza’nın kalbini ölüm hakikatiyle sarsar. Artık o ne konuşur ne uyur. Saray hekimleri, hocalar çare bulamaz. Hekimler, hocalar gelir gider ama Mirza’nın içindeki fırtına dinmez.

Sonunda bir derviş gelir. Hiç konuşmadan günlerce beraber kalırlar. Günler geçer. Derviş sükûnetiyle, Mirza’nın içindeki tüm düğümleri çözer. Mirza ölüm ile tanışmış ve  her şeyi sorgulamaya başlamıştır.

O sessizlikte ilk soru dökülür Mirza’dan: “Ölüm nedir?”


Derviş cevap verir: “Ölüm, yeni bir dünyaya doğmaktır evlat. Anne rahmindeki hayat biter, dünya başlar. Dünya biter, ahiret başlar. Her ölüm bir doğuştur.”


Mirza: “Ter nedir?”

Derviş: “Helâl rızık uğruna dökülen ter, emektir evlat. O ter kurumadan karşılığı verilmelidir. Aksi hâlde bedeli ahirete kalır.”

Dervişle yaptığı hikmetli sohbetlerden ve sorularına aldığı cevaplardan sonra  Mirza artık eski Mirza değildir. Tevbe eder, sarayı bırakır. Helâl rızık arayışına ve hakkı bulma yolculuğuna yönelir.  Eşi ve çocuklarıyla birlikte Van Gölü kıyısında sepet ören bir dervişe gider. El emeğiyle, sabırla geçimini sağlayan bu adam ona yeni bir hayat öğretir. Mirza, sepet örmenin sadece iş değil, bir ibadet olduğunu anlar. Böylece saray oğlu Mirza, “Zembilfiroş” yani “sepetçi” olur.

Zembilfiroş, Van’dan Bitlis’e, oradan da Silvan’a gider. Her adımda hayatın zorluklarını, insanın kendiyle mücadelesini öğrenir. Sepet örerek rızkını kazanır. Sepetlerini örüp satan Zembilfiroş, artık sadece bedeninin değil ruhunun da terini döküyordu.

İffet ve Sabırla Verilen Bir İmtihan:

Zembilfiroş, Silvan’da büyük bir imtihan yaşar.  Silvan beyi avdayken, genç ve güzel eşi Zembilfiroş’u görmüş ve ona âşık olmuştur. Kadın tıpkı Kur’ân’da anlatılan Züleyha gibi, nefsine yenilir, ona tuzak kurar.


Zembilfiroş, Yusuf gibi sabırlıdır, iffetlidir. Kadına şöyle der: “Sen Züleyha’sın, ben Yusuf. Ben artık tevbe etmiş bir kulum.”


Kadın onu saraya kapatır, ikna etmeye çalışır. Fakat Zembilfiroş iffetini korur. Tuzağından kurtulmak için kaçar ama kadının adamları onu bulup getirirler. Kadını tekrar reddedince zindana atılır. Sabreder.
Dervişin sözü aklındadır: “Şeytanın kurduğu en tehlikeli tuzak, şehvet ile olanıdır. Herkesin kuyusu farklıdır evlat. Yusuf zindanı seçti, sen de seç.”

Zembilfiroş, daha sonra özgür bırakılır ama artık eski hayatı yoktur. Bey karısı peşindedir ve ondan uzaklaşmak kaçmak zorundadır. Çadırına döner, hanımına yola çıkacağını söyler. Sepetlerini satarak yol için hazırlık yapar.

Bey hanımı, Zembilfiroş’un çadırına gelir ve hanımına kocasına aşık olduğunu söyler. Altın ve mücevherler vererek kadını kandırıp geri sarayına gönderir. Sonra  Zembilfiroş’un çadıra girer, hanımın kıyafetlerini giyip yatağına yatar. Ama ayağındaki halhalı unutmuştur. Gece gelen Zembilfiroş,yatağa girdiğinde ayağına değen halhal sesiyle gerçeği anlar. Karanlıkta kaçar. Kadın da ardından kovalar.

Bir dere kenarında yere düşer. Yaralıdır. Ellerini açar dua eder: “Allah’ım! Tevbe ve ahdimi bozmaktansa, canımı şimdi al.” der. Ve oracıkta ruhunu teslim eder. Ardından  kovalayan kadın daha sonra onun hikâyesini öğrenir, pişmanlıkla gözyaşına boğulur. Ve o da orada can verir.

Zembilfiroş’un yolculuğunda dervişin şu sözleri yankılanır:


“Yola düşmek ile yol yürümek aynı şey değildir evlat. Yürüyenin bir menzili vardır, ama yola düşenin derdi aramaktır.”
“Kalp, iki kanatlı bir kuştur. Bir kanadı iffet, diğeri şehvet. Hangi kanatla uçuracağına sen karar ver.”
“Sepet yapmak kolaydır, zor olan insan olmaktır. Daha zoru ise insan kalabilmektir.”
“Tevbe; Allah’a verilen söze sadakat göstermektir. Erdemli olan, kadın karşısında edepten ayrılmaz evlat.”

Zembilfiroş destanı, sadece bir aşk hikâyesi değil, bir kulun dünya nimetlerinden yüz çevirerek Allah’ın rızasını aradığı yolculuğun adıdır. Hz. Yusuf’un sabrı, iffet imtihanı ve zindana razı oluşu, bu anlatıda aynen karşılık bulur. Saraydan sepete, gösterişten tevazua, israftan helal kazanca dönüşen bu serüven, günümüz insanı için bir ikaz, bir ibret, bir diriliş çağrısıdır.

Derviş ve Zembilfiroş’un hikmetli sohbetlerini ve kitap içeriğini olduğu gibi aktarma imkânımız yok. Kitabı okuduğunuzda çok daha fazlasını bulacaksınız.

Teşekkür

Bu kıymetli destanı sözlü gelenekten günümüze taşıyan, Kur’ânî derinlik ve ahlâkî direnişle yoğurarak yazıya döken yazar Musab Aydın’a gönülden teşekkür ederim.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.