Sosyopolitik çokluk, çoğunluk (2)
Kur’an-ı Kerim, çokluğu ve çoğunluğu mutlak veya kategorik olarak yanlış görmez, mahkum etmez.
Vakıa şu ki; ilahi mesaj ve meşru taleplerin dışında hareket edenlerin “çoğu/çoğunluğu” maalesef yanlış yoldadır, hayat faaliyetlerini batıl gayeler peşinde koşturarak tüketirler. Ama bazı durumlarda iki çoğunluk ters istikamette teşekkül eder: Biri sapkın yönde, diğeri hidayet yönünde olur.
Bakara’nın 26. ayeti de buna örnektir. Yüce Allah’ın verdiği misaller (meselen) insanların “birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir.”: “Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, şüphesiz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, “Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?” derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.” (2/Bakara, 26)
Hac (22) suresinin 18. ayeti de ters istikamette iki eylem biçimini “çok ve çoğunluk (kesiyra)” ile ifade etmiştir: “Görmedin mi ki gerçekten, göklerde ve yerde olanlar güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azab hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.” (22/Hac, 18)
Bakara (2) 269. ayette ise tamamıyla olumlu niteliğe sahip çokluktan bahsedilir; bu da “kendisine hikmet verilen”in sahip olabileceği “çokça hayır (hayran kesyra)”dır:
“ (Allah) Kime dilerse hikmeti ona verir, kendisine hikmet verilene çok(ça) hayır da verilmiştir.” (2/Bakara, 269)
Yaşlılığında çocuk sahibi olacağı müjdesini alan Zekeriya aleyhisselam, kendisine bir delil, bir işaret gösterilmesini talep edince, ona ne yapacağı bildirildikten sonra Rabbini “çokça zikretmesi ve tesbih etmesi” emredilir: “(Zekeriya) ‘Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver.’ dedi. ‘Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et.’ dedi.” (3/Al-i İmran, 41.)
Yukarıda aktardığımız rivayetle ilgili salih insanların çoğalması Allah’ın mü’minlere bir ihsanı, lütfu ve yardımı olarak zikredilir: “Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O, sizi çoğalttı.” (7/A’raf, 86.)
Şu halde konuyla ilgili iki ana hükümden söz etmek mümkün görünmektedir:
1. Tekasür, kesret, kesir, ekser vb. Aynı aileden türeyen isim ve fiiller mutlak manada olumsuz değildir. Niteliğine göre “olumlu çoklar” olabileceği gibi “olumsuz çoklar” da olabilir
2. Kur’an-ı Kerim Allah’ı unutturan, başkalarının aleyhinde olan çoklukları, çoğaltmaları şiddetle yererken, “insanların çoğunun/çoğunluğun” bu illete düçar olduklarını “haber ve bilgi” olarak vermektedir. Bu durumda hayırları çoğaltmak, şerleri azaltmak mü’minlerin çabalarının gayesi olur.
Ahir-i kelam, şu ayetin rehberliğidir: “Herkesin (her topluluğun) yüzünü çevirdiği bir yön (cihet) vardır. Öyleyse siz hayırlarda yarışınız. (Bliniz ki) Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir” (2/Bakara, 148.)
Sonuç itibariyle insan toplumlarını ahlaki ve manevi yetkinlikten uzaklaştıracak çokluk ve çoğunluk din nazarında meşru ve makbul görülmemiştir.
Ekonomik faaliyetin meşru amacı insan hayatının idamesinin tetimin etmek üzere çalışmaktır, bu da haciyat (zaruri temel ihtiyaçlar), tekmiliyat (tmamlayıcı unsurlar) ve tahsiniyat (estetik ve sanat)tan ibarettir. Meşru sınır aşıldığında tahrimiyat yani ilahi hudutların aşılması safhası başlar ki bu safhada insan ahlaki bakımdan yozlaşır, güç temerküzü onu zorbalaştırır, canlı hayata zarar vermeye başlar, böylelikle uluhiyete iştirak etmeye kalkışır.
Orta yol, ne nefsin masum ve zaruri arzularını tümüyle yok etmeye matuf Hint çileciliği, ne her neyi istiyorsa ona vermeye ayarlı batı kapitalizmidir. Orta yol nefsin dizginlenmesidir, her ikisi de aşırılıktır (ifrat ve tefrit).
İslam ekonomi felsefesi emek, adil bölüşüm, kaynakların belli bir zümre veya sınıfın elinde toplanmaması, tabiatla uyum ve meşru taleplerin karşılanmasını hedef alır.