
İHD'den "barış süreci" çağrısı
Açıklamada, 40 yılı aşkın süredir devam eden çatışmalı sürecin insan hakları ihlallerinin yanı sıra toplumsal travmalara, duygusal kırılmalara ve güven kaybına yol açtığı belirtilerek, “Bu tablonun bedelini Türkiye toplumu olarak ödedik ve ne yazık ki hâl
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, PKK'nin silahlı faaliyetlere son verme kararı sonrası başlayan yeni döneme ilişkin açıklamasında, barış süreci için şeffaf ve adalet temelli bir yol haritası oluşturulması çağrısında bulundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, PKK'nin silahlı faaliyetlerini sonlandırma kararı ve Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan yeni döneme ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Dernek binasında düzenlenen açıklamada, kalıcı barışın inşası için geçmişteki hatalardan kaçınılması ve sürecin adalet ile hakikat temelinde, şeffaf şekilde yürütülmesi gerektiği vurgulandı.
Açıklamada, 40 yılı aşkın süredir devam eden çatışmalı sürecin insan hakları ihlallerinin yanı sıra toplumsal travmalara, duygusal kırılmalara ve güven kaybına yol açtığı belirtilerek, “Bu tablonun bedelini Türkiye toplumu olarak ödedik ve ne yazık ki hâlâ ödemeye devam ediyoruz” denildi.
İHD, Abdullah Öcalan’ın örgütüne silah bırakma ve kendini feshetme çağrısının ardından PKK'nin 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde yaptığı kongrede bu kararı almasının, Kürt meselesinin çatışma dışı yollarla çözümü için tarihi bir fırsat oluşturduğuna dikkat çekti. Ancak bu süreçte devletin bir yol haritası açıklamamasının belirsizlik yarattığı ve kamuoyunda kaygıya neden olduğu ifade edildi.
İHD Diyarbakır Şubesi, mevcut döneme dair bazı önemli tespitleri de kamuoyuyla paylaştı. Bu kapsamda askeri operasyonların sürmesi, özel güvenlik bölgesi ilanlarının devam etmesi, kayyım atamaları, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne dönük baskılar, cezaevlerinde mahpus haklarına yönelik ihlaller ile ayrıştırıcı dilin kullanılması eleştirildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollarla çözümü için oluşan diyalog ortamına herkesin, siyasi konjonktürden bağımsız şekilde yaklaşması gerekmektedir. Güvenlikçi politikalar nedeniyle kronikleşen insan hakları ihlallerinin hiçbir biçimde pazarlık konusu yapılmadan giderilmesi zorunludur.”
Barış sürecinde en büyük engelin karşılıklı pozisyon almaya dayalı yaklaşım olduğu belirtilerek, güven veren adımların gecikmeden atılması gerektiği ifade edildi. Açıklamada ayrıca geçmişin acılarıyla yüzleşilmeden ve adalet sağlanmadan kalıcı barışın mümkün olmayacağı vurgulandı.
Toplumsal yüzleşme ve vicdani sorumluluğa dikkat çeken açıklama, şu çağrıyla son buldu:
“Bugün barış için cesaret göstermezsek, yarın bir kez daha insanları mezarlara uğurlar, sessizliğimizin bedelini gelecek kuşaklara ödetiriz. Artık beklemenin değil, somut adımların zamanıdır. Ülkedeki tüm kesimleri — siyasi aktörleri, toplumsal hareketleri, fikir insanlarını, akademisyenleri, kanaat önderlerini ve vicdan sahibi yurttaşları — bu sürecin öznesi olmaya, barışa ses vererek sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.