Ramazan Ayı ile İnsan Hayatına Dahil Olan Temel Kavramlar “Kur'an, Hidayet,Beyyinat ve Furkan”

Hidayet kavramına, nüzul sırasına göre kalem suresinden hemen sonra nazil olan Fatiha suresinde açıklık getirildiğini (tefsir edildiğini) görüyoruz. Kur’an’ın deyimiyle Hidayet, “Doğru olana ulaşmak” tır. Bu da, doğru ile eğri olanı birbirinden ayıran kıs

Yusuf DURSUN - Ufkumuzhaber

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ

 

Ramazan rahmet ayıdır. Zira o ayda Kur’an, bütün kavram ve mefhumları ile nazil olmuştur. Bu kavram ve mefhumlar, insanlara hayat vermek; 8/24 İnsanların hayatına anlam katmak, yaradılış amaçlarına uygun davranma ahlakını oluşturmak,  30/30 Takva temelinde hayatı inşa etme sorumluluk ve bilincini kazandırmak amaçlı mesajlar içermektedir. Kuranın insanları ulaştırmak istediği bu bilinç “Hidayet” tir. 

“Ramazan ayı öyle bir aydır ki O’nda insanları “Hidayet”e yönelten, hak ile batılı birbirinden ayıran “Furkan”, bir “Beyyinat” olarak Kur’an bütünlüğünde nazil oldu.” 2/185 Hidayet kavramı, İnsan neslinin hayatına Kalem suresiyle yeniden girmiştir. Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları da hidayete erenleri de en iyi bilendir.” 68/7 Kur’an’ın 68. sırasında yer alan Kalem suresi ilk inen surelerdendir. İlk inen surelerde hidayet ve dalalet kavramlarının yer alması, insan hayatının iki farklı eksende gelişip şekilleneceğine işaret etmektedir. Yani insanın önünde iki yol var; Doğru ve Yanlış. Allah’ü Teâlâ bu iki yol arasında tercih yapma hakkını insana verdiği irade ile tanımış, onu tercihinde özgür bırakmıştır. “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” 2/256 Ancak Rabb Teâlâ bununla birlikte Doğru ile Yanlış ı birbirinden ayıran bir kıstas ta indirmiştir ki bu da “Furkan”dır. Furkan kavramını iki anlamda değerlendirmek mümkündür;

Birincisi: Allah’ü Teâlâ’nın insanı doğru ile yanlışı birbirinden ayırabilecek yeteneklere (donanım)’a sahip kılması,

İkincisi: Allah’ü Teâlâ’nın İndirdiği Kitab-ı Kerim’inde doğru ile yanlışın ne olduğunu yoruma mahal vermeyecek şekilde açıklamış (insan idrakinin kavrayabileceği ölçüde izah) etmiş olmasıdır.

Hidayet ve Dalalet; İnsanların istikamet ettikleri yolu belirleyen en temel etken olmakla beraber, birbirlerine taban tabana zıt iki ayrı yoldur.  İnsanlar istikamet tuttukları bu iki yolun kendilerine gösterdiği ahlaka inanç ve davranışa sahip olur, takip ettikleri yolun karakterini kazanırlar. Dolayısıyla insanlar tercih ettikleri istikamet hangisi ise o istikamet edindikleri yolun değer ölçülerine göre itibar kazanırlar. Binaenaleyh ya hidayete ermiş olmanın mutluluğunu hem kendileri yaşar, hem de çevrelerindeki insanlara yaşatırlar. Ya da, dalalete sapmakla itibarlarını kaybetmiş olmanın vermiş olduğu kafa karışıklığı ile yaptıkları her yanlışın doğru olduğu yanılgısıyla ne kendilerini, ne de çevrelerindeki insanları mutlu edemeyen bedbahtlara dönüşürler. Bu oldukça net ve kesin bir yargıdır. Zira İlk inen surelerden Fatiha suresinde “Ey Rabbimiz! Hidayet’e ulaştırmakla lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna bizi ulaştır. Dalalete sapmakla azgınlaşmış ve mahrum bırakılmışların yoluna değil! 1/6-7 şeklindeki dua öğretisiyle hidayete ermekle nimet ve mutluluk, dalalete düşmekle de azgınlık ve mahrum bırakılmış olmanın kati bir sonuç olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Hidayet kavramına, nüzul sırasına göre kalem suresinden hemen sonra nazil olan Fatiha suresinde açıklık getirildiğini (tefsir edildiğini) görüyoruz. Kur’an’ın deyimiyle Hidayet, “Doğru olana ulaşmak” tır. Bu da, doğru ile eğri olanı birbirinden ayıran kıstasla mümkün olabilir. Bu ise “ Furkan” dır.  Allah’ın Furkan indirmesi, O’nun insana verdiği değerden ötürüdür; “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıl (makla ikramda bulun) duk. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel rızıklar verdik; Bununla birlikte onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” 17/70

Önceki peygamberlerin tebliğlerinde vurgulaya geldikleri Hidayet kavramı, zaman içerisinde unutulmuş ya da unutturulmuş, bunun yerine şeytani kavramlar “ Dalâl ” insanların hayatına yerleştirilmiştir. Şeytani (dalalet) kavramları insanların hayatlarına yerleştirenler bu kavramlarla “ıslah ediciler” olduklarını iddia ediyorlardı. Oysa Kur’an-ı Kerîm onların bu aldatıcı ve yanıltıcı sıfatlarını bakara suresinde çok açık bir şekilde deşifre etmiş gerçek yüzlerini ve sinsi amaçlarını gözler önüne sermiştir: “Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin bunu anlamaya bir türlü yanaşmazlar.” 2/11-12 

Furkan; Dalalet ehlinin insanların yoluna döşedikleri dalalet mayınlarının yerlerini tespit ve yaratacakları tehlikeleri fark etmelerine yardımcı olan bir basirettir. Bu basirete sahip olan hiçbir insan kolay - kolay şeytan ve avenelerinin tuzağına düşmez. İşte ramazan ayı bu bilincin tazelendiği kuranla buluşma ayı olması hasebiyle önemlidir. Ramazan ayı arınma ayıdır. Aklın arındığı, insanın tefekkürle geçmiş bir yılının ameli anlamda muhasebesini yaptığı, mali olarak da bir yıllık gelir giderini hesaplayarak infaka dönüştürme sorumluluğunu yerine getirdiği, Oruç tutmakla rabbinin kendisine verdiği nimetlere fiili bir teşekkür imkânına kavuştuğu özel bir aydır. Nereden bakarsanız bakın ramazan özel ve dopdolu bir aydır. 

 

MAKALELER Haberleri

Kitabın Ortasından
Silah Bırakmak için “Ne Veriliyor?”
Kutuplaşmanın Ontopolitiği: Toplumun Yarılmasından Hakikatin Çöküşüne
Neo-İttihatçılık Yörüngesinde Türkiye: Devletin ve Rejimin Tecessümleri
Trump çöküşü hızlandırıyor