Siyasette kim kiminle yürür?
Türkiye’de yaşanan her olay bir yönüyle gelecekteki seçimle bağlantılanıyor. “Terörsüz Türkiye” söylemiyle bağlantılı gelişmeler de öyle, Ana muhalefete yönelik yargı operasyonları da öyle, Ana muhalefetin operasyonlara karşı geliştirdiği toplumsal eylemler de, muhalefet partilerinin ilişkilerinin seyri de öyle…
İktidar, süreci, önce Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesinin yolunu açmak, sonra da seçtirebilmek için kurguluyor, muhalefet de, özellikle muhalefetin ana damarı olarak CHP de, iktidarı değiştirebilmenin koordinatlarını oluşturmaya çaba sarf ediyor.
Her iki taraf için zorluklar var, imkânlar var.
İktidar cenahında ana aktör tabii ki Erdoğan. Bir yandan transferlerle, karşı aday eliminasyonu ile, ana muhalefeti yargı kıskacına alarak, diğer yandan DEM ile ilişkiler geliştirerek ve AK Parti’den kopanları (DEVA ve Gelecek) yanında göstererek toparlayıcı rol sergilemeye çalışıyor.
Her halükârda ittifak kaçınılmaz. Bunun için MHP desteğini de ihmal etmemesi lâzım.
Kritik alan muhalefet alanı. Bu alanın başat rolü CHP’de. Mahalli seçimlerde birinci parti oldu, ama oylar hâlâ yüzde 30’larda… Yani yüzde 50 artı 1’e epey mesafe var.
İşin ilginci, diğer muhalefet partileri, milliyetçi – muhafazakâr diye tanımlandıklarına göre genelde “Sağ”da bilinenler. Bu partilerin CHP ile ittifakının “6’lı masa” örneği seçimi alamadı, seçime sancılı girdi, sonrasında da sancılar ortaya çıktı.
Şimdi yeniden bir “İttifak” olur mu?
Meselâ DEVA ve Gelecek, bir ittifak söz konusu olduğunda eski partilerine mi yakınlar, yoksa muhalif rol icabı CHP’ye mi?
CHP cenahı, özellikle bu iki parti ile ilgili iktidarla her ilişkiyi “derin kuşku” ile karşılıyor, sanki onların gözlerinin orada olduğu, bir işaret bekledikleri gibi biraz da aşağılayıcı bir yaklaşımla görüyorlar.
Bir söz, bir duruş, bir fotoğraf…. Bu derin kuşkuyu tazelemek için kâfi geliyor.
Bunun son örneği, Babacan’ın Akit tv’de, Davutoğlu’nun Now’da söylediği sözler oldu.
Babacan’ın “kök” sebepleri
Babacan’ın buna yorumlanan sözleri, “AKP ile ittifak ihtimali”ne yönelik soruya, “2023’te CHP ile bile ittifak yaptık” diyerek başlaması ve ardından “Benim Tayyip Bey’le ne bir kırgınlığım var ne bir kızgınlığım var. Ben Tayyip Bey’in memleket sevgisinden de, Allah inancından da asla şüphe duymam” gibi cümleler kurması oldu.
Ancak Babacan ardından şunları da söyledi:
“Ben bugün itibariyle, Tayyip Bey’de de AK Parti’nin yönetim kadrosunda da bir değişim iradesi görmüyorum. ‘Bazı şeyler eksik, bazı şeyler yanlış, bunları düzeltmemiz gerekiyor’ diyen bir irade görmüyorum. Tam tersine olanı savunma, hatta ‘başkanlık sistemini daha da takviye edeceğiz’ diyorlar değil mi? ‘Başkanlık sistemini daha da takviye edeceğiz’ deyince biz neyi, nasıl görüşebiliriz ki? Biz mutlaka yetkinin paylaşıldığı, yetkinin yayıldığı, her zaman için hesap verebilirliğin olduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin denetim fonksiyonunda çalıştırılacağı, yani herkesin hesap vermeye hazır olacağı bir yönetim modelinden bahsediyoruz.”
“Kök sebepler hâlâ yerli yerinde duruyor” ifadesi de Babacan’a ait.
Bu ifadeler Babacan çizgisi ile iktidar çizgisi arasında çok temel farklar bulunduğunun da göstergesi.
Davutoğlu göreve hazır mı?
Ahmet Davutoğlu’nun Now tv’de söyledikleri, daha keskin yorumlara yol açtı. Bu yorumlara göre sanki Davutoğlu iktidar etrafında bir misyon için can atıyordu… Davutoğlu, "Cumhurbaşkanı yardımcılığı teklif edilirse kabul eder misiniz?" sorusuna şöyle cevap vermişti:
"Devleti tanıyorum, biliyorum. Eğer bana 'Devlet zorda, ekonomi iflas noktasında. Gelin, devleti yeniden inşa edelim' denirse, tereddüt etmem. Benim için önemli olan, yetkiyle sorumluluğun dengeli olmasıdır. Devletin yeniden inşasına katkı sunmak, gerçek devlet adamlığıdır."
Bu sözler, Davutoğlu’nun bir misyona hazır olduğu anlamına geliyordu, doğru, ama birileri ona 'Devlet zorda, ekonomi iflas noktasında. Gelin, devleti yeniden inşa edelim” dediği takdirde o göreve hazırdı. Peki kim diyecekti bunu? Davutoğlu kimsenin böyle bir çağrıda bulunmayacağını bilmez miydi? Ama bir şeyin altını çiziyordu Davutoğlu, “Devlet zorda”nın, “Ekonomi iflâs noktasında”nın…
İktidar adına onu özellikle Tayyip Erdoğan’ın söylemeyeceğini bilmemek mümkün değildi.
Burada Davutoğlu’nun kendisinde gördüğü misyonu tartışabilirsiniz, o ayrı bir husus.
CHP’nin duruşu
İttifaklar konusunda, DEVA ve Gelecek gibi diğer muhalefet partilerinin de duruşu önemli kuşkusuz, ancak başta da söylediğimiz gibi, CHP’nin duruşu da önemli.
Benim gözlemlediğim, CHP adına özellikle Özgür Özel, dikkatli bir dil geliştiriyor. T24’te Murat Sabuncu’ya verdiği mülâkatta “Abilik – Muhalefetin patronluğu” gibi bir rolü tasvip etmediklerini, “Demokrasi – Otokrasi ayrımı şeklinde bir ittifak çerçevesi”ni öngördüklerini ifade ediyor. “Kimseye mecbur değiliz, kimse de bize mecbur değil” cümlesi de ona ait. DEVA’nın ve Geleceğin iktidara yönelik itirazlarını önemsediğini seslendiriyor. Ortak payda yaklaşımı şu cümlede:
“…bugün bu kadar ekonomik kriz ortadaysa, bugün bu kadar adalet duygusu zedelenmişse, bugün toplumun çok önemli bir kesimi kendisini iktidarın zulmü, baskısı ve sömürüsü altında görüyorsa bunu duymalıyız, duyurmalıyız. Hepimiz bu ülkenin ızdırabını sona erdirmeye, bu seçmenin, vatandaşın sesini duymaya mecburuz. Bu mecburiyetler bizi bir yere getirecek ve bir araya getirecek, onu görüyorum.”
Bu arada Babacan’ın Özgür Özel’in “Demokrat ortak payda”ya ilişkin sözlerini “parti yönetimlerini atlayıp, tabanla buluşma” hesabı olarak gördüğünü ve bundan rahatsızlığını dile getirdiğini hatırlatalım.
Umutlar, hüsranlar hepsi siyasetin cilveleri arasında… Herkes için… Her söz önemli, kritik, her adım önemli, kritik…



YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.