Demokrasinin kapısını kapatın muhalefet aradan sızmasın…
19 Mart’ta başlatılan siyaset mühendisliği operasyonu, her gün daha da genişleyerek devam ediyor. Öyle anlaşılıyor ki Ekrem İmamoğlu ile uzaktan-yakından bir ilişkisi olan, hatta telefonu onunla aynı baz istasyonunda kesişen herkes bir şekilde gözaltına alınıp tutuklanacak.
İlk günden beri yürütülen operasyonun resmi adı yolsuzluk operasyonu. Ama toplumun büyük bir bölümü bunu bir yolsuzluk değil, siyaset operasyonu olarak anlıyor.
Zaten şu ana kadar dalgalar halinde sürdürülen operasyonlar da bu işin başka bir hesap adına yapıldığını toplumun zihnine adeta nakşediyor. Eğer mesele yolsuzluk olsaydı, 19 Mart’ta sahur vakti yüzlerce polisle Ekrem İmamoğlu bir terörist gibi yakalanıp hapse atılmak yerine dava açılır, gerekli belgeler, kanıtlar mahkemeye sunulur ve gerçekten bir yolsuzluk yapılmışsa herkes cezasını alırdı.
Gözaltına alınan, tutuklanan başkanların, bürokratların annelerinin, kardeşlerinin, babalarının, çocuklarının evlerine baskınlar düzenlenerek adeta bir sürek avına dönüştürülen operasyon, hukuka ve adalete olan güveni derinden yaralamış bulunuyor.
Şu saatten sonra, yolsuzluk üzerinden verilecek hiçbir ceza toplum vicdanında pozitif bir karşılık bulmayabilir. Çünkü operasyonların yapılış biçimi de dalgalar halinde devam etmesi de bu meselenin esas itibariyle İmamoğlu’nu önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde devre dışı bırakmayı hedeflediğini bir bakıma herkese göstermiş bulunuyor.
Maalesef, hayatta belki de Ekrem İmamoğlu ile hiç yolu kesişmemiş, ona oy vermemiş insanlara bile “Bu kadarı da olmaz…” dedirtecek ölçüde absürt bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi artık dağdaki çoban bile İmamoğlu’nun adını biliyor. Siyasi akılla asla bağdaşmayacak bu süreç devam ettiği sürece, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın giderek bir efsaneye dönüşmesi kaçınılmaz gibi görünüyor.
Oysa 19 Mart operasyonundan beklenen, İmamoğlu’nun gücünün kırılması ve CHP’nin 31 Mart seçimlerinde kazandığı birincilik koltuğundan indirilmesiydi. Ama halen yapılmakta olan kamuoyu anketleri gösteriyor ki CHP birincilik koltuğundaki konumunu giderek kalıcı hale getiriyor.
Eğer AK Parti ortak siyasi akla ve makuliyet çizgisine dönemezse 19 Mart’ın en önemli kaybedenlerinden birisi olacak gibi görünüyor.
Aslında bu operasyonların reel olarak en büyük kaybedeni başta emekliler ve dar gelirliler olmak üzere büyük toplum kesimleri oldu. Zira 19 Mart’ta ekonominin aldığı büyük darbe hala atlatılabilmiş değil. Bu gidişle ufukta pozitif bir işaret de görünmüyor.
Öyle ki 19 Mart baskını belgesellere bile konu olmaya başladı. Serkan Özcan, Öner Günçavdı, Kerim Rota, İris Cibre, Özge Öner ve Kamil Yılmaz gibi isimlerin yer aldığı yeni yayımlanan bir belgeselde dövizde rekor artışlar, borsada büyük kayıplar ve Merkez Bankası müdahaleleriyle şekillenen bu sürecin, ekonomi politikalarında kırılmaya yol açtığı yorumları öne çıktı.
Kuşkusuz bütün bu olup bitenlerin siyasi sonuçları olacaktır. Çünkü operasyonlarla, ekonomide kriz giderek daha da derinleşeceği için seçimler yaklaştıkça iktidarın popülist uygulamalara dümen kırması kaçınılmaz hale gelebilir ki bu ekonomide daha büyük bir yıkıma yol açabilir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son günlerde yeniden gündeme taşıdığı “Şahsen faizsiz ekonomi özlemimi bundan sonra da gür bir seda ile dillendirmeye devam edeceğim” sözleri, popülist ve irrasyonel ekonomiye dönüşün sinyali olabilir…
İşte tam da bu yüzden, Bahçeli’nin öncülüğünde yürüyen çözüm adımları bağlamında gündeme gelen ’yeni anayasa’ ve demokratikleşme söylemlerinin oluşturduğu ‘demokrasi iklimi’ umudunun tamamen ‘yalancı bahar’ havasından öte bir anlam taşımadığını belirtmek gerekiyor.
Ayrıca İmamoğlu ile başlayıp diğer belediye başkanları ve bürokratlara uzanan operasyonların, gereksiz bahanelerle öğrenci-öğretmen ve gençlerin gözaltına alındığı, tutuklandığı bir siyasi iklimde demokrasi beklentileri de gerçekçi değil.
Her ne kadar iktidar mevcut durumdan hiç rahatsız gibi görünmese de bu gidişat AK Parti açısından hiç hayra alamet gözükmüyor. Muhtemelen, muhalefetin aradan sızmaması için önümüzdeki günlerde demokrasinin alanı daha da daraltılacak ve iktidarın gücünü herkesin hissetmesi sağlanacaktır.
Ama unutmamak gerekiyor ki bu kez AK Parti’nin karşısında o ezberlerinde var olan CHP yok. Bu yüzden Özel-İmamoğlu ikilisinin hamleleri, AK Parti’nin ‘ortak akla’ dayanmayan kağıt üstündeki planlarını boşa çıkarabilir…