Mahsun Kırmızıgül haksız mı?
İktidarın yazarlarından biri köşesinde bir “Terörsüz Türkiye’yi istemeyen sanatçılar” şeklinde bir ihbar listesi yapmış iktidara sunmuş.
Aslında çok şaşılacak bir şey yok, bu “iktidar yazarı” ne yapacaktı ki PKK’nın silah bırakmasının ülkemizin geleceği ve coğrafyamız açısından önemi, sürecin bölgeye etkileri üzerine kafa mı yoracaktı? PKK’nın fesih süreci nasıl başarıyla tamamlanabilir, silahların bırakılması sonrası sivil siyaset alanı nasıl güçlenebilir, terörsüz Türkiye adımı demokratikleşme sürecine nasıl evrilir sorularına yanıt mı arayacaktı?
Bunlar zihinsel olarak yorucu işler ama elbette ayrıca bir de zihinsel kapasite gerektiren husus.
Dolayısıyla bildikleri ve yaptıklarında övgü aldıkları işi yapıyorlar.
Nitekim iktidarın bu araştırmacı köşe yazarı da tek tek araştırarak “Terörsüz Türkiye’yi istemeyen sanatçılar” diye bir liste yazmış… Listelediği sanatçılara “sorulması cesaret isteyen en zor soruyu” köşesinden Allah’ın adını vererek, feryat figan büyük bir vatanseverlikle sormuş: “Allah aşkına neden Türkiye’nin 50 yıllık terör belasından kurtulmak için attığı tarihi adımla ilgili tek söz etmiyorsunuz?”
Hedef listesinde adı geçen ünlü sanatçı ve yönetmen Mahsun Kırmızıgül sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Ben ‘hepimiz kardeşiz’ derken siz daha nerede durduğunuzu bile bilmiyordunuz. O zaman biz, bu ülkede insanlar ölmesin analar ağlamasın diye her alana dil döküyorduk” demiş.
Bu ülkenin terörden çok daha büyük bir sorunu olduğunu söyleyen Kırmızıgül’ün sözleri şöyle:
“Bilin ki, bu ülkenin terörden daha büyük bir sorunu var, o da yolsuzluk. Yolsuzluk, terörden on kat daha tehlikelidir. İç çatışmaya harcanan paranın üç katı yolsuzluk yapıldı bu ülkede. Bir çocuğa tecavüz edenle, bu halkın ekmeğini, geleceğini çalan hırsızın farkı yok. Yolsuzluk yapan siyasetçi veya her kimse, en büyük teröristtir. Asıl yolsuzluk yapanlar yüzünden 40 yılda ülkenin düştüğü derin yoksulluğu görmelisiniz! Bir profesörün, hakimin, savcının, doktorun, öğretmenin, askerin, memurun, işçinin aldığı maaş yürek yakıyor. Ama bir avuç hırsız hâlâ bu ülkenin kaynaklarını göz göre göre çalıyor ve yiyip bitiriyor. Bu ülkeye barış gelse bile, bu denli büyük yolsuzluk ve adaletsizlik olduğu sürece bu ülke asla iflah olmayacak. Yolsuzluk terörle eş değerdedir.”
***
PKK’ın kendini feshetmesi tarihi öneme sahip bir gelişmedir elbette. Yazdım yine yazacağım velev ki PKK yıllardır silahlı, bombalı eylem yapmıyor olsun. Değil mi elinde silah var, yapmayacağının garantisi yok.
IRA’yı silah bırakmaya ikna eden eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in dediği gibi “terör eylemleri tehdidi altında yaşamamaktan daha büyük özgürlük yoktur.” (The Telegraph, 24 Şubat 2005)
İstanbul’dan bakınca Blair’in sözü pek anlamlı gelmeyebilir, terör tehdidi altında yaşamamın ne kadar büyük bir özgürlük olduğunu Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkari’de yaşayanlar bilirler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de PKK’nın ülkemiz ekonomisine maliyetinin 2 trilyon dolar olduğunu söylüyorlar. PKK’nın kendini lağvetmesiyle artık devletimizin PKK ile mücadele bütçesi diye bir başlığı olmayacak. Bakan Şimşek’in ifadesiyle “artık enerjimizi ve kaynaklarımızı terörle mücadeleye” harcamayacağız.
***
Örgüt kendini fesih etme sürecine girdiğine göre artık rahat rahat konuşabiliriz. Terörün maliyetini biliyoruz peki ya yolsuzluğun ülkemizin ekonomisine, devletin bütçesine, hazineye maliyeti nedir?
Bu soruyu hem Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a hem de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sormak hakkımız. Kaldı ki yolsuzlukların yabancı direk yatırımları olumsuz etkilediğini en iyi Bakan Şimşek biliyor.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye en yolsuz ülkeler ligine doğru hızla ilerliyor. 23 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti iktidarının yolsuzluk karnesi hiç iyi olmadı, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 115’inci sıraya düştü. (11 Şubat 2025)
Uluslararası Şeffaflık Örgütü Türkiye Temsilcisi Oya Özarslan 2021 yılında yaptığı bir açıklamada yolsuzlukların Türkiye’de ekonomiyi ve Hazine’yi büyük zarara uğrattığını, Türkiye’nin son yıllarda küçük ölçekli yolsuzluklardan, büyük ölçekli yolsuzluklara kaydığı tespitinde bulunmuştu. 2009 ve 2020 yılları arasındaki ortaya çıkan bulgulara göre yolsuzluğun Türkiye’ye maliyetinin 4 milyar dolar olduğunu açıklamıştı.
Bu rakamı elbette ki devede kulak sayanlar olabilir. Çünkü yolsuzluğun kapsamının ortaya çıkması bu iklimde mümkün değil. Ama siyasetçisinden bürokratına AK Parti içindeki zenginleşme haksız kazanç rantının hacminin ne olduğu konusunda bir fikir veriyor.
***
Yazarken aklıma geldi, AK Parti iktidara geldiği ilk yıl ‘yolsuzluk mahkemelerinin’ kurulacağını müjdelemişti. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek mevcut mahkemelerin yolsuzluk olaylarını aydınlatmada yetersiz kaldığını, başlatılan yolsuzluk operasyonların yargıda sonuçsuz kaldığını ifade etmiş ve bir de Adalet Bakanlığının bünyesinde Prof. Dr. Adem Sözüer başkanlığında bir ‘yolsuzluk komisyonu’ kurdurmuştu. İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Yargıtay, Türkiye Barolar Birliği temsilcileri ve akademisyenlerden oluşan 35 kişilik komisyon baya yoğun bir mesai de yapmıştı. Komisyonun hazırlayacağı Yolsuzlukla Mücadele Kanun Tasarısı Bakan Cemil Çiçek tarafından Bakanlar Kuruluna sunulacaktı ve ardından da yasalaşacaktı.
Hakkını teslim etmek lazım ki Cemil Çiçek bir devlet adamı sorumluluğu içerisinde Siyasi Etik Yasa tasarısı için de çok çaba sarf etti. Sayın Çiçek Yolsuzlukla Mücadele Kanun Tasarısının önemini “Genelde herkes rüşvete, yolsuzluğa karşıyız diyor ama özele gelince işini yürütmeye bakıyor, kamu binalarının önüne eşantiyon altında hediye TIR’ları yanaşıyor” sözleriyle anlatmıştı.
Erdoğan da başbakandı ve eski iktidar dönemlerinde yapılan yolsuzlukları, kamudaki rüşvetlerin büyüklüğü üzerine açıklamalar yapıyor, AK Parti iktidarının temiz siyaset nasıl yapılırı göstereceğini anlatıyordu.
23 yıllık iktidarın sonucu Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 115’inci sırada.
Elbette terör bitirilmelidir. Ama “Allah aşkına neden Türkiye’nin yolsuzluk belası”ndan kurtulması için niye iki çift laf edilmiyor? Niye Yolsuzlukla Mücadele Kanunları Meclis koridorlarında buharlaşıyor? Bunları sormak, hakkımızdan öteye ahlaki vazifemiz değil mi?
Kim Mahsun Kırmızıgül’e haksız diyebilir?