Kime çalışıyorsun?
Dijital sürgün" tesmiye edebileceğimiz Alex Jones, kendi platformu (InfoWars) üzerinden Vivian Kubrick'le öyle bir söyleşi yaptı ki üzerinde ne kadar dursak azdır.
Vivian Kubrick mi?
Sinemacı, müzisyen vesaire ama en önemlisi, filozof yönetmenimiz Stanley Kubrick'in kızı.
YouTube ve Meta'nın "Gözü Tamamen Kapalı" mesabesinde tavır aldığı mezkûr söyleşi iki milyondan fazla izlendi. Ne var ki, alternatif mecraların dijital tröstler yanında devede kulak kaldığı gerçeğini değiştirmez bu.
Kaldı ki dijital sansür artık sadece içerik silmekle değil; erişimi kısmak, algoritmik karantinaya almak veya görünürlüğü yok etmek gibi yöntemlerle uygulanıyor.
Vivian'ın demesine bakacak olursak insanlar öyle bir bilgi seline maruz kalıyorlar ki hakikati ıskalıyorlar.
Haksız mı?
Hakikat bilgi eksikliğinden değil; bilgi "yoğunluğundan" erozyona uğruyor.
***
Algoritmalar hayatımıza karar veriyor, insan neredeyse risk dosyasına dönüşmüş.
Fakat, insanlar susturulmuyor; kendi rızalarıyla sessizliğe terk ediliyor.
Vivian buna "dijital köleliğin etik versiyonu" diyor.
Sansür de eski "yasaklama" tarzından çıkıp "görünürlük öldürme" moduna geçmiş durumda.
İçerik silmek yerine algoritmalar ve sınırlı erişim etiketleri devreye giriyor.
Dijital tröstler marifetiyle artık neyin doğru ya da yanlış olduğu değil, neyin duyulabilir veya duyulamaz kılındığı önem taşıyor.
***
Vivian Kubrick, küresel elitlerin "İslamcı cihat" hareketlerini bilinçli biçimde besleyerek "yönetilebilir kaos" üretip istikrarsızlık ekonomisi kurduğunu söylüyor.
Elhak doğrudur, 11 Eylül saldırılarının da DEAŞ'ın da başka bir izahı yoktur.
Ne ki "İslami cihat" kavramlaştırması dibine kadar yanlıştır.
Mesela, Kurtuluş Savaşı'mız tastamam İslami cihattır. "Gazi" de en kestirme tarifle "cihat eden" demektir.
Gelgelelim, küresel elitlerin "dine karşı dinci" terör örgütleri üzerinden korku pompalayıp dünyayı dizayn ettiği de bir gerçektir.
Küresel efendilerin en büyük numaralarından biri de "sahici İslamcılar" ile "yurtseverleri" karşı karşıya getirmektir.
Soykırımcı Netanyahu, Fighting Terrorism kitabında Ortadoğu'daki Batı karşıtı duyarlılığın Pan-Arap milliyetçiliği ve İslamcı hareketleri beslediğini; bu iki akımın ortak öfkesinin de Batı'nın bölgeyi keyfine göre eğip bükmesine yönelik olduğunu dile getirmişti.
Çözüm olarak da, iki akım arasında derin ayrılık yaratarak birbirlerine yaklaşmalarına asla izin vermemeyi göstermişti.
Hah, şimdi geldik mi işin bize bakan kısmına:
Türkiye'de yıllardır birileri (son yıllarda özellikle FETÖ'cüler) bağımsızlıkçı Kemalistler ile sahici İslamcıların arasına sürekli "gerilim fay hatları" yerleştirmeye meraklıdır.
15 Temmuz gecesi döşedikleri fay hatları çalışmadı. Bağımsızlıkçı Kemalistler "Yurtta Sulh Konseyi" zokasını yutmadı. İki fay hattı çatlamak yerine, direniş sadedinde eylem birikimi oluşturdu.
Netanyahu'nun mahut teorisinin bu ülkede karşılık bulmamasından rahatsız olan malum eşhas da hiç durmadı, durmuyor.
Kavga üretmek için kırk dereden su taşımakla kimlerin değirmenine su taşıdıkları izahtan varestedir.


