Suriye’de haberler kötü
Suriye’de Esat’ın beklenmedik şekilde düşmesi merkezi otoritenin ne kadar zayıf olduğunu göstermişti. Ahmet El-Şara’nın da güçlü bir merkezi hükümet kurmasının önündeki zorluklar, hatta tehlikeler gittikçe büyüyerek ortaya çıkıyor…
İşte, YPG, başlangıçtaki uzlaşmacı tavrını bıraktı, İsrail ve ABD’nin desteğiyle şart koşan bir konuma geldi.
İşin içinde ABD’nin olması Türkiye’nin Suriye politikasında zorluklar yarattığı gibi içerideki “terörsüz Türkiye” sürecini de olumsuz etkileyecektir.
Suriye’de başlangıçtaki iyimserlik kaybolmuştur. Artık “dört parçalı Suriye”den bahsediliyor.
Bu durumda Ankara, Suriye’deki gelişmeleri görmek için Meclis Komisyonu’nun sadede girmeden, gerekli gereksiz şunu bunu dinleyerek meşgul olmasını tercih ediyor.
FİDAN’IN SÖZLERİ
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esat’ın düşmesini ve Şara yönetiminin geldiği durumu şöyle ifade etmektedir:
“Suriye’de bir dönem bitti, bir dönem başladı ama daha kolay bir dönem başlamadı. Meydan okuması çok daha yüksek. Sorun alanları çok daha belirginleşmiş, net bir dönem başladı. Burada Türkiye’nin sorumluluğu yüksek” (25 Ağustos)
Fidan’ın bu realist sözleri Suriye’deki durumun “meydan okuması daha yüksek” yani sorunların Esat döneminden daha ağır ve “Türkiye’nin sorumluğu yüksek” yani Türkiye açısından risklerin arttığı bir tabloyu ifade ediyor.
Başlangıç’ta Avrupa ve ABD Şara yönetimini tanımış, Şara, Taliban tipi değil, evrensel değerlere dayalı kapsayıcı bir rejim kurma sözü vermişti. O dönemde YPG de 10 Mart’ta Şam yönetimiyle. 8 maddelik “entegrasyon” anlaşmasını imzalamıştı.
Bu iyimserliğin bozulmasında baş aktör İsrail’dir.
İSRAİL FAKTÖRÜ
Bu noktada İsrail’in açıklamalarını hiç akıldan çıkarmamak lazım:
İsrail Savunma Bakanı Saar, bu politikayı, “bölgede Kürtlerle ve Dürzilerle ittifak yapmak” diye formüle etmişti: (19 Ekim 2024)
Netanyahu, İsrail parlamentosunda “Kürt dostlarımızla olan bağımızı güçlendirmeye devam edeceğiz” diye konuştu. (4 Mart)
Tabii kastettiği YPG’dir. YPG lideri Mazlum Abdi’nin buna cevabı, “kim bizi desteklerse memnuniyetle karşılarız” oldu. (6 Mart)
Şara hükümetini Avrupa ve ABD tanıdığı halde İsrail defalarca Güney Suriye’ye ve Şam’ı bombaladı. Hatta İsrail hükümeti “Suriye’nin güneyinde Suriye ordusunun bulunmasına izin vermeyeceğini” bile açıkladı! (2 Mayıs 2025)
Haydut İsrail, egemen bir devlet olan Suriye’nin iç güvenliğine bile müdahale ediyor.
İsrail’in Şam’ın güneyinde yarattığı bu otorite boşluğunda Arap aşiretleri ve kontrol dışı fanatik İslamcılarla Dürziler arasında vahim, kanlı çatışmalar çıktı…
Artık Dürzi lider El-Hicri, federasyona razı değil, bağımsızlık istiyor!
Hakan Fidan’ın söylediği gibi “El-Hicri İsrail’in vekil gücü gibi davranıyor.” (22 Temmuz 2025)
YPG VE ABD
Tabii bu tablonun en önemli unsuru, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Barrack’ın ağız değiştirerek artık parçalı bir Suriye yönünde konuşmasıdır:
“Suriye’de federasyon değil ama yakın bir düzen…”
Ve Barrack’ın YPG’yi “müttefikimiz” olarak niteleyen sözleri:
“Bunlar IŞİD’e karşı verdiğimiz mücadelede müttefikimiz oldular. Dolayısıyla bugün PKK ile ilişkili değiller” (30 Ağustos)
Halbuki aynı Barrack yaklaşık iki ay önce “SDG dediğiniz YPG’dir, YPG de PKK’dır” diyordu. (11 Temmuz)
Orta Doğu’da İsrail’in temel stratejisini de Barrack formüle etti:
“Güçlü ulus devletler İsrail için bir tehdittir.” (21 Temmuz)
Ve, YPG’den Salih Müslim bütün bunlara dayanarak, dün YPG’yi dağıtmayacaklarını bir kere daha açıkladı:
“Suriye’de adem-i merkeziyetçilik reddedilirse bağımsızlık talep edeceğiz… Bölgemizin kendi kuvvetlerimiz tarafından korunması gerekiyor; SDG’nin kuruluş amacı da budur.”
Müslim’in bu sözleri, 2007 tarihli KCK Sözleşmesi’nin 13/c maddesindeki “halk savunma güçleri”nin tekrarıdır. PKK formel olarak fesih kararı aldı fakat KCK feshedilmedi, feshedileceğine dair bir işaret de yok.
Devlet yani MİT Öcalan’la KCK’yı konuştu mu, bilmiyorum.
Sorun şurada düğümleniyor: 2014’te Kobani olaylarındaki büyük hatasıyla Suriye meselesinin bu noktaya gelmesine sebep olan iktidar, Suriye’nin birliğinin bölgesel istikrar için zaruri olduğuna Trump’ı ikna edebilecek mi?