Görüşme arefesinde Rubio terbiyesizliği
O görüşmenin randevusu bugüne…
Beyaz Saray’daki Trump – Erdoğan görüşmesinin…
“Trump’la görüşme”ye aşırı anlam yüklenmesi Türkiye’deyken de eleştiri konusu olmaktaydı.
Ancak ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun skandal niteliğindeki sözleri görüşmeyi, daha bir sorunlu hale getirdi.
Şöyle gelişti:
Cumhurbaşkanı Erdoğan New York’a vardığında Fox News televizyonuna bir mülâkat verdi. Orada ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim dönemindeki sözlerini hatırlatarak, “Trump, ‘Rusya-Ukrayna savaşını ben bitiririm’ dedi. Bitti mi? Hayır. Aynı şekilde ‘Gazze savaşını ben bitiririm’ dedi. Bitti mi? Hayır” ifadelerini kullandı.
İşte bu sözler üzerine Rubio, birdenbire “Başkanı”nın dünya olaylarındaki etkinliğini savunma heyecanına kapıldı ve içinde “Yalvarma” sözcüğü de geçen şu cümleleri kurdu:
"Bakın, bu insanlar istediklerini söyleyip durabilirler, ama günün sonunda bir işin yapılması gerektiğinde Beyaz Saray'a gelmek isterler. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hafta Başkan'la görüşmek için Beyaz Saray'a geliyor. Hepsi Beyaz Saray'a geliyor, hepsi Başkan Trump'la konuşmak istiyor, hepsi Başkan Trump'ın sorunu çözmesini istiyor. Dolayısıyla, istedikleri her şeyi söyleyebilirler. İşin aslı şu ki, bugün devam eden toplantılarımız var ve liderler bu toplantıların bir parçası olmak için yalvarıyor. Arıyorlar ve "Biz de dahil olabilir miyiz? Bizi getirebilir misiniz? Bana Başkan'la el sıkışmak için beş dakika ayarlayabilir misiniz?"
Rubio’ya göre Trump, “dünyanın vazgeçilmez lideri” idi ve “Gazze’deki rehinelerin serbest bırakılması ve savaşın sonlandırılması için de dünyada tek şansı olan lider”di.
Rubio bu sözleri genel bir ortamda söyleyebilir, biz de, bizi temsil eden “Cumhurbaşkanımız” bakımından üstümüze almayabilirdik. O zaman “Amerikan kibri”nin özellikle Trump’ta zirveye çıkan yansıması olarak okunurdu elbet, ortaya söylendiği için biz de üstümüze almayabilirdik. Bizim itibarımız yara almazdı.
Ama burada doğrudan Erdoğan’ın sözü üzerine konuşuluyor ve “Trump’la görüşme talebi” itibariyle Erdoğan’ın tavrı “yalvarma” kapsamı içine alınıyordu.
İçerde Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu hassasiyet gösterdi. Sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Küstahlığınızla her gün insanlık vicdanınızdan kopuyorsunuz! Türkiye Cumhurbaşkanı kimseden randevu dilenmez; Gazze konusunda da Trump’ın dediğini değil tarihi sorumluluğun gereğini yapar! Sayın Cumhurbaşkanından bu küstaha Washington’da Trump’ın önünde hak ettiği cevabı vermesini bekliyoruz!”
Davutoğlu sayın Cumhurbaşkanı’ndan Rubio’nun terbiyesizliğine karşı “Turmp önünde” bir “hak ettiği cevap” bekliyor.
Bugün gerçekleşecek görüşme her bakımdan hassas. Trump’ın skandal görüşmeleri var. Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı başka yere koyduğunu gösteren sözleri - jestleri de var.
İslâm ülkeleri liderleri ile yaptığı “Gazze Zirvesi”nde de Erdoğan’ın yeri Trump’ın “sağ yanı” idi. Bu düzenleme de, toplantıyı düzenleyen ABD tarafı ve tabii Trump’ın bilgisi dahilinde yapılmış olmalıydı.
Zirvede liderlere karşı Trump “Gazze’ye barışı sizlerle getireceğiz” gibi mültefit (iltifat içeren) ifadeler kullandı. Toplantı bir anlamda Rubio’nun dediği gibi “Uluslararası problemlerde Trump önderliği” mesajı içeriyordu.
Peki liderler “Gazze için” bir “Umut” yüklemiş miydi Trump girişimine? Liderlerin içinden “Bugüne kadar nerede idi, Netanyahu ile bu kadar kanka olduktan sonra Trump’tan nasıl bir Gazze barışı beklenebilir?” geçtiğine eminim. Ya da İslâm ülkeleri olarak Gazze için bir şey yapamıyor olmanın ezikliği ile “Trump’ın kibrini okşama buluşması”nın Gazze ile makyajlanmasına rıza göstermek zorunda kalınmıştır.
Ne diyelim, Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki Gazze fotoğrafları ile bezenmiş konuşması güzeldi. Gazze fotoğrafları zaten her konuşmayı yeterince vurucu hale getirmeye kafidir. Bu tür insanlık dramları ile vurulacak kalb kaldı ise…
“Kalb” dünyanın sokaklarında sesini haykırıyor. Netanyahu İsrail’i insanlık içine çıkamaz hale getirmiş bulunuyor. Trump basiretli olsa, dünya lideri olsa, Amerika gibi bir ülkenin gücünü böylesine bir vahşetin kuyruğuna takmazdı. Netanyahu ile kankalık, bir bakıma Hitler ile kankalık gibi, Trump liderliğinin ne kadar içinin boş olduğunu da ortaya koyuyor.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.