1. YAZARLAR

  2. Mustafa Karaalioğlu

  3. Onur kırıcı bir gece daha…
Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

Onur kırıcı bir gece daha…

A+A-

İsrail’in her saldırısının bir öncekinden daha pervasız, acımasız ve kuralsız olması artık bir kural haline geldi. En önemlisi de her saldırının bir öncekinden daha fazla onur kırıcı olmasıdır. Dün gece yarısı İran’ı hedef alan saldırı da aynı zincirin halkası… Sadece bir bombardıman değil aynı zamanda nokta hedef gözeterek İran askeri yönetiminin en önemli isimleri ile nükleer programın en değerli uzmanlarını birkaç saat içinde seri suikastlerle öldürdüler. Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı ve birçok önemli isim. İsteseler daha kimleri yok edebileceklerini düşündürmek de onur kırıcı… Varlığını neredeyse tamamen İsrail’e karşı düşmanlık üzerine kuran İran rejiminin çaresizliği ve yalnızlığı da bir o kadar onur kırıcı…

İran’ın hamaset ve sloganla süslenmiş dış politikası ve Suriye’de görüldüğü gibi fırsat bulduğunda acımasızlaşan saldırganlığı eleştirilmeyi hak ediyor. Bölgede birçok ülkenin başına bela oldular ve kanlı sonuçlara yol açan girişimlerden sakınmadılar.

Tahran yönetiminin sabıkası çok…

Ancak, İsrail’in son saldırısı için İran yönetimi bir azmettirici olarak suçlanabilir mi? Ya da savunmasız kalışı? Hayır, çünkü İsrail ABD’nin askeri gücü ve istihbarat desteğiyle saldırıyor. Bütün hesaplarını göreceği ve hayallerini gerçekleştirebileceği zemin buldu ilerliyor. Anlaşılan o ki bazı bölge ülkeleri de İran’a yapılanları onaylıyor. Üstüne, İran’a destek verebilecek tek ülke olan Rusya’nın da uluslararası siyasette, Ukrayna savaşıyla başlayan ve Suriye ile devam eden çözülüşü eklenince Tahran tamamen yalnız kaldı. Bu şartlarda İsrail’in tek kale saldırması kaçınılmazdır. Nitekim, en büyük destekçisi ABD Başkanı Trump, İran şehirlerinden dumanlar yükselirken “Onları uyardık dinlemediler. İsrail’in İran’a saldırısı mükemmel. Bundan sonraki saldırılar daha ağır olacak” dedi.

Altında İsrail’in imzası var ama gerçekte iki ülkenin ortak saldırısını izliyoruz. Kelimenin tam anlamıyla “izliyoruz”.

Bütün dünya mutlak haksız bir operasyonu eli kolu bağlı seyrediyor. Sıradan kınama mesajları ve daha çok da İran’ın başına gelenlerden duyulan gizli memnuniyetle kimse tribündeki yerinden kıpırdamıyor. Evet, İran’ın yalnızlığı ve bırakın askeri açıdan siyasi olarak da desteksiz kalması en başta İran’ın suçu ama ortada bunu aşan daha büyük bir İsrail tehlikesi var. İsrail, bugün İbrahim Anlaşmaları’yla ortaklık kurduğu ülkeler dahil bütün bölge için tehlike, dünya için de yüktür. Bu ülkenin ilerlemesi, mevzi kazanması veya dilediği gibi hareket edebilmesi herkes için büyük bir tehlikedir. Filistin/Gazze ile başlayan, Lübnan ve Suriye’de yeni işgallerle genişleyen toprak ve nüfuz alanı da bunu apaçık ortaya koyuyor.

Ne yapılabilir?

Yapılacak tek şey hem İran hem de İsrail ile ilişkileri devam eden ülkelerden oluşan bir grubun Trump ve Netenyahu ile temasa geçerek ateşi büyümeden söndürmek için samimi bir çaba göstermesidir. Bu girişimin önündeki engel ise şudur: Bölgenin ateşe verilmesinden zarar görecek ülkelerin hiçbirinin böylesine uluslararası bir girişimi temin edecek veya buna önayak olacak diplomatik gücü yoktur. Potansiyel olarak bu güce sahip olanlar ise, İsrail’in yarattığı problemden ikincil veya dolaylı etkilenecek ülkelerdir. Yine de İran’ı içine alan istikrarsızlığın sadece bölgeyi değil bütün dünyayı etkileyeceği fikrinden yola çıkarak saldırıları durdurmak ve devamında Tahran’ı Washington’la masaya oturtmak tek çıkış yoludur. Saldırıları savaşa dönüşmeden durdurmak muhtemel riskler ve küresel boyuttaki muhtemel maliyetlerle kıyaslandığında tek isabetli çıkış yoludur.

Ve elbette bu “onur kırıcı” tabloyu ortadan kaldırmak veya daha dramatik hale getirmemek için de operasyonu savaşa dönüştürmemekten başka seçenek yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar