Uymayacağınız kanunları niye çıkardınız?
Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek amacıyla icat edilen “402 üyeli suç örgütü” ile ilgili iddianameyi incelemek üzere açılan “İstanbul iddianamesi” isimli sosyal medya hesabına ve internet sitesine erişim “milli güvenlik ve kamu düzeni” gerekçesiyle engellendi.
Bu iddianame yaklaşık 4 bin sayfa.
İddianameyi incelemek, içinde yazılı iddiaları çürütmek haklarında ciddi cezalar istenen sanıkların en doğal hakkı.
Ayrıca savcı, iddialarını kanıtlarken sanıklar lehine ortaya çıkabilecek delilleri de değerlendirmek zorunda.
Belli ki savcılık bunu istemiyor ama ne yapalım ki yürürlükteki kanunlarımıza göre yargılama böyle yapılmak durumunda.
Bu iddianameyi incelemenin ve içindeki çelişkileri tartışmanın, ileri sürülen kanıtları çürütmenin nasıl bir milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulması tehlikesi yaratacağını doğrusunu isterseniz ben anlayamadım.
Kimse de anlayamaz, çünkü bu söylediğim şeyler yani delilleri çürütmek, iddianamenin çelişkilerini açıklamak gibi şeyler zaten yargılama sırasında da yapılacak.
İstanbul İddianamesi sitesinin erişime engellenmeden önceki sayfası ve sosyal medya hesabı
Ve yine kanunlarımıza göre duruşmalar halka açık olacağından halkın bu iddiaları şimdiden öğrenmesinde de bir sakınca olmamalı.
Yoksa savcılık tamamen gizli bir duruşma yapmayı mı hayal ediyor?
İddiaların serbestçe ortada gezdiği, savunmaların ise halktan köşe bucak saklandığı bir duruşma mı yapılacak?
Savcılığın niye bu yola başvurduğunu bilmiyorum ancak tahmin edebilirim: Savcı da yazdığı iddianamenin sağlamlığından o kadar emin değil ki tartışılmasını istemiyor!
Tartışılmasın, eleştirilmesin ve sanıkları mahkûm edebilmek mümkün olsun ki savcının hayalleri ile Erdoğan rejiminin beklentileri de karşılansın.
Söz konusu erişimi engelleme kararının 5651 sayılı kanunun 8 / A maddesine dayanılarak alındığı açıklandı.
Bu kanun internet yayınları yoluyla işlenen suçlarla mücadele etmek gerekçesiyle çıkarıldı.
Şimdi İstanbul iddianamesini didik didik inceleyip, sonuçlarını yayımlayacak siteye erişimin engellenmesine gerekçe yapılan kanunun 8 / A maddesinin kritik fıkralarını birlikte okuyalım:
“… Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhurbaşkanlığı veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine Başkan tarafından internet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilir. Karar, Başkan tarafından derhâl erişim sağlayıcılara ve ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirilir. İçerik çıkartılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereği, derhâl ve en geç kararın bildirilmesi anından itibaren dört saat içinde yerine getirilir…
… Bu madde kapsamındaki suça konu internet içeriklerini oluşturan ve yayanlar hakkında Başkan tarafından, Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur. Bu suçların faillerine ulaşmak için gerekli olan bilgiler içerik, yer ve erişim sağlayıcılar tarafından hâkim kararı üzerine adli mercilere verilir. Bu bilgileri vermeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, üç bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır…”
Tekrar hatırlatayım ki kamuoyunu yakından ilgilendiren ve savcının kaleme aldığı bir iddianameden söz ediyoruz.
Bu iddianameyi inceleyen ve eleştiren bir internet sitesi ve sosyal medya hesabı insanların yaşam hakkını tehlikeye sokar mı?
İddianamenin çelişkilerinin yazılması milli güvenlik ve kamu düzenini nasıl etkiler?
Suç işlenmesinin önlenmesini engelleyebilir mi?
Genel sağlık için tehdit oluşturabilir mi?
Bu iddianameyi eleştiren bir site açarsanız bütün bunlar söz konusu olur mu?
Bu siteye ve sosyal medya hesabına erişimi engelleme kararı alanlar hakkında vakit geçirmeden Türk milletinin aklına hakaret etmekten soruşturma açılması gerekiyor.
Bu kanun AKP iktidarı tarafından çıkarıldı.
Somut koşullar değerlendirilmeyecekse, kendi yazdıkları kanunu bile uygulamayıp, keyfi kararlar alabildiklerine göre kanun çıkartmaya ne gerek vardı?
Artık tartışma götürmez bir şekilde Anayasal düzene karşı yargı marifetiyle sürdürülen bir darbe sürecinin içindeyiz.
Anayasa yok sayılıyor.
Anayasa Mahkemesi kararlarını kimse takmıyor.
Kanunların ne yazdığı artık önemi yitirdi, rejimin yetkilileri canları ne isterse onu yapabiliyorlar.
15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek girilen süreçte Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti özelliği yok edildi, rejimin otoriter karakteri artık kendi çıkardığı kanunlara bile tahammül edemez hale geldi.
Bundan böyle kanunlara bakarak yönünüzü tayin edemezsiniz çünkü kanunlar, bizzat kanunları uygulamakla görevli olanlar tarafından eğilip bükülebiliyor, yok sayılabiliyor.
Keyfilik, Anayasa’nın da kanunların da önüne geçiyor.


