‘İç cephe’de son durum
Yakın zamana kadar güçlü esen bir “iç cepheyi güçlendirelim” rüzgarı vardı. İçeride birlik olduktan sonra hem dışarıdan gelen tehditlere karşı güçlü olacaktık, hem de fırsatları yakalayacaktık. İsrail büyük bir tehdit haline gelmişti ve bize saldırmasının an meselesi olduğu anons ediliyordu. Aynı anda en yetkili isimler “dünya savaşı çıktı, çıkıyor” demeye başlamıştı. Ürkütücüydü… Şimdi kimse bahsetmiyor ama “iki buçuk ay önce”sine kadar hava böyleydi. Büyük laflar ortalığı kavururken, dünya alt üst üzereyken ve Türkiye hedefteyken içeride birlik olmak zamanıydı… İç cephe güçlenmeliydi. Bunun peşinden çözüm süreci söylentileri gelince bir beklenti de olmadı değil. Bakarsın iç cephe güçlenirdi.
İç cephe güçlenecekse buna kim itiraz edebilirdi? Kim böyle hayırlı bir niyetin bozguncusu olmayı göze alabilirdi?
Kimsenin birşeyi göze almasına gerek kalmadan mesele anlaşıldı.
Aslında maksadın iç cepheyi güçlendirmek olmadığı; bilakis meselenin içeride iktidara karşı gelişen muhalefetin zayıflatılması olduğu görüldü. “İki buçuk ay önce” dediğimiz de bu. 19 Mart’ta İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu evinden alınıp hapse atıldı. Devamında yakın arkadaşları ve ilçe belediye başkanları ve geçen haftaya kadar yine bir dizi operasyonla başkaları hapse gönderilmeye devam edildi. İç cepheyi güçlendirmek için muhalefet cephesine hücum başladı. Hem de çözüm süreci masadayken ve yeni anayasa talebi varken…
Hal böyle iken ve iç cephe meselesi tabiatı icabı kapanmışken önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan konuya yeniden döndü. Şu sözlerle:
"86 milyon olarak ebedi kardeşliğimizi ve iç cephemizi güçlendirdiğimiz bir dönemde ana muhalefetin kimseyle bayramlaşmayan parti haline gelmesinden duyduğumuz üzüntüyü ifade etmek isterim. Temennimiz yanlışta ısrarın son bulması ve Türkiye'nin tüm renklerinin özellikle bayramlarda bir araya gelmeyi başarabilmesidir."
CHP acaba niye “yanlışta ısrar” ediyordu?
Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu gibi bir isim iki buçuk aydır ve iki bayramdır hapiste. İmamoğlu aynı zamanda Cumhurbaşkanı adayı ve arkasındaki toplumsal destek anketlerden anlaşılıyor. Sadece o değil… Seçilmiş ilçe belediye başkanları Resul Emrah Şahan, Prof. Dr. Ahmet Özer, Murat Çalık’ın da içinde bulunduğu birçok saygın politikacı da hapiste… Bürokratlar, danışmanlar ekip ekip hapiste… Kampanyalar ise inanılmaz. Mesela, Murat Ongun hakkında medyada yapılan karalamalar, ithamlar tek kale maç sanki. Öte yandan, Yavuz Saltık gibi hayatında iyilikten başka bir şey olmayan, tam demokrat bir adam da hapiste. Yahut Mehmet Ali Çalışkan… “İç cephe güçlensin” diyenlerin kardeşlik bahsinde en başa yazmaları gereken bir düşünce adamı ama hapiste. Daha birçok başkan, danışman ve siyasetçi de aynı durumda.
Gelgelelim iç cephenin başka bir dramına…
CHP’ye “Niye bayramlaşmıyorsun” denildiği sırada, gündemin birinci sırasında bu partiye kayyum atanacak haberlerinin bulunmasına ne demeli? Başka partilerle bayramlaşmamak bile iç cepheye zarar veriyorsa, CHP’ye el koyma rüzgarları estirmek neye fayda sağlıyor? Ayrıca, seçmenin seçme hakkı ne oluyor? İç cephenin en az yarısını oluşturan ve oylarıyla başa getirdikleri belediye başkanları şimdi hapiste olan milyonlarca insanın seçme hakkı! Kapattık mı o bahsi? Siyasetin kalbinde milli irade vardı; artık bitti mi?
Hasılı iç cephede yeni bir haber yok, hayırlı haber ise hiç yok. Hal böyleyken yeni haber olmaması, olmasından daha iyidir.
Bayramınız mübarek olsun. Bir dahaki bayrama kalmadan memleketin iç, dış bütün cepheleri kuvvetlensin. Bunun için de gereken demokrasi ve hukuk, geç kalmadan gelsin baş köşeye otursun.